Eskişehirliyiz.biz Ana Sayfa Eskişehir Apart Yurt Rehberi  
Üye Ol Üye Giriş
Eskişehir Forum Tartışma Platformu
www.eskisehirliyiz.biz
Ana Sayfa      
 
Forum

>yeni konu aç<  |  forum ana sayfa -- > Genel -- > Politika

>Yanıtla<
>Cevap Yaz
Doğan Grubunun Kaptan Gemisi Hürriyet Gazetesi
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 00:55  Doğan Grubunun Kaptan Gemisi Hürriyet Gazetesi
Hürriyet ne yapmaya çalışıyor ?
Hürriyet Gazetesi akıl almaz şekilde yalan haber yapmaya devam ediyor.Akıllara ise Hürriyet Gazetesi bu haberlerle ne yapmaya çalışıyor sorusunu getiriyor.

Gazetenin dün manşetten verdiği “mahalle baskısının fotoğrafı” haber çarpıtma çıktı.

YALAN HABER 1

“Mahalle baskısının fotoğrafı" başlığıyla verilen haberde bir hipermarketin içki reyonunun mahalleden gelen baskılar sebebiyle kağıt örtülerle kapatıldığı iddia ediliyordu. Hürriyet'i bizzat market müdürü yalanladı. İçki reyonunun mahalle baskısından değil ticari kaygıdan dolayı ramazanda başka ürünlerle doldurulduğunu açıkladı.

"Mahalle baskısının fotoğrafı" başlığıyla verilen haberde bir hipermarketin içki reyonunun mahalleden gelen baskılar sebebiyle kağıt örtülerle kapatıldığı iddia ediliyordu. Hürriyet'i bizzat market müdürü yalanladı.

Hürriyet'in kendi ortaya attığı mahalle baskısı terimine destek bulmak için yaptığı haberin çarpıtma çıkması gazetenin inandırıcılığına ve itibarına büyük darbe vurdu.
--------------------------------------------------Hürriyet son on beş gün içinde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili de iki yalan haber yayınladı.

YALAN HABER 2

Cumhurbaşkanı Gül'ün Cumhuriyet mitinglerini düzenleyen STK'lara kuruluşlara davetiye göndermediği iddia edildi. İddia boş çıktı.


İddialar hem de Kanal D'nin canlı yayında yalanlandı...
Mehmet Ali Birand'ın sunduğu Ana Haber Bülteni'nde konuk olan Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Ahmet Sever konuya açıklık getirdi.

Birand, mitingci kuruluşlara davetiye gidip gitmediğini sordu. Sever, davetiye gönderildiğine dair belgelerin elinde olduğunu söyleyerek isteyene bunları gösterebileceğini ifade etti. Başdanışman Sever, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Şener Eruygur'a 5 Eylül günü için, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'a ise 7 Eylül günü için davetiye gönderildiğini söyledi.
Sever, bazı kuruluşların unutulduğunu ancak sözü edilen kişilere gönderildiğinin altını çizdi. Birand bunu üzerine Kanal Türk'ün olmadığını iddia etti. Hatta yanında bulunan Murat Yetkin'e teyit ettirmek istedi. Ancak Yetkin'den bir yorum gelmedi. Sever'in cevabı da hazırdı. Kanal Türk Ankara Temsilcisi Hulki Cevizoğlu'na davetiye gönderildiğini belirtti.
----------------------------------------

YALAN HABER 3

Hürriyet Gazetesi Gül ve eşinin cami tablosu önünde çekilen fotoğrafını Hürriyet Çankaya’da ilk fotoğraf diye sundu. O fotoğrafı en çok Hürriyet haber yaptı.


Ertuğrul Özkök bu fotoğrafı köşesine taşıdı, "İlk fotoğraf cami önünde" başlığından son anda vazgeçtiklerini anlattı. Türkiye'ye iyilik yapmıştı Ertuğrul Özkök sağolsun! Ama bakın işin aslı neymiş:

AÇIKLAMA

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: ''Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde, 'Sayın Hanımefendinin Özgeçmişi' başlıklı bölümde yer alan fotoğraf, geçen yıl İstanbul Conrad Otel'de yapılan bir nişan merasimi sırasında çekilmiştir. Otel'in Marmara Restoranı'ndaki İstanbul Silüeti önünde çekilen fotoğrafa bazı yayın organlarında farklı anlamlar yüklenilmesi Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından üzüntüyle karşılanmıştır.''
---------------------------------------------

YALAN HABER 4

Hürriyet Gazetesi yaptığı 02.09.2006 tarihinde bir başka yalan habere daha imza attı.02.09.2006 tarihli nüshasının 16. sayfasında "OLMAZ DENİLEN İMAMI MÜDÜR YAPTILAR" başlığı altında verilen haberin yalan olduğu ortaya çıktı.Ve gazete bu yalan haberinden dolayı tekzip yayınlamak zorunda kaldı.

İşte Hürriyet'te yayınlanan o tekzip metni:

TEKZİP METNİDİR:

Gazetenizin 02.09.2006 tarihli nüshasının 16. sayfasında "OLMAZ DENİLEN İMAMI MÜDÜR YAPTILAR" başlığı altında verilen haber GERÇEK DIŞIDIR. İlgili haberde kentte 10 yıldır cami imamı olduğu belirtilen Selahattin ÇOLAK, imam olarak değil, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü emrinde memur kadrosunda 31.08.1993 tarihinden beri görev yapmaktadır. Selahattin ÇOLAK Zonguldak İli Sağlık Müdürlüğünde (İdari ve Mali İşler Şube Müdürlüğünde) memur olarak görev yapmakta iken; başarılı çalışmaları ve derece yükselmeleri nedeni ile 07.04.2005 tarihinde Valilik oluru ile Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğüne İdari Sağlık Müdür Yardımcısı olarak görevlendirilmiştir.

Sonradan bu görevlendirme Bakanlık görevlendirilmesine çevrilmiştir. 26.05.2006 tarihinde ise ’13.03.2003 tarih ve 25047 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik’ gereği hukuka ve usulüne uygun olarak bulunduğu göreve Sağlık Bakanlığı tarafından ASALETEN ataması yapılmıştır. Sonuç olarak Selahattin Çolak hakkında 02.09.2006 tarihli gazetemizde yayımlanan; kentte 10 yıldır camide imamlık yapan Selahattin ÇOLAK, Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün olumsuz görüş bildirmesine rağmen aynı bakanlıkça Zonguldak İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak atandığına dair haber gerçek dışıdır. Bu haber nedeni ile Selahattin ÇOLAK’ın gerek özel gerekse de mesleki çevresindeki kişiliği hakkında olumsuz izlenimler meydana gelmesine sebep olduğundan gerçeklerin kamuoyuna tekziben duyurulması gerekli görülmüştür.

Selahattin ÇOLAK
-----------------------------------------------

YALAN HABER 5

"Töreden kaçtı" ve "Üvey oğlu tecavüz etti" "Sus öldürürüz dediler" başlıklı haberde Hürriyet Gazetesi'nin yalan haberler listesindeki yerini aldı.Gazete bu haberden dolayı da düzeltme ce cevap metni yayınlamak zorunda kaldılar.İşte o düzeltme ve cevap metni:

Düzeltme ve cevap

Hürriyet Gazetesi’nde 26 Haziran 2006 tarihinde yayınlanan "Töreden kaçtı" ve "Üvey oğlu tecavüz etti" "Sus öldürürüz dediler" başlıklı haberde Fadime Sarıtaş tarafından yapılan açıklamalar tümüyle gerçekdışı ve müvekkilimin aile şerefini zedeleyici niteliktedir. Haberde anlatılan olayların hiçbiri gerçekleşmemiş, Fadime Sarıtaş’a yönelik maddi, psikolojik veya cinsel bir baskı uygulanmamıştır. Kamuoyunun ve gazete okurlarının bilgisine saygıyla arz olunur.

14.8.2006

Mehmet Çiçek Vekili
----------------------------------------

YALAN HABER 6

DSP’Lİ BÜYÜKERŞEN’İ ÖVME ADINA KÜÇÜK BİR GÖLETİ BARAJ YAPTILAR.

Hürriyet, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı DSP’li Yılmaz Büyükerşen’i övme adına bir haberde 4 büyük yalana birden imza atarak, “yalan rekoru” kırdı. “Büyükerşen baraj yaptırarak Eskişehir’i su sıkıntısından kurtardı” diyen Hürriyet’in, “şehrin içme suyunun temin edildiğini” iddia ettiği Mamuca, baraj değil küçük bir gölet. Şehre bir metreküp dahi içme suyu verilmeyen göletin su arıtma ve dağıtım düzeneği yok.

BİR YALAN DA BÜYÜKERŞEN’DEN

DSP’li Büyükerşen’in, Hürriyet’in bu yalanlarına sahip çıkması da dikkat çekti. Büyükerşen bu gazeteye yaptığı açıklamada, burasının bir gölet olduğunu “küçük baraj” diyerek kabul ederken, “içme suyu temin etmedikleri bu göleti kano yarışları düzenlemek için yaptıklarını” gizledi. Büyükerşen “Bu bir planlama işidir” şeklindeki sözleriyle, kano yarışları için yaptıkları Mamuca Göleti’ni, kuraklık tehlikesini önceden dikkate alarak su temini için yaptıklarını lanse etti.

Hürriyet’in çarpıtma haberi vatandaşların da tepkisini çekti. Eskişehir’de yaşayan Mimar Mehmet Ali Kalkan, Hürriyet’in basına olan güveni sarstığını söyledi.
---------------------------------

YALAN HABER 6

Hürriyet’in TESTİS Manşeti Yalan Çıktı
YILIN BOMBA YALANI


Hürriyet'in "Konya'da kadın uzman, testis ultrasonu çekmedi" haberi yalanlandı. Başhekim testis haberini yalanladı.


Hürriyet gazetesi, Uğur Dündar’ın, "Tesettür Faciası" haberinin yalan olduğunu açıkladı. 17 Aralık 2006 tarihinde yayınlanan, ''Tesettür Faciası' haberi için Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, köşe yazısında iki kadın görevliden özür diledi.

Uğur Dündar - Mine Özbek imzalı haberde, ''Çoban A.G. testislerinde şiddetli ağrı ve şişlik şikayetiyle Konya Numune Hastanesi’ne gitti. Acilen ultrasona gönderildi. Tesettürlü kadın radyoloji uzmanı geri çevirdi. Ertesi gün yine ultrason çektirmeye gönderildi. Görevli olan ikinci tesettürlü kadın doktor da geri çevirdi. Başhekimlik devreye girdi. Hemen ameliyata alınan genç, bir testisini kaybetti'' denilmişti. Tabi bu haber baştan sona yalandı.
--------------------------------

YALAN HABER 7

NAMAZ KILAN ÖĞRENCİLERE TERÖRİST MUAMELESİ

Kartel medyası, en büyük namaz düşmanlığını lisede namaz kılan öğrencilere terörist muamelesi göstererek yaptı. Hürriyet gazetesi, 31 Mayıs 2007 tarihli sayısında İstanbul Bağcılar Lisesi'nde namaz kılan lise öğrencilerine yönelik komplo bir haber yapmıştı. Namaz kılan öğrencileri suç işlemiş gibi gösteren haber üzerine olaya el atan İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü müfettişleri tuttukları raporda komployu ortaya çıkarmıştı. 
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 00:58  yalanı fark etmeyen kesim hürriyet okurları
günsel günhan'ın türkiye'nin “hürriyet gazetesi sorunu” ve örnek 15 yalan isimli yazısında ortaya çıkardıgıiddia ettiği haberlerdir....

siz “1 yalanın”, 1 günde milyonlarca kişiye ulaştığına tanık oldunuz mu?
veya 1 yılda 100'lerce yalanın milyonları yanılttığına.
bir insan, bir başkasına 1 yalan söyler. ve yalnızca 1 yalan söylemiş olursunuz.

ama bunu basın yoluyla yaptığında yalan, milyonlara ulaşır. milyonlarca yalan söylenmiş olur.

türkiye'de bu işi en iyi beceren gazete “hürriyet”
hürriyet okurları, bazı haberlerin yalan olduğunu öğreniyorlar mı?

yalan, muhataba yapılabilecek en büyük saygısızlık. hürriyet, okuruna bunu sık sık yapıyor. çoğu haberin yalanlığı en geç bir gün sonra anlaşılıyor. sağ kesimin gazeteleri (zaman, yeni şafak, vakit…) hürriyet'in yalanlarını araştırıp hemen açığa çıkarıyorlar.

fakat yalanları kim öğreniyor? kimi zaman o yalandan habersiz muhafazakâr kesimin okuyucuları.
yalanı fark etmeyen kesim hürriyet okurları.

bu okurların çoğunluğu “hürriyet gerilim jeneratörü”yle gerim gerim gerilen veya bugün ya da yarın iran veya malezya olacağız diye yüreği ağzında bekleyen, oligarşik egemen azınlık.

bunu, 1 hürriyet yalanı 2,5 milyon etkin insana toplumun diğer kesimlerine karşı nefret pompalıyor diye de düşünebiliriz.

eğer hürriyet'in 30 yıl önceki “işte irtica geliyor” içerikli haberleri doğru olsaydı türkiye 20 yıldır iran'la yarışıyor, hatta iran'ı sollamış olmalıydı.

hürriyet, önemli bir kısmı seçkin, etkin ve doygun bu okur kitlesine göre belki de en güvenilir, en yalansız gazete. onlar, hiçbir yalandan haberdar olmuyorlar.

çünkü "tekzipler", yalan haberlerin gazetede kapladığı alanın karekökü kadar bir alanda ve sıkıştırılmış bir köşede büzülüyor, özenle saklanıyor.

inanca saygısızlık temelli, masum dini duygularla alay eden haberler ve yalanlar bunları fark edenleri hürriyet'ten soğutmuyor değil.

belki de o nedenle de hürriyet'in tirajı türkiye nüfusu 30 yılda 30 milyon artmasına rağmen hiç artmıyor.

hürriyet, 30 yıl önce de 500 bin satıyordu şimdi de 500 bin civarı satıyor.
türkiye nüfusu 40 milyondan 70 milyona çıktı, genç nüfus arttı. üniversiteler çoğaldı. toplam tiraj o yıllarda 2 milyonsa şimdi 5 milyonu geçti ama hürriyet, 500 bin istikrarını özenle koruyor!
(daha geniş bilgi için http://www.internethaber.com/author_article_detail.php?id=5

ilan, emlak, otomobil galerilerinin mecburen hürriyet alışını düşersek aslında hürriyet gazetesi, belki de 200-280 bin satan grubun diğer gazetesi milliyet'ten çok çok da farklı tiraja sahip değil.

amiral gemisi mi köpek balığı mı?

ertuğrul özkök, hürriyet'i internette eleştirenleri piranaya benzetmişti. ona en güzel cevap umur talu'dan gelmişti. talu, pirana ithamına “ustalardan gazetecilere öğütler” başlığı altında şöyle gönderme yapmıştı:

”arkadaşlar, mesleğinizi icra ederken asla "pirana" olmayın, ayıptır; ancak yeterince büyükseniz, "köpekbalığı" olabilirsiniz, sevaptır.”

ve umur talu'dan hürriyet editörlerinin beyin röntgeni:
"bir haberin yalan çıkması mühim değildir; bir yalanın haber olarak çıkması mühimdir. daha ziyade buna çalışın!"

bu mantıkla yayın yapan bir medya kuruluşu için hangi sıfat daha uygun sizce?
amiral gemisi mi?
köpekbalığı mı?

milyonlara ulaşan yalanlarla, yüzlerce insanın hukukunu ayaklar altına almak ve insanların hayatını karartmak acaba hangisiyle sıfatlandırılmalı?

keşke hukuku katleden “yalan haber cinayetleri” kriminal cinayet belgeselleri gibi seri belgesel film yapılsa...

böylece hürriyet genel yayın yönetmeni ertuğrul özkök, eserini daha da gurur duyarak izleyebilir.

--------------------------

hürriyet yalan envanteri

objektif değil ama tuhaftır ki google'da hürriyet yalan sözcükleri bir arada aratıldığında 1.890.000 sonuç elde ediliyor. sözcüğün kendi anlamıyla kullanıldığı sayfaları düşsek bile oldukça büyük bir rakam. diğer gazetelerin tersine hürriyet, yalanın öznesi olduğundan bu rakam önem kazanıyor.

size “doktor numunesi” olarak, tahlil etmeniz için yakın dönemden 15 yalan haberi olabildiğince kısaltarak sunuyorum.

yalan haberleri ve yayınlandığı yerleri özel isimlerle google'da aratarak “sağlamasını” yapabilirsiniz.

yalan 1: amasya kız meslek lisesi'nde okulun pansiyonunda kalan 4 öğrenci dini baskı gördüklerini için bu okuldan ayrıldılar.

doğrusu: h.d., g.d., ş.ç. ve ş.d. isimli öğrencilerin 3'ü hiç pansiyonda kalmamış. diğeri ise 1 hafta pansiyonda kaldıktan sonra köyüne yakın diye başka bir liseye kaydını yaptırmış.

dini baskı gördükleri iddia edilen. h.d., g.d., ş.ç bir yakınlarının yanında kalmışlar ve bu yakınlarının iş sebebiyle turhal'a taşınması sebebiyle okuldan nakillerini almışlar. ayrıca haberin aksine hiçbir öğrenci yakınının resmi bir makama şikâyeti olmamış.

yalan 2: ısparta'da bir öğretmen, öğrencilerine “atatürk resimli tişört” giydirdi diye soruşturma açıldı.

doğrusu: soruşturma; öğretmenin, öğrencileri yönetmeliğe aykırı şekilde okul idaresinden izinsiz olarak şehir dışına cumhuriyet mitingine götürdüğü için açılmış.

yalan 3: abdullah gül'ün kızının düğününün yapıldığı kongre salonu için “3 bin davetliyi allah korudu” manşeti yapıldı. haberde, “düğünün” yapıldığı kongre ve gösteri merkezi'nin taşıyıcı sistemlerinin her an çökebileceği ve gül'ün binlerce kişinin hayatını tehlikeye attığı da öne sürüldü…

doğrusu: yetkililer salonun sağlam olduğunu ve uzun yıllar herhangi bir tehlike söz konusu olmadığını belirttiler. ayrıca 27 mayıs 2005 tarihinde aynı salonda düzenlenen geceye doğan holding'in 4500 çalışanı ve yakınlarının katıldığı ve “ney flames of passion”ı izledikleri ortaya çıktı.

yalan 4: ak partili kocaeli milletvekili muzaffer baştopçu 29 ekim kutlamalarına, eşsiz davet edildiği halde, başörtülü eşiyle gelerek kriz çıkardı.

doğrusu: hürriyet'in kriz umudu, milletvekilinin eşli davetiyesini basına faks etmesiyle boşa çıktı.

yalan 5: cumhurbaşkanı gül, çankaya köşkü'nde verdiği, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini de davet ettiği resepsiyona, cumhuriyet mitinglerini düzenleyen derneklerin yöneticilerini davet etmedi.

doğrusu: iddialar kanal d'nin canlı yayınında yalanlandı ve başdanışman sever, atatürkçü düşünce derneği genel başkanı şener eruygur'a 5 eylül günü için, çağdaş yaşamı destekleme derneği genel başkanı prof. dr. türkan saylan'a ise 7 eylül günü için davetiye gönderildiğini söyledi. kanal türk ankara temsilcisi hulki cevizoğlu'na da davetiye gönderildiği ortaya çıktı.

yalan 6: iftar vaktinde başbakanlık korumaları yerinde yok. manşet: "iftar vaktinde allah'a emanet"

doğrusu: olay, başbakanlık güvenlik kameraları görüntüleriyle saniye saniye yalanladı.

yalan 7: "olmaz" denilen imamı müdür yaptılar, başlığıyla “zonguldak'ta 10 yıldır imamlık yapan 34 yaşındaki selahattin çolak, sağlık bakanlığı personel genel müdürlüğü'nün olumsuz görüş bildirmesine rağmen, aynı bakanlık tarafından zonguldak il sağlık müdür yardımcısı olarak atandı.”

doğrusu: selahattin çolak'ın, zonguldak il sağlık müdürlüğü emrinde memur kadrosunda 31.08.1993 tarihinden beri görev yaptığı ve imamlık yapmadığı tekzip edildi ve ortaya çıktı.

yalan 8: manşet: “ağustos böceği ile karınca”. melih gökçek, ankara'yı susuz bıraktı. dsp'li eskişehir belediye başkanı yılmaz büyükerşen ise çok çalıştı eskişehir'e baraj yaptı.

doğrusu: büyükerşen, baraj değil gölet yapmış. ayrıca gölet, kano yarışları için yapılmış ve eskişehir'e su falan verdiği yok. su verse bile eskişehir'in yalnızca 29 günlük su ihtiyacını karşılıyor.(belediyenin kendi beyanı)

yalan 9: "töreden kaçtı" ve "üvey oğlu tecavüz etti" "sus öldürürüz! dediler" başlıklı bir manşet haber.

doğrusu: hürriyet'te yayınlana tekzip:”haberde anlatılan olayların hiçbiri gerçekleşmemiş, fadime sarıtaş'a yönelik maddi, psikolojik veya cinsel bir baskı uygulanmamıştır.”

yılın yalanı 10: "konya'da kadın uzman, testis ultrasonu çekmedi"

uğur dündar - mine özbek imzalı haberde, çoban a.g. testislerinde şiddetli ağrı ve şişlik şikayetiyle konya numune hastanesi'ne gitti. acilen ultrasona gönderildi.

tesettürlü kadın radyoloji uzmanı geri çevirdi. ertesi gün yine ultrason çektirmeye gönderildi. görevli olan ikinci tesettürlü kadın doktor da geri çevirdi. başhekimlik devreye girdi. hemen ameliyata alınan genç, bir testisini kaybetti.

doğrusu: olay tamamen yalan. genel yayın yönetmeni ertuğrul özkök, uzun bir süre özür dilemeyi geciktirdi. haftalar sonra haberin yalan olduğunu beyan edip köşe yazısında iki kadın görevliden özür diledi.(bu arada milyonlarca hürriyet okuruna, bir kere daha türbanlı kadınlara nefret pompalandı. milyonlarca hürriyet okuru olayın aslını tabi ki öğrenemedi.)

yalan 11: "üfürükçü hocanın sözüne kandı, katliam yaptı" haberde akın k.'nın üfürükçü hoca ile görüşmek için muğla'ya gittiği ve üfürükçü hocanın talimatı ile dayısını öldürdüğü iddia ediliyor.

doğrusu: cinayetin zanlısı olan ve intihar ettiği için yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren akın k.'nın haberlerin aksine muğla'ya yalnızca hastaneye gittiği tanıklarca ifade edildi.

yalan 12: "çukurova grubu"nun digiturk'te vergi usulsüzlüğü yaptığının kesinleştiğini ve grubun 300 milyon ytl ceza ödeyeceği" haberi yapıldı.

doğrusu: dıgıturk, haberdeki iddiaları yalanladı. haberlerin aydın doğan'ın türkcell, digitürk ve futbol federasyonu süper lig yayın hakları konularındaki hıncı ve hırsı dolayısıyla yapıldığı açığa çıktı.

yalan 13: fatih çekirge sürmanşetten 'arka kapıdan gelen ziyaretçi' başlıklı haberde başörtülü olan dışişleri bakanı abdullah gül'ün eşi hayrünisa gül'ün gata'ya 'arka kapıdan' ve 'özel izinle' eşini ziyaret edebildiği iddia edildi.

doğrusu: dışişleri basın sözcüsü namık tan, dışişleri bakanı abdullah gül'ün eşi hayrünnisa gül'ün hastaneye 'arka kapıdan' alındığı yönündeki haberin doğru olmadığını ve gül'e yattıkları andan taburcu edilmelerine kadar geçen tedavi süresi boyunca hayrunnisa hanım'ın refakat ettiğini ve hastaneye 'arka kapıdan' alınmalarının söz konusu olmadığını açıkladı.

iki numune de zararsız(!) spor asparagası…

yalan 14: beşiktaş kampını ziyaret eden gheorghe hagi, antrenör mircea lucescu ile hasret giderdi. yönetici yıldırım demirören, ahmet kavalcı ve hüseyin mican'la sohbet eden hagi, lucescu'nun dünyanın en büyük antrenörü olduğunu özellikle belirtti. sergen için 'kralım benim...' diyen hagi şunları söyledi; sergen geçen yıl attığı gollerle galatasaray'ı şampiyon yaptı. bu yıl da beşiktaş'ı şampiyon yapacaktır...

doğrusu: gheorghe hagi bu haberin yapıldığı tarihte bosna hersek-romanya maçını izlemek için sarejova'da bulunuyor. tamamen masabaşı.(kazım kanat)

yalan 15: g.saraylı bir taraftar kendi kurduğu msbnews adlı sitede "ronaldinho fener'e geliyor" diye bir balon haber yaptı. hürriyet bunu “ronaldinho fener'de” spor manşetiyle duyurdu: habere göre, f.bahçe, ronaldinho'ya 56 milyon euro önermişti. barcelona başkanı da transferi doğrulamıştı.

doğrusu: takvim gazetesi, yalanı manşet yaparak hürriyet'le dalga geçti: “asparagası fena yediler.”

türkiye'nin “hürriyet gazetesi sorunu”

hürriyet, yalan haberleriyle,

cuma namazında ümraniye'de dükkânların kapandığını e-mailden öğrenip inanan, öyle sanan ve okurlara paranoya üreten bekir coşkun gibi bağnaz ve sabit zihinli “bazı yazarlarıyla”, “statiko ve egemen güçler iktidarı” için kendini paralayan yayın politikasıyla kim ne derse desin türkiye'nin en büyük sorunudur.

----

not: şimdi bazıları bunları yapan hürriyet gazetesine ve yöneticilerine kızmak veveya buradaki iddiaların dogru olup olmadıgını araştırmak yerine bunları açığa çıkartan yazara kızacaklar, iftira vb. diyecekler biliyorum ancak gerçekler acıdır malesef... 
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 01:00  Hürriyet ve Milliyet’e Yalan Haber Suçlaması
Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin Akdeniz eklerinde, 3 Eylül tarihinde "Kara CD'ciye ödül atama" ve "Atama krizi" başlıklarıyla verilen haberlerin gerçeği yansıtmadığı bildirildi.
Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı Rehberlik ve Araştırma Merkezi uzmanları tarafından hazırlanarak 2006-2007 öğretim yılında okullarda gösterilmeye başlanan 'Ana baba tutumları' isimli CD'nin şikayet konusu olması üzerine görevinden alınarak para kesme cezasına çarptırılan dönemin merkez müdürü Mustafa Sarı'nın 75. Yıl Cumhuriyet Lisesi'nde müdür yardımcılığı görevine getirilmesinden sonra aleyhinde haberler üzerine açıklama yapan avukatlar Alper Savran ve Abdülkadir Karabulut, haberlerin içeriğinin toplumu yanlış yönlendirecek nitelikte olduğunu savundu.

Avukatlar, "Mustafa Sarı, bir eğitimci olarak kendi alanında başarılı çalışmalar yapmış örnek bir öğretmendir. Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin Akdeniz eklerinde yayımlanan yanlı ve gerçeklikten uzak olan bu haberler halkı ve velileri yanıltmaya ve örnek bir öğretmeni hedef göstermeye yönelik olarak düzenlenmiş ve basın ilkelerine uymayan bir nitelik taşımaktadır." dedi.

Yayınlanan haberlerde, Mustafa Sarı'nın hiçbir zaman mahrum kalmadığı idarecilik görevine getirilişini hukuka aykırıymış gibi gösterilmek istendiğini iddia eden avukatlar Savran ve Karabulut açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Haberi düzenleyen gazeteler, başlıklarında 'Kara CD'ciye ödül atama' ve 'Atama krizi' ifadeleriyle adeta bu atamanın şaibeli ve evveliyatında yine aynı gazeteler tarafından yine Mustafa Sarı hakkında yapılan haberin aksine yapılmış bir atamaymış gibi göstermiş olması basınımız adına üzücü ve bir o kadar da araştırmadan uzak yanlı ve yalan gazeteciliğin bir örneğidir. Başarılı bir eğitimci yargı yetkilerini haiz olmayan bir yapı tarafından sanki bir suçlu gibi tamamen yanlı olarak yargılamakta ve haksız olarak halka bu asılsız ithamlarla ifşa olunmaktadır."

Avukatlar, bir eğitimci olarak kendisine tanınan haklar doğrultusunda yasal hakkını kullanması sonucunda kendi çalışması ve emeğiyle yöneticilik, yani müdür yardımcılığı sınavını kazanmış olması ve müdür yardımcısı olmaya yeter bir puan alması neticesinde bu göreve atanmasından daha doğal hiçbir bir sonucun olamayacağını vurgulayarak, "Yapılan atama bir ödül değil hakkıyla kazanılmış bir yetkinliktir. Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmakla hukukun üstünlüğü söz konusudur. Hukukun üstünlüğünün söz konusu olduğu bir ülkede yasalar çerçevesinde yasal hakların ve bu hakların vermiş olduğu yetkilerin kullanılması neticesinde kazanılmış haklar basının yanlı ve tamamen karalamaya yönelik üstelik de hukukun en temel ilkelerini çiğnemek suretiyle yapmış olduğu haberler neticesinde değiştirilemez. Basın yargı merci değildir, tarafsız olmak zorundadır." ifadesini kullandı.

Eğitim Bir Sen Antalya Şube Başkanı Süleyman Gökçen de, "Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin yalan ve çarpıtma haberlerinden birisine daha şahit olduk. Gazetelerin yanında buna alet olan Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Nurettin Sönmez'in de buna ön ayak olması ise kabul edilemez bir yaklaşımdır." dedi

Gökçen, şunları savundu: "İl Milli Eğitim Müdürü'nün atamanın ne şekilde yapıldığını belirtmesine rağmen bu haberlerin yapılması, sanki gizli ve hukuka uymayan bir durum varmış gibi gösterilmeye çalışması üzüntü vericidir. Buradaki atamada gazetelerdeki haber başlıklarında bahsedildiği gibi ne bir "ödül"den ne de bir "kriz"den bahsedemeyiz. Sadece hazımsızlıktan bahsedebiliriz. Bu ülkede her vatandaşın yasaların tanıdığı imkânlardan yararlanma özgürlüğü ve hakkı vardır. Bu hak, her hangi bir gazete ya da sendikacı istedi diye elinden alınamaz. Baskı ve kısıtlamaya da tabi tutulamaz. Bu yanlı habercilik anlayışını ve buna alet olan sendikacımızı esefle kınıyor ve cumhuriyet savcılarının bu yalan, yanlış ve yanlı habercilik anlayışına karşı devletin memurunu korumak zorunda oluşunu hatırlatmayı bir görev biliyoruz."  
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 01:01  Hurriyet’in Elano Hakkinda Yazdigi Yalan Haber!!!
Hurriyet gazetesinden Ilhan Soyler'in yazdigi haber gundeme bomba gibi dusdu. Bu haberi internet sitesinde kullanan Milliyet gazetesine FC Shakhtar kulubunun resmi sitesinden aciklama geldi.




The several Turkish mass-medias, http://www.milliyet.com.tr/ in particular, published materials, where Shakhtar CEO Sergiy Palkin had commented on Elano as a difficult player to cooperate with, giving negative appraisals for FC Galatasaray management. FC Shakhtar denies this information as being false.



- I am surprised at such information, Sergiy Palkin said to FC Shakhtar Press Office. We always appreciated Elano’s high professional skills. He left Donetsk honourably, on mutual agreement. I do not understand where the Turkish reporters could find such negative information. And the stranger thing is that it had been put down to me. I think the Turkish media must publish their denial. Otherwise, all Turkish supporters and football publicity will be misled.

FC Shakhtar
Press Office
Hurriyet'in yalan haberi:
http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/12410869.asp?top=1
 
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 01:04  Hürriyet’ten Yine YALAN Haber
'Allah'a emanet' haberi yalan çıktı



Başbakanlık Basın Merkezi, Hürriyet gazetesinin manşetinde 'İftar Vaktinde Allah'a Emanet' başlıklı haberin gerçekleri yansıtmadığını görüntüleri ile ortaya koydu.



Başbakanlık Basın Merkezi, bugün bir gazetede, ''İftar Vaktinde Allah'a Emanet'' başlığıyla yayınlanan haberle ilgili güvenlik kameralarından elde edilen görüntüleri basına dağıttı.

Başbakanlık Basın Merkezi'nin internet sitesinde, konuya ilişkin açıklama ile söz konusu güvenlik kamerası görüntüleri yayımlandı. İnternet sitesindeki açıklama şöyle: ''Başbakanlık güvenlik kamerası görüntüleri, 3 Ekim tarihli Hürriyet gazetesinin manşetinde Hasan Tüfekçi imzasıyla yayınlanan 'İftar Vaktinde Allah'a Emanet' başlıklı haberin gerçekleri yansıtmadığını ortaya koyuyor.



Kamera görüntüleri, Hürriyet'te saat 18.52'de çekildiği iddia edilen fotoğrafları yalanlıyor. Görüntülerde izleneceği gibi resmi üniformalı ve sivil giyimli koruma görevlilerinin hiçbir boşluğa mahal bırakmaksızın görevlerinin başında oldukları anlaşılıyor.''
Başbakanlık güvenlik kameraları tarafından tespit edilen ve 1 Ekim 2007 günü, saat 18.47-18.54 arasındaki görüntülerin ise açıklamanın altında yer alan linkten izlenebileceği belirtildi. Bu arada, söz konusu görüntülerin fotoğrafları da başbakanlık görevlileri tarafından Başbakanlık Basın ofisi'nde gazetecilere de dağıtıldı.

Kaynak. Anadolu A. 
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 01:05  Hürriyet’ten Batuhan’a iftira
Beşiktaş'tan Gaziantepspor'a kiralanan milli oyuncu Batuhan Karadeniz hakkında dün yapılan haber tamamen yalan çıktı.

Hürriyet Gazetesi'nin internet sitesinde yer alan "Antep onu bekliyor, o Çeşme'de" başlıklı haber, bir çok internet sitesine konu oldu.

Hürriyet gibi ulusal yayın yapan ve milyonlar tarafından takip edilen böylesine saygın bir kurumun böylesine bir haberi servis etmesi genç oyuncuyu "karalamaya" yeterince yetti.

Medyaspor, ismi Türk futbolunun "haşarı" çocuğu olarak ön plana çıkartılan Batuhan Karadeniz'in "yine ortalığı karıştırdı" mantalitesiyle sunulan bu haberi doğrulatmak adına Gaziantepspor Başkanı İbrahim Kızıl'a ulaştı.

Kızıl haber ile ilgili şunları söyledi...

"O haber, geçtiğimiz Cuma günü yönetimimiz aleyhine haberler yapan yerel bir gazetede çıktı... Biz de Batuhan'ı akşamına zaten şehrimize bekliyorduk. O da beklediğimiz gibi akşamına geldi ve ertesi gün yani Cumartesi idmana çıktı.
Batuhan, yerli oyuncular arasında Türkiye'nin en iyi santraforlarından birisi. Antrenörümüz oynatır mı oynatmaz mı bilemem. O bizim işimiz değildir.
O fotoğrafları yayınlamaları çok ayıp. Tatildeyken çekilmiş fotoğraflar, çok da normal... Ama o fotoğraflar en az 10 günlük."

Genç futbolcunun omzundaki sakatlığı hakkında da konuşan Başkan Kızıl, Batuhan'ın Gaziantep'te yapılan kontroller sonucunda durumunun pek iyi olmadığını ve daha kapsamlı bir rapor için bugün İstanbul'a geleceğini söyledi.

Kızıl konuşmalarını şu kelimelerle sonlandırdı: "Batuhan'ın omzundaki sakatlığını buradaki doktorlara gösterdik fakat sonuç pek de parlak çıkmadı. Daha kapsamlı bir rapor için oyuncumuzu İstanbul'da baktıracağız. 5-6 hafta sahalardan uzak kalacak gibiyse kendisiyle devam ederek Batuhan'ı Türk futboluna kazandırmak için uğraşacağız. Ama 5-6 ay sahalardan uzak kalacak gibi bir durumu olursa yerine oyuncu transfer edeceğiz."

Kaynak Medyaspor 
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 01:07  Hürriyet`e ahlâk ve gazetecilik dersleri
Bir yazar, bir yalan yazarsa, ilk gün gazete yönetiminin dikkatinden kaçabilir. Ama bu söylenenin `yalan` olduğu ortaya konduğu halde aynı yazar yalanlarını sürdürüyorsa artık gazete yönetimi de o yalanın ortağı olmuş olur. Hürriyet Gazetesi ne yaptı?

Bir yazar, bir yalan yazarsa, ilk gün gazete yönetiminin dikkatinden kaçabilir.


Ama bu söylenenin `yalan` olduğu ortaya konduğu halde aynı yazar yalanlarını sürdürüyorsa artık gazete yönetimi de o yalanın ortağı olmuş olur.


Sütun yazarlarının her türlü fikri ve gerçek haberi yazma özgürlüğü vardır ama yalan yazma özgürlüğü yoktur.


Örneğin bizim gazetemizde böyle bir tek örneğe rastlayamazsınız... Öyle biri zaten burada çalışamaz.


Önceki gün Mehmet Yılmaz bizim gazete için aynen şöyle yazdı:


`Hatta bir kamu bankasından 10 trilyon lira borç istendiğini, ancak kredi talebine beklediği hızda yanıt alamayan gazete için `yukarıdan gelen bir emir` ile özel bir uygulama yapıldığını da biliyorum.Kredi talebi bankanın yönetim kurulunda beklerken bölge müdürlüğü onayıyla bir acil nakit akışı sağlanmış.`


Yazdıklarının tek kelimesi bile doğru değildi.


Ne 10 trilyon kredi istenmişti, ne `yukarıdan gelen emirle` özel bir uygulama yapılmıştı, ne de bir nakit akışı sağlanmıştı.


Hepsi baştan aşağı yalandı.


Ahlâklı bir yazar ve ahlâklı bir gazete, bu yalan yüzüne çarpıldığında özür diler.


Mehmet Yılmaz ertesi gün bir yazı daha yazdı.


Bir gün önce `Biliyorum` diye yazdığı yalanı sanki hiç yazmamış gibi davranıp yeni yalanlar söyledi.


Hürriyet Gazetesi ne yaptı?


Bir gün önceki yalanları yayımlayan kendisi değilmiş gibi yeni yalanları da yayımladı.


Şöyle diyor yazarı:


`Yukarıdan gelen emirler bankanın bir bölge müdüründe etkili oldu ve 1 milyon dolara yakın bir kredi Taraf`a açıldı.`


Bir yalan daha.


Bu gazete çıktıktan sonra öyle bir kredi alınmadı... Taraf`a öyle bir kredi açılmadı.


Hürriyet Gazetesi, gazete olmak istiyorsa ve biraz dürüstlüğü ve ahlâkı varsa bu krediyle ilgili belgeyi açıklasın... Banka kredisinin bir belgesi olması lazım, değil mi?


Hürriyet yazarı, `zamanı gelince belgeleri yayımlayacağını` söylüyor.


Gazeteciler ellerindeki belgeyi yayımlarlar, `zamanı gelince` yayımlamak için belgeleri saklamak şantajcıların işidir.


Biraz onurunuz varsa yayımlayın elinizdeki belgeleri.


Yayımlayamazsınız.


Çünkü siz yalancısınız... Siz gazetecilik değil yalancılık ve şantajcılık yapıyorsunuz.


Altmış yıllık bir geçmiş, trilyonlarca liralık bütçe, binlerce eleman ile karşımızda sığınacak yalandan başka bir yer bulamamanız aslında bizi de üzüyor.


Yazık size.


Hürriyet ve yazarı, küçük bir sahtekârlık daha yapıyorlar.


Seviyorlar bu tür sahtekârlıkları.


Diyorlar ki `Hürriyet Gazetesi kamu bankalarından kredi kullanmıyor.`


Biz de aynı ölçüde sahtekâr olsak, `Taraf Gazetesi kredi almıyor` deriz.


Çünkü Hürriyet gibi Taraf da gazete olarak hiç kredi kullanmadı.


Taraf`ın kullandığı tek kuruşluk kredi yoktur.


Onların mantığıyla söylersek, Doğan Grubu`nun aldığı krediler Hürriyet`i ne kadar bağlarsa,


Alkım Yayınevi`nin aldığı krediler de Taraf`ı o kadar bağlar.


Ama biz buna tevessül etmeyiz.


Biz, bu gazeteyi çıkartanların, bu gazete çıktıktan sonra aldığı kredilerin de hesabını vermeye hazırız... Bir yolsuzluk olursa bunun da sorumluluğunu üstlenir, gereğini yaparız.


Kurallarına uygun olarak kredi almak isteriz... Normalde alabilmemiz de lazım...


Ama daha önce de söylediğimiz gibi bizi tam bir kıskacın içine almaya uğraşıyorlar.


Bütün kredi kaynakları kesiliyor.


Dostlarımızı ve düşmanlarımızı rahatlatmak için söyleyelim, bu gazeteyi çıkaranların, bu gazete çıktıktan sonra kamu bankalarından aldıkları kredilerin toplamı sadece 300 bin YTL`dir.


Hepsi o kadar.


Şimdi Aydın Doğan Bey de, Hürriyet`in sahibi olduktan sonra kamu bankalarından aldığı bütün kredilerin dökümünü halkın önünde açıklayabilir mi?


Biz bütün kredi dökümlerini açıklamaya hazırız.


Hepsini... Birinci sayfadan... Açıkça, mertçe, yüreklice.


Buyurun, karşılıklı açıklayalım.


Yapabilir misiniz?


Şeffaflık ve dürüstlük iyidir.


Siz de bir denemek istemez misiniz?


Şöyle hesapları açıkça ortaya koymak fena mı olur?

 
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 01:08  İşte Doğan`ın yalan galerisi
şte Aydın Doğan medyasının sadece son bir yılda altına imza attıığı `Toplasan bu yalanları buradan köye yol olur` dedirten yalan galerisi:

AYDIN DOĞAN MEDYASININ`BURDAN KÖYE YOL OLUR` DEDİRTEN YALAN GALERİSİ


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 1


Hürriyet`in haberine yalanlama


Hürriyet Gazetesi tarafından ortaya atılan iddialara Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek`ten yalanlama geldi.


Hürriyet Gazetesi`nin bugünkü manşetinde yer alan haberde, Haluk İpek`e ait olduğu iddia edilen arsanın, baldızı tarafından belediyeden açık artırma yoluyla satın alındığı ortaya çıktı. Ayrıca 1985 yılında alınan yasal bir kararla bahse konu arsanın orman vasfını kaybettiği ve dönemin belediye meclisi tarafından konut arazisine çevrildiği ise belgelerle kanıtlandı.


Kişi beyanına dayandırılarak hazırlanmış haber ile ilgili ise yeni belgeler ortaya çıktı. 29 Mart 2009 seçimlerinde, CHP Ankara Çamlıdere Belediye birinci sıra meclis üyesi olan Hüseyin Kayahan`ın beyanına dayandırılan haber ile ilgili, Kayahan`ın kendisine ve babasına ait kaçak yapıların mahkeme kararı ile belediye tarafından yıkıldığı ortaya çıktı. Çamlıdere`de bulunan ve Hüseyin Kayhan`a ait olan kaçak yapılarla ilgili birden fazla mahkeme kararlarının ortaya çıkması üzerine bir haber daha yalanlandı.


Hürriyet Gazetesi`nde yer alan haberde, Ankara`nın Ak Partili Çamlıdere Belediye Başkanı`nın, ormanlık alanda Haluk İpek`in baldızına villa inşa etmesi için çaba gösterdiği iddia ediliyordu. Ancak Hürriyet`in manşetine taşıdığı iddiaların tamamının asılsız olduğu ortaya çıktı. Üstelik iddialara kaynaklık eden Hüseyin Kayhan`a ait kaçak yapıların mahkeme kararıyla aynı belediye tarafından yıkıldığı öğrenildi. Haberin araştırmadan yoksun olduğunun kanıtı ise, 6 Haziran 2008 tarihinde konut alanına çevrildiği iddiasıydı. Oysa belgeler incelendiğinde söz konusu arazinin alınan yasal bir kararla, 1985 yılında orman arazisinden konut arazisine çevrildiği ortaya çıktı.


Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek ise yaptığı yazılı açıklamada, iddiaları kesin bir dille reddetti. İşte İpek`in açıklaması:


BASIN AÇIKLAMASI


23.2.2008 tarihli Hürriyet Gazetesinin baş sayfasında `Çamlıdere`de baldıza villa` başlığı ile verilen haberde şahsımla ilgili olarak ileri sürülen iddialar bütünüyle gerçek dışıdır. Haberde yer alan iddialar ile şahsım arasında zorlama yoluyla ve yoruma dayalı olarak bağ kurulmaya çalışılmıştır. Haberin yayınlanmasını müteakip, ileri sürülen iddialarla ilgili olarak herkese açık kayıt ve belgeler üzerinde yaptığımız tetkikler istikametinde cevaplarım şunlardır:


Bahsedilen parselin imarda ormanlık park alanıyken, bilahare yapılan değişiklikle, konut alanına çevrildiği iddiası yalandır. Zira söz konusu alan 1985 yılında konut alanına açılmıştır. Dolayısı ile arsanın mülkiyeti elde edilmeden 10`larca yıl önce alan imara açılmıştır.


Yine Zeynep Sevim Özaydın`ın bir dilekçe ile belediyeye müracaat ettiği, villa yapmak istediği ,verilecek izin ve arsa ile konut alanı içerisinde bulunan bir arsasını takas etmeyi istediği iddiaları da tamamen yalandır. Belediye ile herhangi bir arsa takası söz konusu değildir.Söz konusu parsel Özaydın tarafından ihale yolu ile rekabet ortamında ve özel şahıstan satın alma yolu ile edinilmiştir.


Haberde anılan belediye meclis üyelerinin önümüzdeki seçimde belediye meclis üyeliğine aday gösterildiği iddiası da diğer iddialar gibi gerçeği yansıtmamaktadır. Mevcut AK Partili Belediye Meclis Üyelerinden sadece biri yeniden aday gösterilmiştir. Dolayısıyla bu iddia da asılsızdır.


Haberde anılan 962 Ada , 9 parselden oluşan bir alandır. Bu parsellerden biri hariç, tamamında inşaat bulunmaktadır. Bu inşaatların tamamı 2004`ten önce yapılmıştır.


Haberde haberin kaynağı olarak gösterilen Hüseyin Kayahan CHP listesinden 1.sıra belediye meclis üyesi adayı olmuştur. Hüseyin Kayahan`ın ve babası Nazım Kayahan`ın kullanımında bulunan kaçak yapılar da Çamlıdere Belediyesi tarafından yıkılmıştır. Bu da haberin ve haberde yer alan iddiaların kişisel ve siyasi husumete dayalı olduğunu ortaya koymaktadır.


Sonuç olarak yukarıda da arz ve izah ettiğim üzere haberin tümü gerçek dışıdır. Haberde şahsımla ilişkilendirilen gayrimenkul ile herhangi bir ilişiğim de bulunmamaktadır.


Sorumlu ve objektif gazetecilik anlayışı ile bağdaşmayan, kişisel kin ve husumete dayalı `çamur at, tutmasa da izi kalır` anlayışını yansıtan bu türden haberlerin hukuki sorumluluğu mucip olduğu açıktır.


Kamuoyuna saygıyla duyurulur.


Av. Haluk İPEK


Ankara Milletvekili


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 2


Kartel medyasının 2009`un ilk yalan haberi


Bazı medya gurupları Bahçelievler`de yılbaşı gecesi vurulan gençlerin içki nedeniyle saldırıya uğradığını iddia etmişti.


Mahalleli ise bu iddiaları yalanlayarak haberlere büyük tepki gösteriyor. 9 yıldır olayın olduğu sokakta oturduğunu söyleyen Ergin Kırca, `Bizim muhitimizde herkes birbirine karşı çok saygılıdır. Kimse ne içki içtiği için ne de mini etek giydiği için hiç kimseye tepki göstermez. Olayın bu şekilde medyada yer alması çok çirkin.` diye konuşuyor. Yaralıları hastaneye götüren Kadir Ülker, `Misafirleri geçirirken kapının önünde kanlar içinde yatan genci gördük. Apartman yöneticisinin arabasına koyarak hastaneye götürmeye yardımcı oldum. Ama biz yetiştiğimizde zaten çocuk ölmüştü.` diye konuşuyor. Saldırganın gençleri içki nedeniyle değil, gürültü yaptıkları gerekçesiyle kovalamış olacağını ifade eden Ülker, adli bir vakanın bu şekilde çarpıtılmasına karşı çıkıyor. 14 yıldır yaşadığı sitede en ufak bir tahammülsüzlüğe rastlamadığını vurgulayan Ülker sözlerini şöyle sürdürüyor: `Bizim kapının altında mini bir market var. Orada sürekli gençler oturup bira ve içki içer. Ama ben şimdiye kadar hiç kimsenin bu insanlara bir şey söylediğine şahit olmadım. Bu yüzden olayı canlı yayında mahalle baskısı olarak gösteren televizyon kanalına sokaktaki herkes çok kızarak tepki gösterdi. Bizi kimsenin böyle göstermeye hakkı yok.`


Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre Haznedar İstanbul Evleri Sarmaşık Sokak`taki parktaki gençlere saldıran 25 yaşındaki Bekir Yavuz, 2002 yılında Rize`de bir cinayete karışmış. Çevresinde `Vanlı Mehmet` diye tanınan Bekir Yavuz`un agresif ve sorunlu bir genç olduğunu söyleyen mahalle esnafı ise büyük korku yaşıyor. 19 yaşındayken cinayete karışan Yavuz`un ailesinin olay yerine yakın oturduğu bildiriliyor.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 3


Elazığ Havaalanı yalanı


Hürriyet, Milliyet, Vatan ve Radikal gazetelerinin Elazığ Havaalanı ile ilgili haberleri Ulaştırma Bakanlığı tarafından yalanlandı. Bakanlık, Elazığ Havaalanı pistiyle ilgili çıkan haberlerin gerçek dışı olduğunu açıkladı.


Gazetelerde `Başbakan Erdoğan bitmemiş pisti açmış` başlıklarıyla yer alan haberleri yalanlayan Bakanlık, pistin resmi açılışının yapılmadığını ifade etti.


Bakanlık`tan yapılan yazılı açıklamada, gazetelerde `Başbakan Erdoğan bitmemiş pisti açmış` başlıklarıyla yer alan haberlerin incelendiği, söz konusu havaalanı pistinin yeni bitirildiği, uçak inişine müsait hale getirilerek aydınlatma ve uçuş testlerinin yapıldığı kaydedildi.


Resmi herhangi bir açılış yapılmadığı vurgulanan açıklamada, `Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 18 Kasım 2008 tarihinde Elazığ`da birtakım etkinliklere ve açılışlara katıldı. Daha önce açılışının yapılması öngörülmüş olmakla birlikte pistin mütemmimleri kapsamında olan diğer işler bitmemiş olduğundan yeni pistin açılışı yapılmamıştır.` denildi.


Açıklamada, Başbakan`ın yaptığı konuşmada, `yapımı devam eden 3 bin metrelik yeni piste indik ve buraya yeni terminal yapılacak` dediğine işaret edilerek, havaalanın resmi bitiş tarihinin sözleşmesel olarak henüz dolmadığı kaydedildi.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 4


Milliyet`in Başbakan`a mesaj haberi yalan çıktı


Haber tamamen uydurma çıktı !


`Milliyet Gazetesi`ndeki haber tamamen uydurmadır ve gerçeği yansıtmamaktadır.` AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi hayal kırıklığına uğradı.


Avrupa Parlamentosu(AP) Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı ve AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Hannes Swoboda, Milliyet gazetesinde bugün kendisine atfen yayınlanan haberi yalanladı.


Cihan`a konuşan Swoboda, söz konusu gazetede yer alan ve kendisinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`a `Türkiye`de daha özgür basın görmek istiyoruz` yolunda bir mesaj ilettiği bilgisinin yer aldığı haberin gerçeği yansıtmadığını vurguladı.


Basın konusunun görüşmede hiçbir şekilde gündeme gelmediğini belirten Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı, şöyle devam etti: `Başbakanla, son derece yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Gayet verimli geçti. Reformların devamı konusundaki kararlılığından etkilendik. Milliyet gazetesindeki haber tamamen uydurmadır ve gerçeği yansıtmamaktadır.` AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Hannes Swoboda, söz konusu haberin kendisini hayal kırıklığına uğrattığını da kaydetti.


Milliyet gazetesinin bugünkü sayısında birinci sayfadan Swoboda`nın fotoğrafıyla birlikte ve `AP heyetinden Erdoğan`a özgür basın mesajı` başlığıyla yayınlanan haberde, Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı`na atfen `Türkiye`de daha özgür basın görmek istiyoruz` sözlerine yer verilirken, Başbakan`ın kısa süre önce bazı basın organlarının boykot edilmesi yönündeki çağrısı da hatırlatılmıştı.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 5


Radikal`in Şimşek-Çanakçı haberi yalan


Bakan Şimşek ile Hazine Müsteşarı Çanakçı arasında anlaşmazlık olduğu yönündeki iddialar yalanlandı ama pek oralı olan olmadı!


Devlet Bakanı Mehmet Şimşek adına Hazine Müsteşarlığı`ndan yapılan yazılı açıklamada, Bakan Şimşek ile Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı arasında anlaşmazlık olduğu yönündeki iddialar yalanlandı.


Müsteşarlıktan yapılan açıklamada şu bilgilere yer verildi: ``Bugün Radikal Gazetesi yazarı İsmet Berkan`ın `Ekonomik kriz mi, yönetim krizi mi ?` konulu köşe yazısı bir gerçeği daha ortaya çıkarmıştır. Hazine Müsteşarı Sn. İbrahim Çanakçı ile Sn. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek arasında ileri sürülen iddialar bilinçli, maksatlı bir şekilde gündeme getirilmeye devam etmektedir. 15 Kasım tarihli Vatan Gazetesi`nin manşetinde yer alan Sn. Müsteşar Çanakçı ile Sn. Bakan Şimşek arasında geçtiği iddia edilen diyaloglar tarafımızdan yalanlanırken, Sn. Berkan bugünkü köşesinde bu iddiaların yalanlanmadığını belirtmiştir. Sn. Berkan, Hazine Müsteşarlığı internet sitesinde bu iddialar, 15 Kasım tarihinde yalanlanmıştır. Hala da bu yalanma metni bu sitede mevcuttur. Ayrıca, bu yalanlamalarımız aynı gün çok çeşitli internet sitelerinin birinci haberi olurken, ertesi gün de pek çok gazetede yer almıştır. Bu durum şu gerçeği göstermektedir ki sadece Sn. Bakanı yıpratmak maksatlı gündeme getirilen bu iddialar, köşe yazarımız tarafından da gerekli araştırma yapılmadan kaleme alınmıştır. Bu vesile ile tekrar Sn. Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı ile Sn. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek arasında geçtiği iddia edilen ve görüş ayrılıklarını içeren diyaloglar mesnetsiz, sadece bir iddiadır.``


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 6


Kartel tasarıyı yasa yaptı


Yalan haberi alışkanlık haline getiren bazı basın yayın organları yine bildiklerini okudu.


Henüz taslak halinde olan çalışmayı yasalaşmış gibi gösterdi ve ülke içki yasağına gidiyor haberleri yayınladı. Oysa gerçek öyle değil. Sadece alkollü içki tüketimini özendiren reklamların önüne geçiyor.


Tütün ve Alkol Piyasası yeniden düzenleniyor. Üzerinde 6 aydır çalışılan Taslak son halini aldı.


Buna göre alkol satışı ve kullanımını teşvik artık yasaklanıyor.


ALKOLÜ TEŞVİK YASAKLANIYOR


İlk etapta Türkiye genelinde sayısı 200 bini bulan içki ruhsatı yeniden gözden geçirilecek. Usulsüz içki satanlara ağır cezalar kesilecek.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 7


Radikal`in `müfettiş` haberi yalan çıktı


Bir okul müdürü kendisi hakkında, `Allah`a inanmıyor, Ermeni` gibi dedikodular yapıldığını söyleyerek konunun soruşturulmasını istedi.


Bazı gazeteler, şikayet üzerine yapılan soruşturmayı Milli Eğitim tarafından başlatılmış gibi haber yaptı.


Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin, Antalya Aksu İlköğretim Okulu Müdürü Mehmet Karakaş hakkında `Allah`a inanmadığı` gerekçesiyle soruşturma başlattığı yönündeki haberler yalan çıktı. Soruşturmanın Milli Eğitim`in değil Müdür Mehmet Karakaş`ın talebiyle yapıldığı ortaya çıktı. Ancak, gazeteler konuyla ilgili haberleri müdürün talebini görmezden gelerek soruşturmayı Milli Eğitim müfettişleri başlatmış gibi sundu. Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, haberlerdeki çarpıtmaya dikkat çekerek şu açıklamada bulundu: `Müdür, bir öğretmen benim hakkımda böyle dedikodular yapıyor diye şikayetçi olmuş. Müfettişler de müdürün şikayeti üzerine `Bunları dediniz mi?` diye sormuş.`


Müzik öğretmeni Sevil Ünlü geçen yıl müdür Mehmet Karakaş hakkında `taciz` suçlamasında bulundu. Daha sonra okul müdürü hakkında, `Allah`a inanmıyor, Ermeni, öğle yemeğinde ayranına rakı katarak içiyor.` gibi dedikodular başladı. Bunun üzerine okul müdürü Mehmet Karakaş, Antalya Valiliği`ne bir dilekçe vererek bu dedikoduları kendisini tacizle suçlayan öğretmenin çıkardığını iddia etti. Müdür Karakaş bu iddiaların açıklığa kavuşturulmasını talep etti. Dilekçeyi işleme koyan Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü, olayı araştırması için 2 müfettiş görevlendirdi. Müfettişler de iddiaların araştırılmasını isteyen Mehmet Karakaş`ın dilekçesinde ifade ettiği suçlamaları öğretmenlere sordu.


Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, olayın gazetelerde yer aldığı gibi gerçekleşmediğini açıkladı. Yetkililer, Mehmet Karakaş`ın dilekçesinde kendisi hakkında söylendiğini duyduğu bazı konuların araştırılmasını istediğini belirterek, `Öğretmen bana bunları diyor diye müdür kendisi şikayetçi olmuş. Müfettişler de müdürün şikayetine göre `Bunları dediniz mi?` diye sormuş.` açıklamasını yaptı.


Mehmet Karakaş`ın halen İsmail Hakkı Kaya İlköğretim Okulu`nda müdür olarak görev yaptığını anlatan Milli Eğitim yetkilileri, müdürü ve öğretmeni başka yerde görevlendirmenin bu soruşturma ile ilgisi bulunmadığını belirterek şunları kaydetti: `Öğretmenle okul müdürü bu iddialardan ötürü görevden alınmadı. İddialar sübuta ermemiş. Başka suçlar sebebiyle yerleri değiştirilmiş.` Okul Müdürü Mehmet Karakaş, konu hakkında konuşmak istemediğini söyledi. Antalya`nın İbradi ilçesindeki bir başka okula tayin edilen müzik öğretmeni Sevil Ünlü ise kendisinin derslerde öğrencilere müdürün inancı ve etnik kökeni hakkında konuştuğu iddialarını yalanladı. Öte yandan mesai arkadaşları, Mehmet Karakaş ve Sevil Ünlü`nün daha önce son derece samimi arkadaş oldukları ve aralarında herhangi bir sorun olmadığını ifade etti.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 8


MEB`den Star TV`ye yalanlama


Milli Eğitim Bakanlığı`ndan Star TV`de yayınlanan Aktütün ilköğretim okulunda öğretmen olmadığı haberlere yalanlama geldi.


Star TV`de yayınlanan `Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları` haberlere Milli Eğitim Bakanlığı`ndan yalanlama geldi.


Milli Eğitim Bakanlığı`ndan yapılan açıklamada, ``Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları yönündeki iddiaların tümüyle gerçek dışı olduğu`` bildirildi.


Açıklamada, 4 Ekimdeki hain saldırı sonucu 17 askerin şehit olduğu Hakkari`nin Şemdinli ilçesine bağlı Aktütün köyünde, olayı takip eden günlerde bazı televizyonların yaptığı yayınların ve haberlerin gerçeği yansıtmadığı kaydedilerek, şöyle denildi:


``Dün ve bugün bazı televizyonların canlı yayınlarında, `Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları` yönündeki iddialar tümüyle gerçek dışıdır.


Aktütün köyünde 2008-2009 eğitim-öğretim yılının ilk günü olan 8 Eylül 2008 Pazartesi günü eğitim-öğretim başlamıştır. Okulda eğitim alan 68 öğrencinin ders kitapları ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Öğretmenleri Cevdet Arıcı ve Kadir Sönmez ile eğitimleri kesintisiz devam etmiştir. Menfur saldırının ardından 6 Ekim 2008 tarihinde her iki öğretmenimiz yerel yöneticilerin bilgisi doğrultusunda ilçe merkezinde `Okuma-Yazma Teknikleri`` konulu bir günlük seminere alınmışlardır. Televizyonların canlı yayınlarında ekrana getirdikleri `kapalı okul` görüntüsünün çekildiği tarihte öğretmenlerimiz, 1 günlük seminer programına katılmışlardır.


Özetle, hain saldırının ardından Aktütün köyünde eğitim-öğretim sadece 1 günlük kesintiye uğramıştır. Hal böyleyken Aktütün köyünde eğitim-öğretim olmadığı iddiasıyla canlı yayınlar yapmak, asılsız haber yapmaktan öte öncelikle o köyde büyük fedakarlıkla çocuklarımızı eğitmek isteyen iki genç öğretmenimizin ve eğitim camiasının emeğine yapılmış bir haksızlıktır.``


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 9


Radikal `din kültürü öğretmenine` çamur atmış


Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Mehmet Yıldız, basında yer alan haberler suç duyurusu kabul edilerek 4. Asliye Ceza Mahkemesi`nde açılan davada beraat etti.


Yaklaşık 1,5 yıl süren dava sonucunda, Mehmet Yıldız`ın, kitabın dağıtıldığı ileri sürülen 23 Nisan 2007`de Türkiye`de olmadığı da ortaya çıktı.


Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası(Eğitim-İş), 15 Mayıs 2007`de Denizli Gazeteciler Cemiyeti`nde basın toplantısı düzenleyerek Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu`nda, Namaz Gönüllüleri Platformu tarafından hazırlanan `Dinin Direği Namaz` isimli kitabın dağıtıldığını ileri sürdü. `27 Nisan e-muhtırası` olarak kayıtlara geçen Genelkurmay bildirisinin ardından ortaya atılan bu iddia özellikle Doğan Grubu gazetelerinde genişçe yer aldı. Hürriyet, `Okulda cihat propagandası iddiası`, Milliyet, `23 Nisan`da öğrencilere namaz kitabı`, Radikal ise `Türkiye, Denizli olmasın` manşetiyle iddiayı kamuoyuna duyurdu. Haberlerin ardından Denizli Valiliği olayı soruşturmak üzere müfettiş görevlendirdi. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı ise basında yer alan haberleri suç duyurusu kabul ederek 4. Asliye Ceza Mahkemesi`nde dava açtı. Ancak müfettişler davanın sonucunu beklemeden Yıldız`a idari para ve kınama cezası verdi. Yıldız, evinin yakınında bulunan ve başmüdür yardımcısı olarak görev yaptığı Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu`ndaki görevinden alınarak, uzak bir mahalledeki Dr. Bekir Sıddık Müftüler İlköğretim Okulu`na öğretmen olarak atandı.


Denizli 4. Asliye Ceza Mahkemesi, 1,5 yıl süren yargılamanın ardından Yıldız`ın kendi branşıyla ilgili kitabı bazı öğrencilere dağıtmış olmasının görevi kötüye kullanma suçu oluşturmayacağına karar verdi. Mahkeme, yaptığı araştırmada, Yüksek İslam Enstitüsü mezunu olan, çalışkanlığından dolayı maaş mükafatı, üç takdir ve üç teşekkür belgesi verilen Yıldız`ın dağıttığı iddia edilen kitap hakkında yasaklama ve toplatma kararı olmadığına işaret etti. Mahkeme kararında şöyle denildi: `Söz konusu kitap, dosyada mevcut yazı ve raporlardan anlaşılacağı üzere İslam dini ve dinin emirlerinden olan namazla ilgilidir. Kitabın bazılarımızca beğenilmemesi veya uygun görülmemesi, böyle bir suçu oluşturmasını gerektirmeyeceği anlaşılmakla sanığın beraatine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır.` Yıldız, mahkemeye sunduğu belgelerde kitabın dağıtıldığı iddia edilen 23 Nisan`da yurtdışında (Suriye`de) olduğunu, izin ve pasaport belgeleriyle ispatladı.


Memur Sendikaları Konfederasyonu`na bağlı Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Denizli Şube Başkanı Ahmet Sert, Yıldız`ın yalan bir bilgi sebebiyle linç edildiğini söyledi. Eğitim-İş`in olaylarda siyasi davrandığını ifade eden Sert, ilgili sendikanın `çamur at, izi kalsın` mantığıyla hareket ettiğini söyledi. Sert, Yıldız`ın bütün haklarının iade edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 10


Doğan Medyası Akman`a yükleniyor, iddialar yalan çıkıyor


RTÜK Başkanı Zahit Akman`ın avukatı Ali Yıldız iddialara ilişkin yazılı açıklama yaptı.


RTÜK Başkanı Zahit Akman`ın avukatı Ali Yıldız, müvekkilinin bir şirkette hissedar olmasının, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Yasa`nın 9. maddesine aykırı olmadığı gibi, RTÜK Üyesi veya başkanı olmasına da engel oluşturmadığını bildirdi.


Ali Yıldız, yaptığı yazılı açıklamada, bugün kimi gazetelerde müvekkili Zahit Akman hakkında, ``RTÜK Başkanı Yalan Söyledi`` ve ``Armada`da 7 Milyon Dolarlık Hissesi Çıktı`` başlıklarıyla haberlere yer verildiğini anımsattı. Bu haberlerde yer alan iddiaların gerçeği yansıtmadığı gibi hukuki ve ahlaki olmayan yorumlar içerdiğini ifade eden Yıldız, 3984 sayılı yasa kapsamında müvekkilinin hiçbir ticari faaliyetinin bulunmadığını kaydetti.


Yıldız, şöyle devam etti:


``Dolayısıyla müvekkilim yalan söylemiş değildir. Müvekkilimi yalancılıkla itham edenler bu hususu çok iyi bilmektedirler.


Kamuoyu tarafından sadece internete girilerek öğrenilebilecek bilgi ve belgeleri sanki gizli saklı bilgi ve belgelermiş gibi manşetten haber olarak vermek ve müvekkilimi yalan söylemekle itham ederek gerçekleri karartmak, artık bazı basın organlarının yayıncılık ilkesi haline gelmiştir. Bu hususu hayretle ve esefle takip ediyoruz.``


Müvekkilinin, haberlere konu olan hisseleri 26 Ağustos 2003 tarihinde RTÜK Üyesi ve Başkanı olmadan önce devraldığını belirten Yıldız, bu bilginin internet ortamında 11 Aralık 2006 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi`nin 63. sayfasında da yer aldığını bildirdi.


Yıldız, şunları kaydetti:


``Müvekkilim Akman; henüz RTÜK Başkanı olmadan önce Hayat Yapı Ticaret ve Yatırım Ltd. Şti. isimli şirkette hissedar olan kardeşi Turgut Akman`ın hisselerinin bir kısmını satın almıştır. Satın alınan bu hisseler, Armada`nın takribi olarak yüzde 1 payına tekabül etmektedir. Bu hisse devri 6 Aralık 2006 tarihinde değil, 26 Ağustos 2003 tarihinde ve noter kanalıyla yapılmıştır. Kamuoyu şu hususta Vatan ve Milliyet gazeteleri tarafından kasten yanıltılmıştır. Bu bilgi, ticaret sicil gazetesinde açıkça görülmektedir.


Yukarıda da izah ettiğimiz üzere müvekkilin bu şirkette hissedar olması; 3984 Sayılı Kanun`un 9. maddesine aykırı olmadığı gibi, yukarıda izah edildiği üzere RTÜK Üyesi veya Başkanı olmasına da engel değildir.


Öte yandan Danıştay 1. Dairesi`nin ve Danıştay 5. Dairesi`nin yerleşmiş kararlarında; `Limited Şirketler`de hissedar olmanın ticari faaliyet yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceği açıkça belirtildiği gibi Devlet Personel Başkanlığı`nın 1994 yılında verdiği bir görüşte; ticari şirketlerde `yönetici-yetkili` olunmadan hissedar olunmasının ticari faaliyet yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtilmiştir. Eğer haberi yapan kişilerin gerçekleri yazma gayesi olsa idi; en azından bu husustaki yargı karalarına yer vermesi gerekirdi. Ancak haber sadece müvekkilimi karalamak ve saygınlığını yok etmek amacına matuftur.``


Akman`ın hissedar olduğu şirketin, bir gayri-menkul yatırım şirketi olduğunu, kira gelirleri dışında herhangi bir ticari işte yer almadığını belirten Yıldız, ``Bu husus ilgili şirketin Ticaret Sicil Gazetesi`nde yayımlanan kararları ile de sabittir. Müvekkilim bu ticaret şirketindeki paydaşlığı ile ilgili ticari bir faaliyeti yoktur`` dedi.


Müvekkilinin ilgili şirketteki hisselerinin, RTÜK üyeliğine seçildikten sonra verdiği mal beyannamelerinde de yer aldığına işaret eden Yıldız, şöyle devam etti:


``Dolayısı ile bu husus kamuoyundan ve resmi kurumlardan gizlenmiş bir durum değilken sanki usul ve yasaya aykırı bir durummuş ve yeni öğrenilmiş gibi haberlere yansıtılması habercilik ve gazetecilik değil sadece ve sadece haysiyet cellatlığıdır.


Müvekkilim bu hisseleri, 26 Ağustos 2003 tarihinde arsa değeri üzerinden tüm birikimini ortaya koyarak ve kısmen de borçlanarak satın almıştır. Yani manşetten verildiği gibi müvekkilim 7 milyon dolarlık hisse almış değildir. Manşetteki iddiaları ile haberin içeriği arasındaki tezat da zaten bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkça göstermektedir.


Müvekkilimin RTÜK üyesi seçilmesinden sonra ticari faaliyetlerde bulunduğu iddiasına dayanak yapılan 8 Şubat 2008 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi incelendiğinde bu gazetede paydaşlar kurulunun şirket müdürü seçilmesi kararının yayınlandığı görülecektir. Paydaşlar kurulunun şirkete müdür seçmesi müvekkilimin görevine engel bir durum olmadığı gibi bir ticari faaliyette değildir. Durum bu kadar açıkken sanki hukuki olmayan bir işlem yapılmış gibi haber yapılması hangi yayıncılık ilkesi ve ahlaki ile açıklanabilir? Bu haberlerin tek sebebi müvekkilime duydukları husumet; tek amacı ise karalamak ve çamur atmaktır. Kamuoyu haberlerin arakasındaki bu gizli niyeti çok iyi görmektedir.``


Yıldız, bugünkü kimi internet sitelerinde de bir RTÜK üyesinin iddialarına dayanılarak müvekkilinin istifa edeceği ve uygun zamanı beklediği haberlerinin yer aldığını belirterek, şöyle dedi:


``Bu iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Müvekkilim görevinin başındadır ve gerçeğe aykırı bu haberlerden dolayı da görevini bırakacak değildir. Müvekkilim hakkında onun görevi ile ilgili hukuka aykırı tek bir eylem ve işlemi yokken sadece karalayıcı iddia ve iftiralardan dolayı istifasını bekleyenler umduklarını bulamayacaklardır. Alnı ak ve başı dik şekilde ilk günden beri yaptığı gibi görevinin hukuk çerçevesinde ve görev sorumluluğu içinde devam ettirecektir.``


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 11


Milliyet, Erdoğan`dan özür diledi


Milliyet Gazetesi, Başbakan Erdoğan`dan özür diledi. İşte gazetenin yayınladığı özür yazısı...


Milliyet Gazetesi, Başbakan Erdoğan`dan özür diledi. Erdoğan`ın içki içmeyenleri kadeh tokuşturmaya çağıranlarını eleştirdiği konuşmasını Milliyet, dünkü sayısında `Başbakan Erdoğan içki içenlere çattı` başlığıyla okuyucularına duyurmuştu. İşte Milliyet Gazetesi`nin Başbakan`dan Özür dilediği yazısı ve o haber...


DÜZELTME VE ÖZÜR


Milliyet`in dünkü şehir baskılarında Başbakan Tayyip Erdoğan`ın açıklamaları `Başbakan içki içenlere çattı` başlığıyla çıktı. Erdoğan önceki günkü konuşmasında `Ben diyorum ki, `Aynı masada oturalım, sen iç ben içmeyeyim` ama `Yok` diyor, `Sen de bir kadeh tokuştur` Ben mecbur muyum sen tokuşturuyorsun diye tokuşturmaya?` demişti. Bu sözleriyle Başbakan`ın içki içenleri değil, içmeyenleri kadeh tokuşturmaya çağıranları hedef aldığı görülüyor. Maksadını aşan başlığı düzeltir, özür dileriz.


KONUYLA İLGİLİ HABER


Erdoğan içki içenlere çattı


AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı`nın iftarına katılan Başbakan Erdoğan, `Bu ülkede `ben içmiyorum, sen buyur iç` anlayışını sürdürenlere yapılıyor mahalle baskısı` dedi.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı ile tüm teşkilata bir ricası olduğunu belirterek, `Moda`daki içki tartışması` ile ilgili uyarıda bulundu. Erdoğan, `Sizi çatışmaya, kavgaya, polemiğe, sonu gelmez çatışmalara çekmek isteyenlere karşı lütfen azami derecede dikkatli olunuz. Moda`da bir yerlerden sipariş olan tipler gelebilir` dedi.


AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı`nın The Green Park Otel`deki iftarına katılan Erdoğan, bir konuşma yaptı.


Konuşmasında, vatandaşın bir kısmının içki içtiğini, bir kısmının da içmediğini vurgulayan Erdoğan, `Mahalle baskısı deniliyor ya asıl mahalle baskısı bu ülkede, `ben içmiyorum kardeşim, sen buyur iç`, bu anlayışı sürdürenlerde, bunlara yapılıyor bu mahalle baskısı, sıkıntı burada. Ben beyefendiye diyorum ki `Ya kardeşim sen iç. Bırak da ben içmeyeyim ya. Aynı masada oturalım sen iç, ben içmeyeyim`. `Yok` diyor, `Sen de bir kadeh tokuştur`. Kafaya bak ya. Ben mecbur muyum sen tokuşturuyorsun diye tokuşturmaya? Köşesinden bana akıl veriyor. O aklını sen kendine sakla. Sen devam et o işe. Ama bırak da biz de yolumuza devam edelim. Bizim yapacak çok işimiz var.`


Son günlerde Moda İskelesi`nde yaşanan içki tartışmasıyla ilgili de uyarıda bulunan Erdoğan, `Sizi çatışmaya, kavgaya, polemiğe, sonu gelmez çatışmalara çekmek isteyenlere karşı lütfen azami derecede dikkatli olunuz.


Moda`da bir yerlerden sipariş olan tipler gelebilir. Biz bunlara alışığız. Bunlar hayatı o şişenin içerisinde görenler.`


Yasak protestosu


Tarihi Moda İskelesi`nin işletmesinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi`ne bağlı Beltur`a geçmesinin ardından, uygulamaya konulan içki yasağı her cuma protesto ediliyordu. Geçen hafta da yaklaşık 100 kişinin katıldığı gösteri sırasında olaylar çıkmıştı. Çıkan arbede sırasında bir kişi de gözaltına alınmıştı.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 12


Doğan Grubu`ndan ikinci özür


Radikal Gazetesi genel yayın yönetmeni İsmet Berkan, Gaziantep Belediyesi`yle ilgili yayınladıkları `arazi vurgunu` haberinin yanlış olduğunu kabul etti.


İşte, Berkan`ın özür beyan eden yazısı:


Gaziantep bulmacasını çözmeye çalışırken


Hasan Celal Güzel`in önceki gün Radikal`de çıkan yazısı, Radikal için ağır ithamlar içeriyordu; çünkü Güzel`in sözünü ettiği Gaziantep`le ilgili haber 6 Eylül günü Radikal`de `Gaziantep`te arazi rantı: AKP`de bu kez insider krizi` başlığıyla yayımlanmıştı.


Doğan Haber Ajansı muhabiri Ahmet Kaya`nın Gaziantep`ten gönderdiği habere göre Nuri Üysen isimli bir işadamı, Gaziantep Güvenevler mahallesinde yer alan 119 bin metrekarelik çok sayıda varise bölünmüş olan bir tarım arazisini toplam 14 trilyon liraya satınalmış, üç gün sonra aynı araziyi Lüksemburg merkezli PD Three Gayrımenkul Yatırım Şirketi`ne 87.5 trilyona satmıştı. Satıştan kısa bir süre sonra Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bu araziyi tarım alanı olmaktan çıkarıp `ticari alan` haline getirmişti. Bu arada arazinin yüzde 55`i de Büyükşehir Belediyesine ve arazinin yer aldığı bölgenin sorumlusu Şehitkamil Belediyesi`ne bağışlanmıştı.


Ben haber anlatıldığında yazı işleri masasındaydım ve burada imar yolsuzluğu olduğu kanısına varamadım, onun yerine arazi sayesinde AKP`ye yakın bir işadamının `içerden bilgi alarak` 14 trilyonunu üç günde 87.5 trilyona yükseltme `becerisi` gösterdiğine kanaat getirdim, haberi de buna göre verdik. DHA`ya abone diğer gazetelerin haberi nasıl verdiğine çok dikkat etmedim açıkçası.


Haber önümden geçip gittikten sonra benim için konu kapanmıştı aslında, taa ki önceki güne kadar. Hasan Celal Güzel`in yazısını okuyunca hemen DHA Genel Müdürü Uğur Cebeci`yi aradım, beni bu konuda bilgilendirmesini rica ettim. Ondan öğrendim ki Hürriyet de haberden şüphelenmiş ve bu sebeple tecrübeli gazeteci Tarık Devrim`i Antep`e, olayı soruşturması için göndermişti.


Kısa süre sonra DHA bana konuya ilişkin bir dosya gönderdi. Dosyada Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey`in basın toplantısının tam dökümü de vardı ve ben ilk kez önceki gün Güzelbey`in bu haberi yalanlamak için günlerce çırpındığını ama sesini duyuramadığını farkettim, bu benim ayıbım.


Başkan Güzelbey, basın toplantısında arazinin tam öyküsünü anlatıyordu. Onun anlatımına göre belediye tam o bölgede daha önce 40 dönüm kadar bir araziyi kamulaştırmış ve sonra da imar durumunu `ticari alan` olarak tadil etmişti. Bu 40 dönümü pazarlamak, buraya yatırımcı çekmek için yurtdışı seyahatler bile yapılmış ve en sonunda halen İskenderun ve Hatay`da Türk ortaklarıyla iki adet alışveriş merkezi inşa etmekte olan Türk ve Alman sermayeli Lüksemburg merkezli PD Three Gayrımenkul Yatırım Şirketi araziyle ilgilenmişti. Ancak bu şirket de araziyi küçük bulmuş, `Bize en az 100 dönüm lazım` demişti. Belediye bunun üzerine şirkete dönüp, `Biz yapamayız ama siz etraftaki arsaları satın alır sonra da bizi 100 dönüme tamamlayacak kadar arsayı bağışlarsanız olur` cevabını vermişti.


Bunun üzerine Alman şirketin Türkiye`deki ortağı olan Nuri Üysen, gidiyor ve bölgede 119 bin metrekarelik bir arsa buluyor. Arsa 19 varise bölünmüş bir arsa. Üysen, bu 19 kişiyi tek tek dolaşıyor ve arsanın tamamını almayı başarıyor.


Hatırlayın, Üysen DHA`nın haberine göre 14 trilyona alıyordu arsayı. Oysa Belediye Başkanı, arsa hissedarlarının 6 ayrı grupta toplandığını ve her gruba 14`er trilyon, yani toplamda 84 trilyon lira ödendiğini söylüyor.


Tabii bir özel şahsın bir araziyi kimden kaça satın aldığını bilmek de, biliyorsa ilan etmek de belediye başkanının işi değil ama bizim başkan bunu yapıyor. Tarık Devrim`in Gaziantep`te yaptığı araştırma, bir yanıyla belediye başkanı Güzelbey`i doğrular nitelikte, tapu kayıtlarına göre 19 hissedar arsalarını toplamda 84 trilyona satmış gözüküyorlar. Yani DHA`nın haberi yanlış!


Ama bir dakika... Dün bu 19 kişi çıkıp basın toplantısı yaptı, banka dekontlarını gösterdi ki, onlara arsa için yapılan ödeme 14.9 trilyon lira. Bu 19 kişinin tapuda 84 trilyon aldıklarına dair attıkları imzalar var. 19 kişi bu imzalar atılırken o belgede bu rakamların yazmadığını öne sürüyor. Bu haliyle bir dolandırıcılık iddiası bu, herhalde savcılıklar konuyla ilgilenir.


Fakat esas önemlisi, bu 19 kişinin gerçekten 84 değil 14.9 trilyon lira almış olması. Parayı ödeyen Nuri Üysen, 19 hisseli bu tapuyu tek tapuya dönüştürüyor ve üç gün sonra kendisinin da ortak olduğu şirkete 87.5 trilyon liraya satıyor.


Biz gazeteciler kamu tarafından yapılan yolsuzluk veya kayırmalara alışığız da özel kişilerin kendi şirketlerini dolandırmasına çok alışık değiliz. Burada durum sanki buymuş gibi gözüküyor: Yani Nuri Üysen, gerçekte 14.9 trilyon ödediği arsasını tapuda 84 trilyon gösteriyor, doğan vergi ve harç farkını da ödüyor, sonra da gerçekte 14.9 trilyon olan arsayı kendisinin de ortağı olduğu Alman şirketine 87.5 trilyona satıyor, yani yaklaşık 72.5 trilyon lira kazanç elde ediyor.


Tabii bu kazancın bir bölümünü düşmek lazım, diyelim Üysen şirkette yüzde 50 ortaksa


o zaman kazancı yarı yarıya azalıyor, yüzde 30 ortaksa yüzde 30 azalıyor vs.


Bu çok ilginç dolandırıcılık öyküsünde belediyenin yeri nedir? Şu: Belediye esasen artık 100 dönümlük bir arsanın sahibi. Bu arsanın ticari imarı da var. Yani arsayı bu yatırımcılara değil ama belki başkasına satarak yine gelir elde edilebilinir ve bu gelirle de Antep`in raylı sistemi hala yapılabilir.


Hasan Celal Güzel`i de gazetem adına düzeltmem gerek: Ortada kasıtlı olarak yapılmış bir yalan haber yok, anlatmaya çalıştığım gibi fevkalade karmaşık yapısı olan bir dolandırıcılık hadisesi var. Herhalde bundan sonrası Nuri Üysen`le Alman ortakları arasında ve hukuk zemininde halledilecek şeyler...


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 13


TRT`den kartele sert tepki


TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, bazı eleştirilerin geçmişten gelen bir hesaplaşma amacı taşıyan acımasız eleştiriler olduğunu belirterek tepki gösterdi.


Şahin, 55 kişiyle 550 kişilik yayın yapan televizyonlarla aynı kalitede yayın yapan Pekin Olimpiyatları ile Srebrenitsa Katliamı`nda görev alan 80 personeli ödüllendirdi.


TRT Genel Müdürlüğü Bosna Hersek`in Srebrenitsa kenti ve Pekin Olimpiyatları`nda görev alan personele başarı plaketi verdi. TRT Genel Müdürlüğü`nde düzenlenen törene, yönetim kurulu üyeleri ve personeli katıldı. Ödül töreninde bir konuşma yapan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Srebrenitsa`da yapılan katliamın unutulmaması için 13. yıldönümünde 26 saat aralıksız yayın yapılarak büyük bir başarıya imza atıldığını kaydetti. Şahin, yayınlar sırasında katliamın baş aktörü olan Sırp lideri Radovan Karadziç`in yakalanmasının da yayınlarına ayrı bir katkı sağladığına işaret etti.


Şahin, Pekin Olimpiyatları`nın olimpiyatlar tarihindeki en unutulmaz açılışların biri olarak televizyonculuk tarihine geçtiğini söyledi. TRT`nin 55 kişilik ekiple yayınları takip etmeye çalıştığını belirten TRT Genel Müdürü Şahin, bazı televizyonların 550 kişilik ekiple olimpiyatları yayınlamaya çalıştığını kaydetti. Yayınları nedeniyle birçok kişiden olumlu eleştiri aldıklarını aktaran Şahin, bazı kişilerin ise acımasızca kendilerini eleştirdiğini ifade etti.


Olimpiyatları 24 saat boyunca sabahtan akşama kadar takip etmeye çalıştıklarını dile getiren Şahin, TRT 3`te canlı, TRT 1`de ise özet görüntülerle oyunları izleyicilere aktarmaya çalıştıklarını kaydetti. TRT çalışanlarının özveriyle yayınları yetiştirmeye çalışmasının unutulmaz bir başarı olduğunu aktaran Şahin, 600 kişiyle çalışan yabancı kanallara rağmen TRT`nin 55 kişilik ekiple aynı çalışmayı yaptığını hatırlattı. Kendilerine ulaşılamadı yada Pekin`e götürülemediği için eleştiri yapanlara tepki gösteren Şahin, `Hak etmediğimiz bir eleştiriye de bu kurum hiçbir zaman müsaade etmeyecektir. 55 kişilik ekiple özverili bir şekilde yayınları yetiştirmeye çalıştık. Hatalarımızla, doğrularımızla mükemmeli yakalamaya çalışarak yayınlarımızı geliştireceğiz. Biz tabi, her şey dört dörtlüktü diyecek değiliz. Ama eleştiri, spor müsabakalarının ekrana yansıtılmasının dışına çıkınca, başka rahatsızlığı olanlar bunun acısını bu yolla çıkartmaya çalıştı. Geçmişe dayalı hesapları olan insanlar olmuş olabilir. Ama biz bu yönde bir hesaplaşma içinde değiliz. Her şeye rağmen eleştiriye açığız. Yeter ki eleştiri şartlar ve normlar içinde olsun. Onun dışında kem göz sahibinindir. TRT bugün dünden daha iyi, yarın bugünden daha iyi olacak.` dedi.


Şahin ve yönetim kurulu üyeleri, konuşmadan sonra Pekin Olimpiyatları ve Srebrenitsa yayınında yer alan personele plaket verdiler.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 14


Zahid Akman: Tamamen iftira


RTÜK Başkanı Zahid Akman, `Hakkımdaki iddialar tamamen iftiradır. Bazı medya gurupları, Ergenekon sanıklarına gösterdiği saygıyı bizden esirgedi.` dedi.


Akman, RTÜK Konferans Salonu`nda düzenlediği basın toplantısında, son 3 gündür basına sıkça yansıyan ve tamamı hakkında yargı organlarınca önceden tekzip kararı verilmiş iddialarla ilgili ilk elden kamuoyunu aydınlatmak üzere basın toplantısı yapmaya karar verdiğini söyledi.


Almanya`da duruşmaları devam eden bir davada, ``kuryelik`` ile suçlandığı iddiasının son zamanlarda birkaç kez basına yansıdığını anımsatan Akman, ``Bu iddia, bazı basın organlarınca sanki Alman resmi makamlarının bir ithamı, iddiası, tespitiymiş gibi kamuoyuna aktarılmaktadır`` diye konuştu. Akman, sözlerini şöyle sürdürdü:


``Bu iddia, itirafçı sanık olarak yargılanan bir şahsın mesnetsiz iftiralarıdır. Söz konusu şahıs, bu iddiayı polis sorgusundan itibaren birkaç kez tekrarlamış ancak hiçbir somut delile dayanmayan bu iddia, Alman makamlarınca da ciddiye alınmamıştır.


Bu iddialarla ilgili hakkımda ne Türk, ne de Alman yargı mercilerince açılmış bir soruşturma, kovuşturma veya dava yoktur. Uluslararası adli yardım çerçevesinde de Alman makamlarınca Türk makamlarına hakkımda iletilmiş bir talep de bulunmamaktadır. Daha önce bu iddialara yer veren benzer haberlerin kişilik haklarımı zedelediği yargı mercilerince tespit edilmiş ve bu haberlerden dolayı mağduriyetimin yasal yollarla giderilmesi için şimdiye kadar 9 adet tekzip kararı verilmiştir.``


Toplantıda basın mensuplarına da dağıtılan metinlerin, çeşitli basın yayın kuruluşlarında muhtelif zamanlarda Almanya`daki davayla ilgili yapılan yayınlara karşı avukatının Türk yargı makamları nezdinde aldığı tekzip kararları olduğuna işaret eden Akman, ``Belgesiz olarak insanların şeref ve haysiyetleriyle oynamayı kendilerine alışkanlık edinenlere de bunu bir ibret vesikası olarak sunuyorum`` dedi.


İtirafçı sanığın, `kuryelik` iddialarını destekleyen en ufak bir delil olsaydı, en azından şahsı hakkında bir soruşturma açılması ya da iddianamenin sanıkları arasında isminin geçmesi gerektiğini belirten Akman, bunların hiçbiri olmadığı halde sırf itirafçı sanığın iddialarına dayanarak bunları manşetlere ve ekranlara taşımanın etik olmadığını söyledi.


HİÇBİR TİCARİ FAALİYETİM YOK


RTÜK Başkanı Akman, hakkındaki bir başka iddianın da ``ticari faaliyetlere devam ettiği`` yönünde olduğunu anımsatarak, RTÜK üyeliği ve başkanlığına seçildiğinden bu yana geçen 3.5 yılda yurt içinde ve dışında hiçbir ticari faaliyetinin olmadığını bildirdi.


Akman, bu hususların resmi kayıtlarla sabit bulunduğunu, ayrıca mahkeme kararlarında bu konunun tespit edildiğini kaydetti.


Basın meslek ilkelerinde ``suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğinin`` yer aldığını anımsatan Akman, ``Hakkımdaki bu mesnetsiz iddialarla ilgili hem Alman hem de Türk yargı makamları nezdinde hakkımı savunmak için gerekli yasal işlemlerde bulunacağım`` dedi.


Akman, herhangi bir hukuki dayanağı olmayan iddiaları manşetlere taşıyarak kendisini karalamaya çalışanların yargı ve kamuoyu önünde mahkum olacaklarını söyledi.


RTÜK`te görevleri gereği medya sektörünü ilgilendiren çok önemli kararlar vermek durumunda bulunduklarını kaydeden Akman, ``Bu kararlar, önemli ticari çıkarları da etkilemektedir. Görevimizi şimdiye dek tarafsız ve bağımsız şekilde tüm Üst Kurul üyesi arkadaşlarımızla icra ettik. Bu yayınlar görevimizi bağımsız ve tarafsız şekilde icra etmemizi engellemeyecektir`` dedi.


GEREKLİ GİRİŞİMLERDE BULUNACAĞIZ


Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Akman, ``İddianamede `Zahid Akman` olarak isminiz geçiyor. Bu, Alman savcıları tarafından yürütülen bir soruşturma. Yani, Türkiye`de yürütülen olayla bağlantılı bir yaklaşım söz konusu değil. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?`` sorusu üzerine, çok büyük bir davayı Türk kamuoyunun takip ettiğini, ``Ergenekon`` davasında da binlerce kişinin isminin geçtiğini söyledi.


Bu isimlerin, iddia makamı ve hakimler tarafından suçlu olarak belirlenip haklarında bir soruşturma açılmadığı sürece suçlu ilan edilemeyeceklerini belirten Akman, şöyle konuştu:


``Eğer şu andaki sanık konumundaki kişilerin herhangi bir kişi hakkındaki beyanları gerek savcı, gerekse hakim tarafından ciddi, kayda değer bir iddia olarak görülseydi, bizlerle ilgili olarak da elbette soruşturma açılır, en azından ifademize başvurma ihtiyacında bulunulurdu. Herhangi bir iddianamede herhangi bir sanığın ya da kişilerin bazı kişilerin ismini zikrediyor olması, onun suçlu olduğu anlamına gelmez. Ergenekon örneği bunun en canlı örneğidir.


Ben aslında bazı basın yayın organlarının Ergenekon sanıklarına gösterdiği saygının onda birini bendenize göstermesini beklerdim. O konudaki duyarlılığı bu konuda da göstererek medya etik ilkelerine bağlı oldukları iddialarını doğrular bir tavır koymalarını beklerdim. Maalesef bazı organlar, kasıtlı davranarak insanların şeref ve haysiyetleri üzerine gölge düşürmeye çalışmıştır. Bu konuyla ilgili olarak da elbette yargı nezdinde, bağımsız Türk adaleti nezdinde gerekli girişimlerde bulunacağız.``


Akman, bir başka soruyu yanıtlarken, Kanal 7`nin çok uzun yıllar Ankara temsilciliğini, bir dönem de Washington temsilciliğini üstlendiğini anımsattı. Kanal 7`nin bağlı olduğu şirketle herhangi bir ortaklığı ya da yöneticiliğinin olmadığını vurgulayan Zahid Akman, ``Şu anda ancak iddia durumunda olan bu ifadelerle ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum. Benim kesinlikle söylemek istediğim ve dikkatinize sunmak istediğim konu şudur; Her şey yargıya intikal ettiği halde, yargıdan bu konuda net bir karar çıkmamış olmasına rağmen, bazı kurumları ve kişileri suçlu gibi gösteriyor gibi olmak hiçbir şeyle bağdaşmaz, hakkaniyete sığmaz`` diye konuştu.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 15


Vatan`ın `Erke Dönergeci` yalanı


2006 sonunda kamuoyuna açıklanan ve yakıtsız enerji üreteceği öne sürülen Erke dönergecinin patent aldığı haberleri asılsız çıktı.


Üst düzey emekli paşaların katılımıyla yaklaşık 1.5 yıl önce `petrol savaşını bitirecek` buluş olarak tanıtılan Erke Dönergeci`nde, `erken patent sevincinin` yaşandığı ortaya çıktı. Türk Patent Enstitüsü`nün, Erke`nin patent başvurusu ile ilgili çalışmaların halen `araştırma` safhasında olduğu, kurumun bülteninde yayınlanan bilgilerin ise 18 aylık sürenin dolması nedeniyle kanunen yayınlanması gereken başvuru bilgileri olduğu kaydedildi. Oysa Vatan gazetesi dün Erke Dönergeci`nin patent belgelerine ulaştığını iddia etmişti.


CİDDİYE ALINMAMALI


Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Musa Çeçen`Erke için yapılan patent başvurusunu `Anne olmadan çocuğun doğacağını iddia etmek gibi birşey bu` sözleriyle yorumladı. Çeçen `Erke ile ilgili birçok iddia öne sürüldü. Biz bunu gerçekçi ve bilimsel bulmuyoruz. En azından bir bilimadamı çıkıp bizlere bu bilimsel ve açıklanamayacak bir çalışmadır demeliydi. O da olmadı. Bu proje inandırıcıktan çok uzak. Kim istemez öyle bir projeyi. Elektrik mühendisleri olarak bizler bunu ciddiye alınacak bir haber olarak görmüyoruz` dedi.


BAŞVURU 25 YTL`YE


Erke Projesi`nin patent başvurusu ile ilgili son durum şöyle: Türkiye`yi enerji sıkıntısından kurtaracak olan `asrın projesi` Erke için, Türk Patent Enstitüsü`ne 10 Ekim 2006 tarihinde patent için başvuru yapıldı. Başvuru için sadece 25 YTL`lik bir ücret ödenmesi yeterli oluyor. Bu başvurunun ardından Erke Araştırmaları ve Mühendislik A.Ş. yetkilileri, üst düzey emekli generallerin katılımıyla buluşlarını 21 Kasım 2006 tarihinde düzenledikleri bir basın toplantısı ile duyurdu.


ARAŞTIRILIYOR!


TÜRK Patent Ensititüsü`nün, patent vermeden önce, buluşla ilgili olarak öncelikle `araştırma` ardından da `inceleme` yapması gerekiyor. Araştırma ve inceleme için de ayrı ayrı buluş sahibi tarafından talepte bulunulması ve ücret ödenmesi gerekiyor. Erke A.Ş. yöneticileri de, patent başvurusunun ardından, buluşla ilgili olarak araştırma yapılması için başvuruda bulundular. Başvurunun ardından da buluşun dünyanın bir başka ülkesinde benzerinin olup olmadığına ilişkin araştırma başlatıldı. Söz konusu araştırma halen devam ediyor. Türk Patent Enstitüsü yetkililerinin verdiği bilgiye göre, patent yasasında şahısların buluşlarını korumaya yönelik düzenlemeler bulunuyor. Düzenlemeye göre, patent süresinin uzaması halinde, buluş sahibinin zararını engellemek için, patent başvuru bilgilerinin 18 ay sonra bültende kamuoyuna ilan edilmesi gerekiyor. Bu nedenle, 10 Ekim 2006 tarihinde başvurusu yapılan Erke`nin de, 18 Aylık süresi Nisan 2008 tarihinde doldu. Bu yüzden başvuru bilgileri yeniden yayınlandı.

 
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 01:09  Medyada `en yalancılar` ligi
Gazetelerin itibarına düşkün Türkiye`nin en büyük medya patronunun uykularını kaçıracak liste, Taha Kıvanç`a göre vahim bir tablo:

Yazının en tepesinde `En yalancı gazeteler` başlığını görünce müthiş üzüldüm, ne diyeceğimi bilemedim. Bir gazeteci için en öldürücü itham olmalı çalıştığı gazetenin `en yalancı` diye anılması... Küçük bir gazetede onlarca insan çalışıyor, orta boylusunda yüzlerce; büyük bir medya grubuna aitse o gazete, binlerce...


O kadar kişiyi töhmet altında tutan bir başlık...


Yazarın deneyimli bir meslektaş olduğunu daha önceki yazılarından biliyorum; hatta internette yazar keşfine çıkanlardan birkaçına `Neden gazetede değerlendirmiyorsunuz?` diye adını verdiğim de oldu, tanımadığım halde... Dikkatli ve olgun bir yazar Dilek Yaraş, yurtdışı deneyimi de var... `En yalancı gazete` diyorsa mutlaka somut verilere dayanıyordur.


Somut verilere dayanıyormuş gerçekten: `Medya Takip Merkezi` (MTM) diye bir internet sitesi oluşturmuş bir hukuk adamı; başka hukukçular ile bazı gazetecileri de danışma kuruluna almış. MTM gazeteleri izleyip haberlerini `yalan haber`, `düzeltme`, `ihtarname` ve `tekzip` başlıkları altında değerlendiriyor. Bu başlıklar altına girmesi için haberle ilgili `somut` veya `resmi` bir veri olması gerekiyor...


Dilek Yaraş MTM`nin verilerine bakarak bir liste çıkarmış. Gazetelerin somut veriler veya resmi belgeler ışığında `yalan` açısından durumu listede apaçık görünüyor. Hangi gazetede düzeltme yayımlanmış, hangisi kaç kez tekzip yemiş, yalanı kesinleşmiş, listeye bakınca görebiliyorsunuz...


Liste Doğan Medya Grubu(DMG) açısından alarm zillerini çaldıracak derecede vahim bir gerçeğe ışık tutuyor: En fazla yalan haber yayımlayan, haberleri en fazla tekzip edilen, en sık düzeltme yapılan, ihtarnameye en fazla maruz gazetelerin çoğu DMG`ya ait; başta da `amiral gemisi` geliyor...


Okuyalım: `Gazete olarak, Hürriyet(16 yalan haber, 13 tekzip, 18 düzeltme) ve Milliyet(16 yalan haber, 4 tekzip, 1 ihtarname, 26 düzeltme) 47`şer puanla birinciliği paylaşırken onları 30`ar puanla Sabah (12 yalan haber, 8 tekzip, 23 düzeltme) ve Vatan (16 yalan haber, 5 tekzip, 9 düzeltme) takip ediyor.`


Listede Yeni Şafak da var maalesef, ama hayli aşağılarda...


DMG`nin genel haline bakıldığında karşımıza çıkan tablo bayağı vahim. İsterseniz bir de sadece Doğan Grubu açısından bakalım aynı tabloya: `Hürriyet: 16 yalan haber, 13 tekzip, 18 düzeltme. Posta: 4 yalan haber, 1 düzeltme. Milliyet: 16 yalan haber, 4 tekzip, 1 ihtarname, 26 düzeltme. Radikal: 5 yalan haber, 1 tekzip, 3 düzeltme. Fanatik: 3 yalan haber. Referans: 2 yalan haber, 1 tekzip, 2 düzeltme.`


Herhalde sizler de benim gibi hafif tertip kuşku duymuş olabilirsiniz; ne yalan söyleyeyim, yazarına güvensem de, `Acaba?` sorusu zihnimden geçti. O sebeple de yazıyı ilk okuduğum gün burada değerlendirmek yerine biraz beklemeyi yeğledim. İyi ki beklemişim; DMG`nin avukatları bir açıklama göndererek yazarın bulgularının hatalı olduğunu ileri sürdüler.


Grubun avukatları tarafından yazara gönderilen açıklama metninin bizi ilgilendiren bölümü şöyle: ``tarafımızdan yapılan arşiv çalışması sonucunda Doğan Grubu gazetelerine gelen ve 2008 yılı içerisinde yayınlanan tekzip kararları şu şekildedir : Hürriyet 26, Posta 9, Milliyet 7, Radikal 2, Fanatik 1, Referans 1. 2009 yılının ilk yarısında yayınlanmasına karar verilen tekzip sayısı ise şöyledir: Hürriyet 5, Milliyet 3, Radikal 1, Fanatik 1.`


Dehşet verici bir tablo bu. Doğan Grubu gazetelerinde çıkan haberlerle ilgili yazının `tekzip tablosu` ile grup avukatlarının gönderdiği açıklamada verilen tekzip edilmiş haber rakamlarından oluşan tablo gerçekten birbirinden farklı, ama grup aleyhine farklı...


Yazar `Hürriyet`te 13, Milliyet`te 4, Radikal`de 1, Referans`ta 1 tekzip yayımlandı, Posta ve Fanatik hiç tekzip yemedi` derken, avukatlar daha yüksek veriyor tekzip edilmiş haber rakamlarını: `2008 ve 2009 toplamı olarak Hürriyet 31, Milliyet 10, Radikal 3, Referans 1... Posta (9) ile Fanatik (2) de meğer tekzip görmüş...


Nasıl, vahim bir durum değil mi?


Gazetelerin iktidar partisiyle arasının iyi olmadığı biliniyor; ancak `yalan` kategorisine giren haberler toplumun her kesitinden insanları mağdur ediyor... Mağdurlardan çok zarar görenler ile hukuk sürecini göze alabilecek kadar paralılar tekzip kurumunu çalıştırıyor; pek çok yalan haberin, `Allahlarından bulsunlar` denilerek arkası aranmıyor...


Ülkemizin en büyük medya patronu Aydın Doğan`ın, sahibi olduğu gazetelerin itibarına ne kadar düşkün olduğunu biliyoruz. Tabloyu gördüğünde kimbilir ne kadar kahrolmuştur...

 
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 01:10  Hürriyet`in yalanları...
Hem gazete çıkarıp hem de gazetecilik yapmazsanız, sonunda sığınacağınız yer alçaklığın o karanlık mağarası olur.


O mağaraya girer ve yalanlar söylemeye başlarsınız.


Bizim gazetenin yayınlanması, birçok gazetenin aslında gazetecilik yapmadığını ortaya koydu.


Biz, `Paksüt-Başbuğ` buluşmasını açıkladık.


Hürriyet gazetesi, `Biz de haberi öğrendik ama doğrulatamadık` dedi.


Taraf gazetesi olmasaydı siz o haberi hiçbir zaman Hürriyet`te okuyamayacaktınız.


O buluşmadan haberiniz olmayacaktı.


Ya niyetleri olmadığından ya da eksik gazetecilik yaptıklarından haberi vermeyeceklerdi.


Peki, bizim yayınladığımız `lahika` haberini Hürriyet`te okuyabilir miydiniz?


Biz olmasak Hürriyet o haberi verir miydi?


Biz o haberi belgesiyle verdiğimiz halde bile Hürriyet meseleyi `Genelkurmay açıklaması` açısından gördü.


Ergenekon haberleri için de aynı durum geçerli.


Taraf gazetesi olmasa, okuyucular Hürriyet gazetesinden bu konuda ne öğrenecekler?


Ne öğrendiler?


Hemen hemen hiçbir şey.


Onların saklamaya çalıştıklarını biz açığa çıkartıyoruz ve belli ki bu onların canını sıkıyor.


Yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmiş bir yazarları var.


Adı Mehmet Yılmaz.


O, bu sıkıntıyı yalanlar söyleyerek açığa vuruyor.


Bizim gazeteyle ilgili aynen şöyle yazdı dün:


`Hatta bir kamu bankasından 10 trilyon lira borç istendiğini, ancak kredi talebine beklediği hızda yanıt alamayan gazete için `yukarıdan gelen bir emir` ile özel bir uygulama yapıldığını da biliyorum.


Kredi talebi bankanın yönetim kurulunda beklerken bölge müdürlüğü onayıyla bir acil nakit akışı sağlanmış.`


Eğer Yılmaz`ın bir nebze haysiyeti, utanması, onuru varsa şu yazdıklarını tek tek açıklasın.


Hangi bankadan 10 trilyon kredi istemişiz?


`Yukarıda` olan kimin emriyle `özel` bir uygulama yapılmış?


Hangi bölge müdürlüğünün onayıyla acil nakit akışı sağlanmış?


O nakit akışı kaç paraymış?


Açıklasın bunları.


O açıklasın biz gazeteciliği bırakacağız.


Açıklayamaz, çünkü yazdıklarının hepsi utanmazca yalan.


Peki, açıklayamazsa Yılmaz gazeteciliği bırakacak mı?


Bırakmayacak çünkü yalan söylemeye alışkın.


Daha önce Milliyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni`yken de benimle ilgili böyle yalan bir haber yapmış, dokuz sütuna manşet atmıştı.


Almanya`da yaptığım bir konuşmada hiç söylemediğim sözleri söylediğimi iddia etmişti.


O sözleri söylemediğimi açıklamıştım.


Yalancı şahitler bulmuştu.


`Bunlar böyledir, hem söyler hem de kıvırırlar` türünden bir yazı yayınlamıştı.


O toplantıya katılan bir okuyucumun banda kaydettiği konuşmayı Milliyet`e göndermiştim... Bant, iddia ettikleri sözleri söylemediğimi kanıtlıyordu.


Aldırmamıştı.


Bir hafta boyunca televizyon televizyon dolaşıp Milliyet`in yalan söylediğini anlatmıştım.


Sonunda özür dilemek zorunda kalmışlardı.


Yalancılığı tescilli biridir.


Aydın Doğan ve Vuslat Doğan, yalan söylediği kanıtlanan Yılmaz`ın `yalan ve iftira performansından` memnun oldukları için mi onu Hürriyet`e yazar yaptılar, bilmiyorum.


Yoksa arada bir tane de rahatlıkla `yalan` söyleyebilen birisi mi olsun diyorlar?


Bu tür yalanlarla, Taraf`ın bankalardan kredi almasını engellemeye mi çalışıyorlar?


Biz, hak ettiğimiz halde hiçbir bankadan kredi alamıyoruz.


`Yukarıdan` gelen emirler bize kredi verilmesini değil, verilmemesini sağlıyor.


Keşke kredi alabilsek, biraz daha rahat ederdik.


Yılmaz, Taraf`ın kamu bankalarına olan borçlarını açıklamasını da istiyor.


Olur.


Biz hazırız.


Aydın Doğan`la aynı gün karşılıklı olarak kamu bankalarından aldığımız kredileri ve borçlarımızı açıklarız.


Var mısınız?


Siz razı olun, hemen yarın birlikte açıklayalım.


İsterseniz karşılıklı olarak `kaçan namerttir` diye başlık da atalım.


Hadi...


Siz yalan söylüyorsunuz.


Hürriyet gazetesinin yönetimi ya bu yalanların yazarın görüşü olduğunu ve kendisinin bunları paylaşmadığını söylemek ya da bu yalancılığı yazarıyla birlikte sırtlamak zorunda.


İşinizi yapmadığınız için başkaları da yapmasın istiyorsunuz ama yalanlar söyleyerek amacınıza ulaşamazsınız.


Bizimle dürüstlük yarışına da giremezsiniz.


Çünkü siz dürüst değilsiniz.


Biz dürüstüz.


Sizi her seferinde dizlerinizin üstüne çökertiriz.


Bir seferinde Aydın Doğan`la bir kahve içmiştik benim Milliyet`teki odamda, o kahvenin hatırına kendisine eski bir Anadolu deyişini de hatırlatayım.


`Yanlış havlayan köpek sürüye kurt getirir.`


Ahmet ALTAN 
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 01:11  Bu da mı? YALAN!
Hürriyet yalan haber yazmakta rekora koşuyor. Son marifeti hiç yapılmamış röportajları yayımlaması.

Fenerbahçeli futbolcu Emre Belözoğlu, Hürriyet Gazetesi nin spor sayfasının manşetinde yer alan "Beni şimdi görün" başlığıyla yayınlanan haberin gerçek olmadığını söyledi.


Sarı-lacivertli kulübün resmi internet sitesine açıklama yapan yıldız futbol, haberin içeriğinin olumsuz bir unsur taşımadığını, ancak adı geçen gazeteye kesinlikle demeç ya da röportaj vermediğini ifade etti. Hürriyet Gazetesi nde yer alan haber üzerine açıklamalar yapan Emre, "Gazetede yer alan ve Emre Belözoğlu suskunluğunu Hürriyet e bozdu ibareleriyle yayınlanan haber, masa başında yazılmış bir haber. Çünkü; ben Hürriyet Gazetesi ve İlhan Söyler e hiç konuşmadım, demeç de vermedim, röportaj da yapmadım. Yazılanlarda olumsuz bir yön yok ama, yine de benim böyle bir söyleşim olmadı. Bu durumun, taraftarlarımız ve spor kamuoyunca bilinmesini istiyorum" diye konuştu
 
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Eylül 2009 Pazartesi 01:16  Liste Uzayıp Gidiyor
Yukardaki alıntılardada görmüssünüzdür googleda Hürriyet Yalan şeklinde yapacağınız arama sonuçlarında liste ve örnekler uzayıp gidiyor.

yani kendilerine hürriyeti ve doğan grubunun tekzip yeme rekoru kırmıs gazetelerini gösterenler bunlarıda kabul etmeyecektir tabii.

bunların artık gözleri dönmüs. yalan doğru onlar için birsey ifade etmiyor. tek dertleri kendilerini ve yandaslarını haklı çıkarmak.

Hürriyet gazetesinin yalan haberlerinin sınırı da yok. Futboldan, sanata, magazine, politikaya, ekonomiye her alanda mutlaka bir kere tekzip yemiş görünüyor.

Bunlarda tekzip olarak dikkate almak zorunda kaldığı sayı. Belki tekzip olan yansımayanlarda vardır.

Listede doğan grubunun diğer gazetelerininde bu konuda adeta yarış halinde olduğunu görüyorsunuz.

Artık patronlarının ve patron çevresinin çıkarlarını mı hesaba katıyorlar yoksa yalan yazmak adet halinemi gelmiş orası meçhul.

ama haberlerin geneli yani tekzip yiyenlerin genelde çıkar kaygısı ile yapılmış gibi görünüyor.

Hürriyet okumaya ve inanmaya devam etmek size kalmıs.

Bir yazarın dediği gibi

yalanı fark etmeyen kesim hürriyet okurları... 
>Yanıtla<
>Cevap Yaz
 


online ziyaretçi: 26680
online üye: 0
 
Telif hakkı saklıdır © 2000-2024 Eskişehir Reklam
Eskişehirliyiz.biz Anasayfa | Giris Sayfan Yap | Sık kullanılanlara ekle| WebMaster Kodu | İletişim  
eskişehir

eskisehir@eskisehirreklam.com