Eskişehirliyiz.biz Ana Sayfa Eskişehir Apart Yurt Rehberi  
Üye Ol Üye Giriş
Eskişehir Forum Tartışma Platformu
www.eskisehirliyiz.biz
Ana Sayfa      
 
Forum

>yeni konu aç<  |  forum ana sayfa -- > Genel -- > Politika

>Yanıtla<
>Cevap Yaz
Geçmişini yalanlayan CHP bunu da yalanlasın
Yazar Mesaj
point | Offline 18 Aralık 2009 Cuma 23:59  Geçmişini yalanlayan CHP bunu da yalanlasın
Bugün üzülerek görüyorum ki, CHP geçmişinden utanan bir parti durumunda.

Geçmişini yalanlayan CHP bunu da yalanlasın

Bundan önceki yazımda gündeme getirdiğim belge CHP'nin Tunceli raporuydu. Rapordaki bazı bölümler TBMM'deki bütçe görüşmelerinde Başbakan Erdoğan tarafından gündeme getirilince CHP'liler hemen saldırıya geçtiler:

“Bizim böyle bir raporumuz yok.”

“Partimizin görüşleri 1989 ve 2009 raporlarında var sadece.”

Matbu olarak CHP tarafından çoğaltılıp dağıtılan, TBMM kütüphanesinde de yerini alan “CHP Tunceli Raporu” parti yönetimine göre partinin görüşlerini yansıtmıyordu. Zaten Baykal'ın yalanlamaktan başka yolu da yoktu. Raporun yayınlandığını kabul etse, CHP'nin PKK'lılara genel af istediği ortaya çıkacaktı. Okullarda ana dilde eğitim istedikleri anlaşılacak. Konu zaten tartışılıyor. Tunceli raporuyla ilgili daha fazla yazmaya gerek yok. Her şey kamuoyu önünde apaçık tartışılıyor. Ama CHP geçmişini inkar ederek, “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözünü bir kez daha doğruluyor.

Bölücülük suçlamasıyla kapatılan Sosyalist Birlik Partisi'nin Genel Başkan yardımcısı Kemal Anadol'un bugün geçmişteki görüşleri gündeme getirilince aldığı tavrını hepiniz Habertürk televizyonundaki programda görmüşsünüzdür. AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, kendisine raporu hatırlatınca Kemal Anadol'un sinir katsayısı yükselmiş, tansiyonu belki de 20'li rakamlara fırlamıştı.

***

Bugün üzülerek görüyorum ki, CHP geçmişinden utanan bir parti durumunda. Türkiye'nin en eski partisinin düştüğü bu durumu yorumlamak bana düşmez. Siyaset bilimciler, sosyologlar hatta belki de psikologlar için ilginç bir çalışma sahası diye düşünüyorum CHP'nin bu tavrını. Ortada CHP'nin hazırladığı raporlar dolaşıyor ama CHP, sanki bir gizli örgütün komplosu gibi raporlardan kaçıyor.

Bir raporun CHP'nin raporu olması için ne gereklidir?

CHP MYK'sının ya da parti Meclisi'nin onaylaması mı şart?

Yoksa üzerine CHP anteti atılması mı?

Yoksa CHP'nin resmi parti sitesinde yayınlanması mı?

***

Elimde CHP'nin yalanlaması muhtemel 1997 model bir rapor var. Ama ben eşeğimi sağlam kazığa bağlayacağım. Raporun CHP raporu olduğunun kanıtlarını da aktaracağım. Raporda CHP'nin bugünkü Ergenekon Avukatlığıyla, Güneydoğu'daki AK Parti politikalarına yönelik şahin politikasıyla tezat teşkil eden bol miktarda ifade bulunuyor.

Elimdeki belgenin ismi “Yüksekova Raporu.”

Rapor, 3 Kasım 1996'daki Susurluk kazasının ardından ayrıntıları geniş şekilde tartışılan Yüksekova Çetesiyle ilgili olarak hazırlanmış.

Raporda bazı vatandaşların kaçırılarak öldürülmesiyle devletin içerisine yerleşmiş çetelerin bağlantısı anlatılıyor.

Bu tip oluşumlarla Güneydoğu Anadolu bölgesindeki vatandaşların devlete düşman hale geldiği belirtiliyor.

Bugün Ergenekon'a avukatlık yapan CHP yönetiminin okuması gereken rapordan bazı bölümler şöyle:

“Görüştüğümüz sade vatandaştan yetkililere kadar; bölgede devlet adına görev yapan, güvenlik kurumlarında görevli bazı şahıslardan oluşan illegal bir örgütlenmenin, çetenin olduğu söylenmekte ve kabul edilmektedir..”
“Devlet kurumları arasında; sosyal hukuk devleti ilkeleri ile açıklanamayacak yasa dışı bir çete örgütlülüğü olmuştur.”

“Bu çete mensupları; bireysel çıkarlarını devlet görevlerinin önüne çıkartmışlardır.”
“Kirli-kanlı çıkarlarını temin ederken, devlet görevlerinin kimlik ve yetkilerini kullanmışlardır. “
“Devlet kurumlarının, yöneticilerin bu çalışmalardan haberdar olmamaları mümkün görünmemektedir. Ancak, gereğini yapamayanlar da, yapmayanlar da bölgesel kamuoyunca da bilinmektedir.”

“Bölgesel sivil ve askeri otoriteler, kurumlar; çeteyi denetim altına alıp - almama noktasında bulunmaktadırlar. Abdullah Canan olayı bunun kanıtıdır. Abdullah Canan kayıpken, yakınları ile pazarlığa oturan itirafçı - tetikçi Kahraman Bilgiç'in sözleri olayın vardığı vahim boyutları ortaya koymaktadır: "Yukarılara giderek Abdullah'ı kurtarmaya kalkmayın. Bu iyi olmaz. Yukarılara giderseniz, Abdullah'ı riske edersiniz. Kendi aramızda çözelim.”
Canan'ın yakınları Bilgiç'in bu sözlerini Tugay Komutanına aktardıktan kısa bir süre sonra Abdullah Canan'ın cesedi bulunur.”

“Bu olaylar nedeniyle çoğunlukla vatandaşın Devlete güveni kalmamıştır.”

“MHP'Lİ BİLE OLSA, KÜRTSE PKK'LI DENİR”

Rapordaki bir bölüm Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki bugün de konuşulan genel bir kanaati anlatıyor. “Bölgedeki vatandaşlar, kominist de, sosyalist de olsa, eğer Türk kökenli ise MHP'li olarak, Kürt kökenli ve MHP yöneticisi de olsa PKK lı olarak kabul ve işlem görmektedirler. Ve potansiyel suçlu sayılmaktadırlar. Kürt kökenli bir Muhtarın değerlendirmesi şöyledir : "Bu devletten soğumamız, bu devlete düşman olmamız için ne yapılması gerekiyorsa, bugüne kadar o yapıldı.”

Özel tim ve korucu sistemleri vatandaşla devletin düşman hale gelmesinde en sorumlu kurumlardır.

“ÖNLEM ALINMAZSA GÜNEYDOĞU'DA İÇ SAVAŞ ÇIKAR”

Raporun sonu ilginç bir öneriyle bitiyor: “Daha şimdiden; özel tim ile korucu sistemlerinin kaldırılacağı sonrasının önlemleri alınmalıdır. Aksi takdirde, bölge insanı tam bir iç savaşla birbirini boğazlıyacaktır.”

CHP'lilerin bu raporu, geçmişte parti yönetimi tarafından o kadar kabul görmüş ki, CHP'nin resmi internet sitesinin sol tarafındaki önemli sayfalar arasında bile yer almış.

Ne olur ne olmaz, CHP'liler bu raporu kabul etmeyebilirler diye bu raporun CHP internet sitesindeki o zamanki linkini de vereyim.

http://web.archive.org/web/19970706033324/http://www.chp.org.tr

İnternetten anlayan okuyucularımıza da küçük bir bilgi…

www.archive.org sitesine girerseniz, geçmişte yer alan ama bugün kaldırılan internet sitelerinin sayfalarına ulaşırsınız. Ben de CHP'nin o zamanki sitesine bu site yoluyla ulaştım. Üstteki linke girince raporun tam metni karşınızda.

***

Geçmişini inkar etmek CHP'ye yakışmıyor. Madem CHP geçmişte hazırlanan raporları kabul etmiyor ve içindeki bilgilere karşı çıkıyor.

Madem raporlara parti yönetimi karşıydı. O zaman o raporları hazırlayan milletvekilleriyle ilgili neden hiç disiplin işlemi yapmadı?

Burak Orhan

 
Yazar Mesaj
point | Offline 19 Aralık 2009 Cumartesi 00:01  BAYKAL’A WEB SİTELİ YANIT
Ana dilde eğitimi bile o raporlarda tavsiye ediyorlar. CHP’ye diyorum ki, şimdi başka söylüyorsunuz. Tabi bize kızıyorlar, CHP’nin böyle bir raporu yok diyorlar.

Dün acaba yanlış mı yaptık diye merak ettim. Dedim ki arkadaşlara CHP’nin web sitesini bir açın ve baktık ki orada öyle duruyor. Kendi partisinin web adresini bilmiyorsa ben şimdi Konya’dan hatırlatıyorum. Chp.org.tr açsın baksın. Dün baktık ve gördük. Sayın Baykal senin resmi web sitende o raporlar öyle duruyor. Sen neyi inkar ediyorsun. Kendi kendini neden inkar ediyorsun. Hazreti Mevlana, “İki parmağının ucunu gözlerine koy, bir şey göremezsin dünyada sen. Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir” olay bu. İşte muhalefet gözünü kapatmış, başını kuma gömmüş, ülkeyi de milleti de göremiyoruz, bu milletin ülkenin meselelerini de göremiyor.

 
Yazar Mesaj
point | Offline 18 Haziran 2010 Cuma 11:04  Sapık mıyım?
Sapık mıyım?

Can Dündar / Milliyet

CHP, mahalle evlerinde Kuran kursu açacak. Murat Yetkin, “Bu din istismarıdır” diyenler çıkabileceğini söylüyor. Baykal’ın yanıtı şu:

“Hangi sapık zihniyet böyle anlar? Böyle anlayanı tedavi etmek lazım.”brbrBen, o “sapık zihniyet” sahiplerindenim.brbrNedenini anlatayım; sonra tedaviye başlarız.brbr* * *

CHP bunca yıl muhalefetini laiklik üzerine kurarak AKP’nin değirmenine su taşıdı.

Şimdi tam ters yöne kürek çekerek yine AKP’ye yarayacak bir iş yapıyor ve “Sizden fazla dindarım” yarışına giriyor. brbrMillet aslı varken niye sahtesine oy versin?

* * *

Aynı hatayı 60 yıl önce de yapmışlardı.

1950 seçimi öncesi muhalefetteki Demokrat Parti, dini kullanarak oy topluyordu.

CHP’nin tutucuları, o güne dek “din taciri” sayılmamak için “Allah’a ısmarladık” derken bile düşünen İsmet Paşa’yı ikna ettiler. Gerekçeleri, bugünkü CHP yönetimiyle aynıydı:

“Bizi dinsizlikle suçluyorlar. Din işlerini bırakamayız.”brbrParti, kurucusunun çizgisinden böyle saptı.

Atatürk’ün “CHP programı, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla bir tutulmamalıdır” dediği son Meclis konuşması, unutturulmak üzere arşive kaldırıldı.brbr“Medeni Bilgiler” kitabında “Türk milleti, yıllarca bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü” diye yazmıştı; o bölümü sansürlediler.

Sonra da din temeli üstünde seçim yatırımına başladılar.brbrKöy Enstitüleri’ne eğitmen yetiştiren Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, “komünist yuvası” eleştirisi üzerine kapatıldı.brbrYerine İlahiyat Fakültesi açıldı.

Hacca gideceklere döviz verilmesi kararlaştırıldı. brbrHükümet programında “çocuklara din eğitimi” sözü verildi. İlk ve ortaokullara din dersi kondu.brbrİmam hatip kursları açıldı.

Peki, seçim arifesindeki bu “ani din atağı” ne sonuç verdi?brbrBüyük yıkım:

CHP’nin 69 milletvekiline karşı DP 408’le geldi.

* * *

Denenmiş ucuz seçim taktikleri bunlar...

Türbanlıları üniversiteye sokmayanların seçime 50 gün kala çarşaflılara rozet takıp mahallelere Kuran kursu açması, bana yıllar yılı Nevruz’u yasaklayan valilerin bir sabah aniden “Kürtlere bayram lazımsa onu da biz yaparız” kurnazlığıyla zılgıtlar eşliğinde ateşten atlamasını anımsatıyor.

Bu kadar ilkesiz, programsız, hazırlıksız “açılım muvazaası” en fazla bir bahar sürer.

O arada da CHP “evdeki bulgur”dan, yani laik seçmeninden de olur.

* * *

Elbette inananlara sırtını dönen bir laiklik anlayışını savunmuyorum.brbrDini doğru öğretme kaygısını da anlıyorum. Ama mevcut 8 bin Kuran kursuna bir de CHP’nin açtıklarının eklenmesinin, bu işe yarayacağını sanmıyorum.

Din alanındaki kangrenleşmiş sorun, “Ben de gireyim” diyerek değil, “Herkes çekilsin” diyerek çözülür.

Çözüm için de dindarlığınızı kanıtlamanız gerekmez; demokrat olmanız yeter.

İnanç özgürlüğüne titizlenen bir denetim ve şeffaflık...

Dinin siyasallaşmasına izin vermeyen kararlılık...brbrBu formül, çözümü kolaylaştırır.

Kaldı ki seçmen, acil derdinin din değil geçim, kurs değil iş, ibadet değil adalet olduğunu kaç kez söyledi.

Hal buyken, yoksulluğa odaklanmak yerine dine abanmak sadece yanlış değil, aynı zamanda reddi mirastır.

Evet, şimdi tedavimi alayım.

Can Dündar
can.dundar@e-kolay.net
MİLLİYET - 7 Şubat 2009 
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 18 Haziran 2010 Cuma 15:47  
e sapıksın, türkiye akp elinde yanarken, işsizlik, üretim bitmiş, artık yiyeceğini bile yurtdışı ihalelerle bulmaya çalışırken, bunların parasını toprak satarak, kamu mallarını, kuruluşlarını satarak yapıyorsa, yapma diyen adamın kaşını gözünü eleştirmek, engel olana engel olmak akıllıca birşey değil, chp kapansa ne kapanmasa ne, türkiyeyi mahvediyor burada hükümet ve eylemleri. 
Yazar Mesaj
point | Offline 18 Haziran 2010 Cuma 18:11  belli
belli havuzlu villa derken gidip uye girişi 35 bin lira olan yerde chp il baskanı regaip kandilinde acılım yaptı. havuzlu villa acılımı
Yazar Mesaj
point | Offline 19 Haziran 2010 Cumartesi 15:10  Benim de CHP’ye geçesim, halkın arasına çıkasım var!
Benim de CHP’ye geçesim, halkın arasına çıkasım var!

Deniz Baykal’ın bir kaset ile CHP genel başkanlığından indirilmesi, onun yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan, onu getirenlerin de partinin kilit noktalarına yerleştirilmesini içeren bir garip operasyon yaşadık geçtiğimiz bir aylık süreçte.

Hatırlatmakta fayda var: Kaset olayı patlak verdikten sonra, Deniz Baykal istifa etti. Dönsün diye, bugün Baykal’ın ismini unutmuş olan CHP’liler timsah gözyaşları döktüler, partinin kimi teşkilatları evinin önünde çadır kurdu ve açlık grevine başladı. Baykal, dönemezdi ve dönmedi de…

Kemal Kılıçdaroğlu, bu süreçte iki defa “Kesinlikle aday değilim” dedikten sonra, kurultaya 6 gün kala adaylığını açıkladı birden bire. Karşısına kimse aday olarak çıkmayınca, CHP Genel Başkanı ve CHP’lilere yeni bir umut oldu!

Tüm bunlar geçtiğimiz bir ay içinde yaşandı, bitti. Kılıçdaroğlu ile CHP’nin yakaladığı rüzgar bazı yerlerde zayıflayarak devam ediyor, bazı yerlerde tamamen bitiyor. CHP’yi belli bir mezhebin, belli grupların partisi haline getirdikleri anlaşılan yeni yönetim, hem CHP’yi hem de Türkiye’yi nereye götürecek belli değil. Bu belirsizlik içinde CHP’nin balonu şişirilmeye devam ediliyor. Eskişehir’de de aynı gelişmeler söz konusu.

Erman Gölet, CHP Kurultayı’ndan önce Eskişehir İl Başkanı olmuştu. Gölet de gerçekten büyük bir umuttu. Ancak CHP hem Eskişehir’de hem de Türkiye genelinde bir takım iç sorunlarla hala boğuşuyor ve daha çok boğuşacak gibi görünüyor.

Eskişehir’de kongrelerin yapılış tarzı yüzünden partiye kırgın durumda olanlar var, partinin toplantılarına uğramayanlar var; uğradığı halde kendi içinde bir takım hesaplar yapanlar var.

CHP, Eskişehir’de Büyükerşen etkisinden kendisini son yıllarda bir türlü kurtaramadı. Bu yüzden CHP’nin ne yaptığından ziyade Büyükerşen’in nerede bulunduğu daha önemli görüldü. Neredeyse bütün umutlarını Büyükerşen üzerine kuran bir CHP, Eskişehir’de fazla bir mesafe alamadı, alamıyor. Çünkü bu, parti teşkilatının kendine olan güvensizliğini sürdürdüğü anlamına geliyor.

İl Başkanı Sayın Gölet, özellikle Yılmaz Büyükerşen konusunda iki arada bir derede kaldı. Büyükerşen’in CHP’ye katılmasını sağlamak için partinin Eskişehir teşkilatı, Büyükşehir Belediyesi’nin aleyhine olabilecek, ancak CHP’ye artı puanlar kazandırabilecek hiçbir konuya temas edemedi. Sanıyorum CHP’nin Eskişehir’de bu pozisyona düşmesinde, il kongresi öncesinde Gölet-Büyükerşen ilişkisi üzerine yazılan yazılar, yapılan yorumlar etkili oldu; Gölet o yazıların, yorumların etkisinden kendisini, Büyükerşen etkisinden de partisini kurtaramadı. “Büyükerşen gelirse, biz zaten en az 3 milletvekili çıkarır, Eskişehir’de birinci parti oluruz” düşüncesi, CHP teşkilatının zihni arka planında bir tembelliğe sebep olacak gibi.

Erman Gölet, Eskişehir’de yerel yönetimde iktidar olan Büyükerşen’e karşı söz söylemezken, iktidar partisinin il başkanına karşı çok daha cesur davranışlar sergiledi. AK Parti İl Başkanı Salih Koca için yaptığı sert açıklama nedeni ile mahkemelik de oldu.

Eskişehir kent merkezindeki birçok sorundan ve çatışmadan kaçmak için olsa gerek Sayın Gölet son günlerde dış ilçelerde vatandaşlarla konuşuyor, şakalaşıyor. AK Parti İl Başkanı Sayın Koca’ya “Yüreğin yetiyorsa, halkın arasına çık!” diye meydan okuyor. Son günlerdeki performansına bakılırsa, Halkçı Parti’nin Eskişehir İl Başkanı halkı tanımaya ve sevmeye başladı. Hemen her gün bir başka ilçeden vatandaşlarla birlikte çektirilmiş fotoğrafları geliyor. Doğrusu Sayın Kılıçdaroğlu da Sayın Gölet de, CHP’nin bugüne kadar tepeden bakmayı ve uzak durmayı tercih ettikleri halkın arasına, bir yıl sonraki seçimde oy almak için de olsa, karışma çabalarını takdirle karşılıyorum. Halktan uzak bir Halk partisi olamazdı ve zaten ‘Halk’ kelimesi CHP’nin isminde biraz iğreti duruyordu!

Hem Kılıçdaroğlu’nun hem de Gölet’in Türk halkını tanımaya başlamaları gerçekten büyük bir gelişmedir. Bu gelişmeye katkı sunmak için, siyaseti hiç sevmeyen bendenizin bile CHP’ye katılası, halkın arasına çıkası, karışası var! Ciğerlerimi sonuna kadar oksijenle doldurduktan sonra, bütün nefesimi medya tarafından şişirilen CHP balonuna üflüyesim var.

Bir yandan, darbecilerin Anayasası’nı korumak için Anayasa değişiklik paketini Anayasa Mahkemesi’ne götüresim, Ergenekon sanıklarını kurtarmak için çabalayasım var bir yandan da “Biz artık halkçı olduk” diyerek halkın arasında gezesim var! Bir yandan Anayasa Mahkemesi iptal etmezse halkoylamasına gidecek olan Anayasa değişikliği paketini engellemek için ‘hayır’ kampanyaları düzenleyesim bir yandan da vakıf üniversitelerine kadar hemen her şeyi mahkemelere götüresim var. Bir yandan değişesim var diğer yandan statükoyu koruyasım!

Kılıçdaroğlu ile yelkenlerini şişiren CHP, bakalım, bu rüzgarla daha ne kadar idare edebilecek!

yenigün gazetesi 
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 20 Haziran 2010 Pazar 18:47  
chpde ne var, akpye geç ye milletin parasını, çoluk çocuk haramzade tümü, hepsinin malvarlığı makama geldikten sonra, ondan önce hikmet yar dizi dibinde çoraplarını kokluyolar, aç geziyolar. şimdi akpye geçme zamanı. 
Yazar Mesaj
point | Offline 21 Haziran 2010 Pazartesi 09:16  kimin haramzade olduğu ortada
kimin haramzade olduğu gün gibi ortada.. Kimin çorap kokladığıda..

Mürit desek müritde değilsiniz. Siz kul olmusunuz.. Tapıyorsunuz adeta..  
Yazar Mesaj
point | Offline 22 Haziran 2010 Salı 01:11  Sayın Kılıçdaroğlu SSK’yı nasıl batırdı? İşte Belgeler
Sayın Kılıçdaroğlu SSK’yı nasıl batırdı? İşte Belgeler

1992 yılında 128 bin TL kar ile SSK Genel Müdürlüğü’nü devralan CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 7 yılda SSK’yı nasıl batırdığının belgeleri ortaya çıktı. Star Gazetesi’nde yer alan habere göre Türkiye’de ‘kara delik’ diye anılan ve ilk kez CHP’li Kılıçdaroğlu’nun Genel Müdürlüğü sırasında açık veren SSK’nın nasıl battığı ortaya çıktı. 7 yılda yandaşlara verilen ihalelerde kurum 2.4 milyar TL zarar etti.

1991 yılını 128 bin TL karla kapatan SSK Genel Müdürlüğü, Kemal Kılıçdaroğlu’nun göreve geldiği 1992 yılında (bugünkü rakamlarla) 2 milyon 556 bin TL ile yüzde 2 bin 684 zarar etti. Kılıçdaroğlu 1999’da kurumu toplam 1 milyar 111 milyon TL zararla devretti. SSK’nın ‘kara delik’e dönüşmesinin arkasında, ‘davetiye usulü’nden yararlanarak ihalelerin Kılıçdaroğlu ve CHP yandaşlarına verilmesi ve inşaat süreçlerinin uzatılmasıyla firmalara ihale bedelinin 5 ila 20 katı ödeme yapması olduğu belirlendi.

KILIÇDAROĞLU’nun YAPTIĞI İHALELER


■1998’de Göztepe Hastanesi onarımı işi CHP eski il başkanı Ali Özcan’a ait Yapı Üretim A.Ş’ye davetiye usulüyle (o günün rakamlarıyla) 21 milyar 304 milyon 980 bin TL’ye verildi. Şirkete 7 yılda yüzde 2 bin 119 artışla 466 milyar TL ödendi. Ali Özcan, ihalenin yasalara uygun gerçekleştiğini savunarak, ‘Kılıçdaroğlu’nu o dönemde tanımadığını’ öne sürdü.
■Kılıçdaroğlu’nun hemşehrisi Rıza Olcay’ın şirketine 1993’te davetiye usulü ile yine günün rakamlarıyla 23 milyar 655 milyon TL bedelle Tunceli Sağlık Meslek Lisesi’nin inşaat ihalesi verildi. 1997’de bitirilen inşaat için ihale bedelinin yüzde 747 fazlasıyla 195 milyar 452 milyon TL ödendi.
■1993’te İstanbul Merdivenköy Dispanseri inşaatı yine yakın arkadaşı Adil Özçırpıcı’ya davetiye usulü ile 50 milyar 148 milyon TL TL’ye ihale edildi. 3 yılda yüzde 596 artışla 348 milyar 205 milyon TL ödeme yapıldı.
■1998′de FA-AL İnşaat’a 6 milyar 777 milyon 300 bin TL ile verilen Ankara Etlik Doğumevi Tıbbi Atık Deposu inşaatı aynı yıl tamamlandı, ancak yine yüzde 133 artışla şirkete 13 milyar 939 milyon TL ödendi. Aynı firmaya 6 milyar 576 milyon TL’ye ihale edilen Şanlıurfa Hastanesi kazan dairesi için de aynı yıl içinde yüzde 183 artışla 17 milyar 27 milyon TL ödendi.
■SSK’nın aynı dönemde Oyak İnşaat’a verdiği ihalelerde ise yüzde 51 ila 84 arasında artış yapıldı. 1998’de 1 trilyon 589 milyar liraya Oyak İnşaat’a verilen Denizli’deki 200 yataklı hastane inşaatı ihalesi için 4 yıl sonunda yüzde 53 artışla 2 trilyon 440 milyar TL, Yalova’daki 200 yataklı hastane inşaatı için ise 1 tirilyon 589 milyar TL yerine yüzde 51’lik artışla 2 trilyon 410 milyar TL ödendi.

Kılıçdaroğlu, SSK’yı batıran mali tablolarla ilgili sorular üzerine ‘Emekli olduğumda dokunulmazlığım yoktu, yargılasalardı’ demişti. Savcılarımız göreve…

kaynak: link, tıkla...  
Yazar Mesaj
point | Offline 22 Haziran 2010 Salı 01:12  BÇG raporlarından Kılıçdaroğlu dosyası
BÇG raporlarından Kılıçdaroğlu dosyası

CHP İstanbul Büyükşehir adayı Kemal Kılıçdaroğlu nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemde terör örgütü üyelerini işe aldığı çok yazıldı çizildi. İşte, BÇG belgelerinden Kılıçdaroğlu.
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıKemal Kılıçdaroğlu`nun kitabı yazıldı.
Araştırmacı yazar Akif Bülent`in, Açık Kitaplar Yayınevi`nden çıkan `Dosyacı Kemal`in Dosyası`adlı kitabı, SSK Genel Müdürlüğü döneminde, Kemal Kılıçdaroğlu hakkında Batı Çalışma Grubu ve istihbarat kuruluşlarının tuttukları dosyalara ve diğer kaynaklardan derlenen iddialara yer veriyor.

Kitaptaki belge ve raporlara bakıldığında, 28 Şubat sürecinde kurulan Batı Çalışma Grubu`nun, SSK`nın başında olduğu dönemde Kemal Kılıçdaroğlu`nu adım adım izlediği anlaşılıyor. BÇG raporlarında, Kemal Kılıçdaroğlu`nun adının karşısında`Kürtçü – bölücü` ifadeleri yer alıyor.

Dönemin SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu`nun dosyasında, nüfus bilgilerinden tutun da eğitim amaçlı olarak gönderildiği Paris`teki faaliyetlerine kadar pek çok çarpıcı bilgilere yer verildiği görülüyor. MİT raporuna atfen düşülen notta Kılıçdaroğlu`nun burslu olarak gönderildiği dönemde Paris`teki Kürt Enstitüsü`nün müdavimlerinden olduğu öne sürülüyor.

Kılıçdaroğlu`nun, gerçek soyadınınKarabulut olduğu ve 1966 yılında soyadını değiştirdiği vurgulanırken, Dersim isyanına katılan Kureyşan aşiretine mensup olduğu da dile getirilen iddialar arasında.

`İŞE ALINANLAR MEZHEPÇİ VE BÖLÜCÜ`
Ayrıntılı raporlarda Kılıçdaroğlu`nun SSK`nın başında olduğu dönemde, 10 bine yakın kişinin işe alındığına dikkat çekilirken, söz konusu şahısların tamamına yakınının `mezhepçi ve bölücü`olduğunun altı çiziliyor. Ayrıca 100`den fazla PKK ve TKLP terör örgütü mensubunun da kritik noktalara yerleştirildiği belgeleriyle ortaya konuluyor. Batı Çalışma Grubu raporunda, Kılıçdaroğlu`nun icraatlarıyla ilgili şok bilgiler yer alıyor.
`Haklarında kamu hizmetinden ömür boyu men kararı olan çok sayıda örgüt mensubu kritik noktalarda işe alınmıştır. SSK Ankara Başhekimi yapılan DR. G.A`nın kuruma aldığı ambulans telsizleri kırsalda ölü ele geçirilen PKK militanlarının üzerinde çıkmıştır. İstihbarat kurumlarının uyarılarına rağmen çok sayıda örgüt mensubu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki kurumlara yönetici olarak atanmıştır` şeklindeki ifadeler, kitapta BÇG raporu olduğu belirtilen metinde yer alıyor.

Yine kitapta yer alan BÇG raporlarına göre, Kılıçdaroğlu, genel müdürlüğü döneminde bölgesel kadrolaşmaya da gitmiş. Batı illerinde ve özellikle büyük şehirlerde yüzde 50`ye varan personel açığı varken Tunceli, Sivas ve Elazığ gibi bölgelerde yüzde 80`den fazla personel istihdam edilerek bölgecilik ve mezhepçilik yapılmış. Söz konusu belgelere göre Kılıçdaroğlu yüze yakın akrabasını da kurumda işe başlatmış. Bugün gazetesinde yer alan haberde, işe alınan bütün akrabalarının tek tek nüfus örneklerin BÇG belgelerinde yer aldığı da kaydediliyor.

BÇG: KILIÇDAROĞLU HAKKINDA TEDBİR ALINMALI
BÇG notlarında Kemal Kılıçdaroğlu`na atfedilen iddialardan en dikkat çekici olanı ise yüksek yargı ile olan ilişkileri. Kemal Kılıçdaroğlu`nun o dönemde özellikle Danıştay 5. dairesi ve bölge idare mahkemesi ile yakın ilişki içinde olduğu, idare mahkemesi ve 5. daireden çok sayıda kararı lehine çıkarttığı bilgisine yer veriliyor. BÇG raporunun sonuç bölümünden de alıntı yapılıyor.

`Sonuç olarak, uğruna binlerce şehit verdiğimiz ülkemizin bölünmez bütünlüğünü hedef alan ve irticai faaliyetlere benzer yakın tehlike arz eden Kürtçülük, mezhepçilik ve bölücülük faaliyetlerini alenen sürdüren Kemal Kılıçdaroğlu`nun faaliyetleri için tedbir alınmalıdır.`

İfadeleriyle tamamlanan raporda, Kemal Kılıçdaroğlu hakkında son derece çarpıcı suçlamalara yer veriliyor. Raporun satır aralarında, isimlere ve yazışmalara yer verilerek Kılıçdaroğlu`nun bölücülük ve yandaş kayırma gibi pek çok suça karıştığı, pek çok suçu da bizzat kendisinin organize ettiği iddia ediliyor.
Seçimlere kısa süre kala yayınlanan `Dosyacı Kemal`in Dosyası` isimli kitap, zaten gergin olan seçim atmosferini daha da gerginleştirecek gibi görünüyor.

Batı Çalışma Grubu nun hazırladığı `Sosyal Sigortalar Kurumu Dosyası` raporun 3. bölümünde, Kılıçdaroğlu nun SSK da nasıl bir kadrolaşma içine giriştiği isim isim yazılmış durumda.

3 - KÜRTÇÜ VE BÖLÜCÜ KADROLAŞMA HAREKETLERİ:
Kemal Kılıçdaroğlu S.S.K. da göreve başlar başlamaz ilk iş olarak memur sınavı açtırmıştır. Bu sınava 136 bin kişi iştirak etmiş, 4 bin memur alınmıştır. Bu sınav 10-12 bölgede yapılmış, yazılı test kâğıtları Genel Müdürlükteki Bilgi işlem Dairesi Başkanlığında değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmede en az beş kez suallere verilen not değerleri ile oynanmış, çan eğrisi uygulanmış, ayrıca, her bölgenin not değerleri değişik ele alınarak, curve denilen sistemle, kürt alevisi adaylara sınav kazandırma amaçlanmıştır.

Örneğin Tunceli, Sivas, Erzincan, Kars bölgelerinde puan barajı 70 den 50 ye düşürülmüş, ancak, bu sisteme göre o bölgede sınava girenler, Ankara, İstanbul, İzmir gibi illere yerleştirilmiştir. Böylelikle söz konusu illerde sınava giren ve barajı aşan adaylar diskalifiye edilmiştir. Sınavda alınanların 2000 den fazlası Kürt alevisi olup, bu kişilerin önemli bir bölümü yetkili konuma getirilmişlerdir.

Ayrıca, sınavı gerçekten kazanan 2500 adayın sınav kâğıtlarının bilgisayar değerlendirilmesi dışında tutulduğu iddia edilmektedir. Bu sınav değerlendirmesini Bilgi İşlem Dairesi`nde yapan Başkan Fatih Atabek olup, adıgeçenin bilgisayar programı ihalesindeki yolsuzluğu nedeniyle yargılanmasına ve görevden alınması gerektiğine dair soruşturma raporları olmasına rağmen sınavdaki yolsuz değerlendirmeyle Kemal Kılıçdaroğlu na katkıda bulunduğu için, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından görevinden alınmamakta ısrarlı davranılmakta, hatta Fatih Atabek in soruşturmasını yapan Başmüfettişi görevden almaya kalkışmaktadır. Bu derece cüretkâr davranışına cesaret verenler basiretsiz ve dirayetsiz, edilgen yapılı, bir kaç atama yaptırabilmek için Ülkemizin geleceğini düşünmeyen malum kişilerdir. Bu olgu söz konusu kişilerin temel hastalığı olup, bizleri ziyadesiyle üzmektedir.

Kemal Kılıçdaroğlu, amaçladığı hedefe ilk adımı attıktan sonra, C.H.P. li Belediyelerde görevli, Kürt asıllı alevi memurları yatay geçişlerle S.S.K. ya transfer etmiştir. Özellikle Çankaya Belediyesinde( Belediye Başkanı Doğan Taşdelen le yakın ilişki içindedir.) bazı kamu kuruluşlarında görevli memurlardan T.K.P. , T.K.P.L, K.D.P. gibi illegal örgütlerle bağlantısı olan memurlar S.S.K. ya geçirildikten sonra, bir kaç hafta içerisinde Şube Müdürü yapılmışlardır. Bunlardan Cafer Yıldız ve Mehmet Sazak ın geçmişlerine ilişkin yazılar ektedir. (Ek:3-4) Ayrıca adıgeçenlerin durumlarına (3.1) işaretli bölümde ayrıntılı olarak değinilmiştir.

Kemal Kılıçdaroğlu 1992-1994 döneminde eski hükümlüler, sakatlarla ilgili olarakta sınav açtırmıştır. Bu sınavlarda , Kuruma aldırdığı personelin hemen hemen hepsi P.K.K. K.D.P., Devyol, T.K.P.L. davalarından hüküm giymiş kişilerdir. Ekteki liste adıgeçenlerin eylemlerini göstermektedir. İbret vericidir. ( Ek: 5-22 )

Görüleceği üzere;
Ali Uludağ: Devyol davasından müebbet hapis, ömür boyu kamu hizmetlerinden men.

Medet Kalkan: Halkın Kurtuluşu Örgütüne mensup, kaldırımcılık suretiyle hırsızlık.

Habip Güzel: Yasa dışı silahlı örgüt kurup faaliyet göstermek.

Hasan Ertürk. Devyol ve Silahlı Devrim Birlikleri Örgütleri mensubu, 3 yıl 8 ay hükümlü.

Hüsnü Ertürk: Devyol ve Silahlı Devrim Birlikleri örgütleri mensubu, 3 yıl 8 ay hükümlü.

Mehmet Ardıç: THKP/ C örgüt kurucusu, adam öldürmek, yaralamak, patlayıcı madde atmak.

Behlûl Karadaş: TDKP/ C örgütü mensubu. ,

Erdal Camcı: İdeolojik nedenle adam öldürmek.

Ayhan Bülüm: P.K.K. Terör Örgütüne yardım ve yataklık etmek.

İzzettin Kundakçı: P.K.K. Örgütüne yardım ve yataklık etmek.
Bu isimler sadece tespit edilenler olup, sayıları yapılacak ayrıntılı incelemelerle 100 ü aşabilir.

Söz konusu kişilerin ayrıntılı eylemleri eklidir. ( Ek: 23)

Kemal Kılıçdaroğlu bu sınavları da Mehmet Moğultay ve yine Ziya Halis, Mustafa Kul veNihat Matkap isimli Bakanlar zamanında yapmıştır.

Adı geçen, halen bu konuda Bakanlıkça yapılan bir soruşturma geçirmektedir. Ancak, Müfettişin eksik bilgi ve belge ile ve baskı altında bu soruşturmadan sonuç alamayacağı kesindir.

Kemal Kılıçdaroğlu nun bu konudaki savunması da ilginçtir. Eski hükümlü ve sakat memur almak kanun emridir. Bende aldım demektedir.

Kendisine sorulmalıdır. Neden sadece Devletin bütünlüğüne karşı eylemlerden hüküm giyenler tercih edilmiştir. Namus cinayeti, adı hırsızlık, taksirli suçlar vb. neden tercih edilmemiştir. Çünkü S.S.K. yı dolayısıyla Ülke bütünlüğünü bozmak başlıca amacı ve davasıdır.

İstanbul`da, 1994 yılında yapılan işçi alımı sınavında kazandırılan 357 kişinin hemen hemen tamamı Kürt alevisidir. Bu kişilerin eylem araştırması yapılmalıdır. Bu sınavla ilgili olarak yapılan soruşturma sonucu Kartal Adliyesinde sınavı yapanlarla ilgili ceza davası açılmış olup, sınavı kazananların çoğunluğunun Tunceli, Sivas, Erzincan doğumlu olması, diğerlerinin de muhtemelen dersim isyanı sonrası çeşitli illere göç eden Kürtlerden oluşması ibret vericidir. Ne var ki bu soruşturmada, Kemal Kılıçdaroğlu nun sorumluluğa bazı engellemelerle ulaşılamamıştır.

Bu sınavda alınanların doğum yerlerini gösterir liste ilişiktedir. (Ek:24,25)
İŞE ALINANLAR HANGİ BÖLGELERDEN?

Bu listede yeralan 15 kişi Tunceli, 5 kişi Elazığ, 14 kişi Erzincan, 5 kişi Sivas, 8 kişi Gümüşhane(Kelkit, Şiran), 5 kişi Bingöl(Kığı), 15 kişi İstanbul nüfusuna kayıtlı (Mazgirt, Çumra, Kolan, Şiran, Divriği, Tercan doğumlu), 1 kişi Diyarbakır, 1 kişi Manisa nüfusuna kayıtlı (Çemişkezek), 1 kişi Kocaeli nüfusuna kayıtlı (Ardahan doğumlu), 1 kişi Siirt, 1 kişi Ardahan, 3 kişi Tokat, diğerleri de muhtelif illerin nüfusuna kayıtlıdır. (Ek: 24,25)

Bu listede, Çınar soyadlı 2, Gedik soyadlı 2, Çelik soyadlı 3, Koca soyadlı 2, Demir soyadlı 4, Budak soyadlı 2, Aydın soyadlı 8, KARABULUT soyadlı 5, Çakmak soyadlı 4, Şimşek soyadlı 6, Polat soyadlı 3, Doğan soyadlı 6, Şahin soyadlı 5, Eren soyadlı 3, Erdoğan soyadlı 3, Arslan soyadlı 5, Işık soyadlı 3, diğerleri de en az 2 aynı soyadını taşıyan kişilerdir. (Ek:26 )

Yine, Pendik Dispanseri`nde görevli 2 Sivas, 3 Erzincan, 1 Elazığ, 1 Tunceli, 5 İstanbul (Kığı, Bingöl ve Sivas doğumlu), 1 Giresun(Pelitli doğumlu), 1 Kars, 1 Tokat nüfusuna kayıtlıdır. (Ek: 25)

Bu isimler sadece tespit edilenlerdir. Diğer 200 den fazla personelin de aynı yöreler doğumlu Kürt alevileridir.

Ayrıca, 1.5.1997 de İstanbul Kadıköy de meydana gelen 1 Mayıs olaylarına katılan bölücülerin bir kısmıda bu sınavda alınanlar olup, bu kişilerin halen polis takibinde olduğu ifade edilmektedir.

Öte yandan, bu sınavda alınıpta S.S.K. İstanbul Hastanesinde görevlendirilen bir kişinin, zamanın Baştabibine ` biz buraya çalışmaya değil, örgüt kurmaya geldik` demesi, bunun üzerine Baştabibin, bu kişiyi hastaneden kovması ve sonrasında Bakan Mehmet Moğultay tarafından Baştabibin görevinden alınmasına yönelinmesi ibret vericidir.

Aynı şekilde, 1992 yılında S.S.K. istanbul İlaç Fabrikasına alınan 29 işçinin 9 adedi Tunceli ( Pülümür, Mazgirt, Hozat) doğumludur. Özellikle Tunceli / Mazgirt Geçitveren köyünden 4 kişinin alınması ibret vericidir. ( Turabi Çapar, Erdal Derin, Süleyman Uslu, Abdullah Polat Akbaş) (Ek:27 ila 30) (31 ila 5

Aynı sınavda kazanan 15 kişide Kartal nüfusuna kayıtlı Kürt alevileridir.

Diğer 5 kişi ise, Erzincan, Elazığ (2 ), Sinop ve Bursa nüfusuna kayıtlı olup bu 29 kişinin tümü Kartal da ikamet etmektedir.

Bilindiği gibi S.S.K. ilaç Fabrikası Şişli- Bomanti dedir.

Kartal, Mehmet Moğultay ın seçim bölgesidir.

Bu tablo Kemal Kılıçdaroğlu nun kürtçü ve mezhepçi emellerini gerçekleştirmek için, Mehmet Moğultay la işbirliğini açıkça sergilemektedir.
 
Yazar Mesaj
point | Offline 22 Haziran 2010 Salı 01:16  Deniz Baykalla Yatan Kemal Kılıçtaroğlu Cıkıyor
Deniz Baykalla Yatan Kemal Kılıçtaroğlu Cıkıyor ( Chp Yeni Gandısı Ssk Milyondolar Zarara Ugratan Gandı

Chp Yenı Gandı Modelı Genel Başkan

Ak Sütten Cıkmış Sütte Leke Var Onda Yok Misalı ?

Siz Hiç 35 Yıllık Deniz Baykalı 1 Kalemde Chp Silebileceginimi Sanıyorsunuz ?

Hayır Silemez Bu Bir Tezgah

Halkı Duygusal Polımıge Sokup Deniz Baykalı Cumhurbaşkanı Yapmak

Kemal Kılıçtaroğluda Küskünleri Toplıyacak Hesaplarına Göre İktidara Yürümek

BAŞKA TÜRLÜ AKP PARTİYİ GECEMİYECEK BAKTILAR PLAN YAPMAYA SENARYO ÜRETMEYE BAŞLADILAR ASIL İŞLERİ HEP O DEĞİLMİ ZATEN

TÜRBANLIYA KARA ÇARŞAFLIYA GÖZ BOYAMAK İÇİN CHP ROZETİ TAKMAK
AMA BAŞÖRTÜ TAKILMASIN DİYE ANAYASA MAHKEMESİ KAPISINDA YATANDA BUNLAR

ALLAH SİZLERİ ISLAH ETSİN



GELELİM GANDI BEYIN MARİFETLERİNE KEMAL KILIÇTAROĞLUNUN İŞLERİNE

Bütün Ak Partilileri hırsız, bütün CHPlileri de sütten çıkmış ak kaşık olarak ortaya koyan Kemal Kılıçdaroğlu bakın zamanında neler yapmış

SSK Genel Müdürü olarak görev yaptığı 1992-1999 yıları arasında devleti bu günün parasıyla trilyonlarca zarara uğratmış

İsteğe bağlı SSK sigortalılarından aldığı paraları kayıt altına almadığı için binlerce vatandaşı mağdur etmiş

Toplanan ama kayıt altına alınmayan paralar iç edilmiş…

Ödenen ama kayıt altına alınmayan paralar yüzünden binlerce insan hem fazla çalışmış hem de yıllar sonra emekli olabilmiş

Mehmet Moğoltay misali ne kadar sakıncalı ama yandaş adam varsa hepsini işe almış…

Oğlunu sahte sigortalı göstermiş

Emekli olduğumda dokunulmazlığım yoktu gereken yapılsaydı,yargılasalardı” diyerek adeta suçunu kabul eden Kılıçdaroğlu’nun açtığı kara delikleri hala vatandaş ödemeye devam ediyor…

Kârla aldığı kurumu yedi yıl içinde trilyonlarca zarara uğratan Kılıçdaroğlu hala ortalıkta “dürüstüm” diye geziyor

Televizyon ekranlarında kendisinin dürüst olduğundan dem vuruyor…

Ve saf görünen ama cin gibi milletin de kendisine inanmasını bekliyor…

Yukarda iddia edilen yolsuzluk suçlamaları ispatlı ve belgeli…

Kendisinin yolsuzluklarla ilgili çalışma sistemini biliyorsunuz?

Cevap vermez sadece soru sorar!

Örneğin;

Sayın Başbakan Ekrem Tosun’u tanıyor mu?

Şimdi ben de kendisine kendi tarzıyla birkaç soru sorayım;

1-Acaba Kemal Kılıçdaroğlu’nun görev yaptığı yıllarda işe alınan kişilerden işe yerleştirme bedeli olarak onbinlerce mark rüşvet alınmış mıdır?

2-Alınmışsa kişi başı ne kadar alınmıştır?

3-Alınmışsa kendisi de bu paralardan nasiplenmiş midir?

Rüşvetin belgesi olmaz ama o dönemde parasız ve torpilsiz işe girdiğini söyleyen tek bir Allah’ın kulu yok…

Biliyorum “tek bir mark rüşvet alınmamıştır” diyeceksiniz…

Hatta şunu da ekleyeceksiniz;

“İspat eden olursa görevimden istifa ederim.”

Ama ben bu soruları o gün formalite sınav ve mülakatlara giren ve başarılı olduğu halde kazanamayan gençlerin vicdanına tercüman olmak için sordum…

Cevabı “hayır” olarak verilse de onların vereceği cevabın ne olduğunu çok iyi biliyorum…

“Paramız yoktu…
İşe giremedik…
Parası olanlar işe girdi…”

Vatandaş böyle söylüyor ama ispatlayamıyor o ayrı bir mesele…

Sen ne diyorsun Kılıçdaroğlu, onu çok merak ediyorum…


SEN GİT 100 KOYUN AL ONLARI OTLAT

Erdal Korkmaz
http://www.seferli.com 
Yazar Mesaj
point | Offline 22 Haziran 2010 Salı 01:21  SSK Kılıçdaroğlu akraba şirketi!
SSK Kılıçdaroğlu akraba şirketi!

CHP Grup Başkanvekili Kılıçdaroğlunun SSK Genel Müdürlüğü döneminde 70 akrabasını kuruma yerleştirdiği gibi ihaleleri eşe dosta dağıttığı ortaya çıktı.


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ile canlı yayında girdiği tartışma ile gündeme damgasını vuran CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu`nun SSK Genel Müdürlüğü döneminde 70 akrabasını işe yerleştirdiği belirlendi.

1966 yılında Karabulut olan soyadını değiştiren Kemal Kılıçdaroğlu, SSK Genel Müdürlüğü`ne atandığı 1992 yılından 1998`e kadar eski soyadını taşıyan akrabalarını işe aldı. Kılıçdaroğlu bu dönemde Karabulut soyadlı 31 yakınını işe başlattı.||EN SEVİLEN AKRABA||Kılıçdaroğlu`nun annesinin kızlık soyadı olan Gündüz soyadlı 26 yakınını da işe alırken eşinin hısım ve akrabalarını da ihmal etmedi. Kızlık soyadı Düzgün olan eşinin 13 yakını da Kılıçdaroğlu döneminde işe başladı. Kılıçdaroğlu döneminde işe alınan Karabulut, Gündüz ve Düzgün soyadlı 70 civarında personelin hala kurumda çalıştıkları öğrenildi.||

LİBYA PRİMİ SKANDALI
Kılıçdaroğlu Libya`da işçi çalıştıran müteahhitlere Yargıtay kararlarında aksi belirtilmesine rağmen Libya`daki prim oranını uygulayarak kurumu o dönem 4.5 trilyon TL zarara uğratmakla suçlandı.

||İhaleleri yakınlarına dağıtmış||

Kılıçdaroğlu`nun icraatları yakınlarını işe almakla da sınırlı kalmadı. Anılan dönemlerde Kılıçdaroğlu`nun SSK ihalelerini yakınlarına ve CHP`lilere verdiği de konuşuldu. Bu ihalelerden bazıları şöyle:

||SSK İstanbul Kartal Hastanesi Onarım İnşaatı: 1992 yılı birim fiyatlarıyla ilk keşif bedeli 12.7 milyar TL. 1998 birim fiyatıyla 1.9 trilyon lira ödendi. İhaleyi Kılıçdaroğlu`nun yakını olduğu ifade edilen Şahin Güven aldı.

||SSK Göztepe Hastanesi Genel Onarımı: 1992 birim fiyatıyla ilk keşif bedeli 24 milyar TL. 1998 birim fiyatlarıyla 3 trilyon TL ödendi. İhale Ali Özcan adlı CHP İl Başkanı`na verildi.

||Tunceli Sağlık Meslek Lisesi İnşaatı: 1993 fiyatıyla keşif bedeli 28.5 milyar TL. 1998 fiyatlarıyla müteahhide 1 trilyon 100 milyar TL ödendi. İhale Ali Rıza Olcay adlı Kılıçdaroğlu`nun yakınına verildi. 
Yazar Mesaj
point | Offline 22 Haziran 2010 Salı 01:27  Kılıçdaroğlu, SSK Hastaneleri’nin önündeki kuyruklara bir gün geldi mi?
Kılıçdaroğlu, SSK Hastaneleri’nin önündeki kuyruklara bir gün geldi mi?

CHP Genel Kurulu’nu ve Kılıçdaroğlu’nu izlerken, zaman zaman geçmiş günlere gittim; tabii ki Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemlere.

Kurultay’a girmek için partililer sabahın erken saatlerinde gelmişler ve salonun açılıp içeri girmek için bekleşip durmuşlar. Yağmur bile onları yıldırmamıştı.

Biz de bir zamanlar erken saatlerde SSK Hastanelerine gider, alacakaranlıkta sıraya girer, bekleşip dururduk. Bizi yağmur bile yıldırmazdı. SSK görevlileri henüz gelmediği için, kendi aramızda dayanışma yapar, bekleyenlerin en başlarındaki birinin elinde bulunan listeye ismimizi yazardık. Hedefimiz ihtiyacımız olan iki kutu ilacı gün sonunda alabilmekti. Öğleye kadar doktora muayene olabilirsek, öğleden sora kurum bünyesinde bulunan eczane kuyruğuna girebilirdik. Eğer bir tahlil veya film çekilmesi söz konusuysa, neticeleri öğleden sonra alacağımızdan, doktorun reçeteyi yazması da öğleden sonraya kalır, eczaneden ilacı alabilme şansımız kalmazdı. Tekrar ertesi günü gelmek zorundaydık. Zaten sabahtan eczaneden ilaç alabilenler, bir gün önceden veya daha önceki günlerden reçetesini alabilmiş olanlardı.
Buralar işçi ve emekli hastaneleriydi. Birkaç vasıta değiştirerek gelenler vardı. Taksiyle gelebilme imkânları yoktu. O saatlerde belediye otobüsleri de işlemezdi. Belediye otobüsleri çalışmaya başlayınca, kuyruk hızla artardı. Kimisi kilometrelerce mesafeyi iki kutu ilaç almak için gelirdi.

Semt eczanelerinden ilaç alabilme imkânı, ancak parasını öderse vardı. Sağlık ocakları da öyleydi, paranla muayene olabiliyordun. Emekli Sandığı’na tabi olanlar veya Bağ-Kurlular Semt Sağlık Ocaklarında ücretsiz muayene olabilirdi ve aldıkları reçeteleri herhangi bir eczaneden alabilirlerdi. Biz SSK’lılar onlara gıpta ile bakardık. Bazı iş yerlerinde iş yeri doktorları olur, buralarda çalışanlar biraz daha şanslıydı. Ama ev hanımı eşi için ve en önemlisi çocuğu için çocuk veya kadın hastalıkları ilacı gerekiyorsa bu mümkün değildi. Yukarıda anlattığım gibi, erkenden kuyruğa girme prosedürüne mahkumiyet söz konusuydu. İstanbul gibi işçi yoğunluğunun bulunduğu şehirlerde Devlet Hastaneleri ve Sağlık Ocakları SSK Hastanelerinden ve Semt Polikliniklerinden daha fazlaydı. Halbuki SSK Sağlık Kurumlarının, Devlet Hastaneleri ve Sağlık Ocaklarından birkaç kat fazla olması gerekmiyor muydu?

Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olduğu zaman, ayağına çizmeleri giyip varoşlara dert dinlemeye gitmesi medyada büyük yankı bulmuştu. O zaman da gülmüştüm. Mademki çilekeş insanların adamıydı, SSK Genel Müdürlüğü dönemde bir de hastane kuyruklarına gelip dert dinleseydi ya. Bu çilekeş insan adamının bir kış günü, çizmelerini giyip şemsiyesini alıp SSK Hastanelerine geldiği hiç duyulmadı. O kadar kuyruk olurdu ki hastanenin kapalı mekânlarına sığmayıp dışarılara taşan insanlar saçak altlarında titreşirlerdi.
İşçinin ağırlıklı olduğu şehirlerden gelen, özellikle, İstanbul delegesi olarak Genel Kurul’a katılanlar Kılıçdaroğlu’na nasıl oy verdiler ki? Onlar hiç hastane kuyruklarına girmemişler miydi? Belki tuzları kuruydu, belki torpille kuyruklara girmiyor veya Üniversite hastanelerine sevklerini yaptırıyorlardı. Veya hiçbiri işçi kökenli değil. Nasıl İstanbul rüzgârı esti, bilmiyorum?!. Rüzgârı körükleyenler medya olduğuna göre, medyanın köşebaşlarındakiler bu sıkıntıyı yaşamış olamazlar.
Buna rağmen, Kılçdaroğlu, çileli insanların adamı olarak, tarlalara kadar gidip dert dinleyeceğini söylemektedir. Gel de inanan!
İbrahim Aydın Şahin-İSTANBUL
 
Yazar Mesaj
MucahiT_ | Offline 29 Haziran 2010 Salı 11:30  TŞK.
EYVALLAH POINT KARDEŞ. 
Yazar Mesaj
kai | Offline 29 Haziran 2010 Salı 15:00  
su point denen cocuga ne desem az bence akıllı cocuk.chp ye benimde antipatim var ama helal olsun cocuga nerden buluyosa buluyo damardan konuları.brbrtebrikler point. 
Yazar Mesaj
kai | Offline 13 Eylül 2010 Pazartesi 11:48  
Boykotcular var. Hayırcılar var. Evetciler var. Bir de Kılıçdaroğlu var (Nerede durdugu anlaşılmayan,kendi de bilmeyen) br- BDP’den son dakika açıklaması: Kılıçdaroğlu’na oy kullanmaması yönünde herhangi baskıda bulunmadık!!!br- Türk siyasal hayatı seni hiç unutmayacak Kılıçdaroğlu ve aylarca meydanlarda coşan oy sandığına koşamayan genel başkan olarak biz de unutmayacağız..br 
Yazar Mesaj
point | Offline 5 Mayıs 2011 Perşembe 09:48  CHP lilerin yanıtlayamadığı para olayı
CHP lilerin yanıtlayamadığı para olayı ile ilgili sorular..

Gül’lü para olsa hoşunuza gider mi

Engin Ardıç CHP’nin İnönülü para savunmasını eleştirdi: Kanun yürürlükte mi? Yürürlükte. Gül “cumhurreisi” mi? Cumhurreisi. Paraların ön yüzüne Abdullah Gül’ü koysunlar mı?

Yıllardır dönüp dönüp yazdığım şu “İnönü parası” yeniden tartışılıyor ya, hiç üstünde durmayacaktım. Ama, CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol partisini savunmaya kalkınca, o yazılara iki satır daha eklemek farz oldu.

Sayın Anadol, bu memlekette yetmiş yıla yakındır tartışılan ve halktan da çok tepki toplamış olan şu ünlü meselede, İnönü’nün banknotlardan Atatürk’ün resmini kaldırtıp kendi resmini koydurmuş olmasını doğal karşılıyor. Rahmetli babam gibi “en koyu İsmetçilerin” bile kızdıkları ve eleştirdikleri mesele…

Çünkü İnönü bu tasarrufunu “30 Kânun-u Evvel yani -Aralık1341 -yani 1925-tarihli ve 701 sayılı yasaya” ve onu pekiştiren “3322 sayılı kararnameye” dayanarak yapmış. Altında da Atatürk’ün imzası var, Gazi Mustafa Kemal olarak. Yasanın daha doğru tarihini belirtelim: 12 Kânun-u Sani -yani Ocak1926…

Yasa, “50, 100, 500 ve 1000 liralık banknotların ön yüzünde reisi cumhur hazretlerinin resmi bulunur” diyor.

Eh, 11 Kasım 1938 gününden başlayarak reisicumhur da İnönü olduğuna göre!…

Hatta İnönü de, 1957 yılında mecliste bu tartışma açılınca kendini böyle savunmuş, “yaptığım şey yasaldır” demiş kürsüden…
Yani Atatürk, “benden sonra kim Çankaya’ya çıkarsa onun resmini basınız” demiş oluyor… Öyle mi? Öyle.

Bendeniz Sayın Anadol’a, “İnönü neden savaş yıllarında banknotları Hitler Almanyası’nda, Berlin devlet matbaası Reichsdruckerei’da bastırdı” falan diye sormayacağım… Eskiden çok sormuştum, ağzını açan olmamıştı.

“Karşıdevrimci Adnan Menderes acaba niçin banknotlara Celal Bayar’ın resmini koydurmadı da Atatürk’ü geri getirdi” falan diye de sormayacağım… Buna da apışıp kalıyorlar.
Bendeniz Sayın Anadol’a, “Özal’lı para, Demirel’li para hoşunuza gider miydi” diye bir kılçık atacağım.

Ve de günümüze geleceğim:

Paraların ön yüzüne Abdullah Gül’ü koysunlar mı?

Öyle ya, Gül “cumhurreisi” değil mi? Cumhurreisi.

Kanun yürürlükte mi? Yürürlükte.


Recep Tayyip Erdoğan, yılbaşında çıkacak yeni paralara Gül’ün resmini bastırsa kim ne diyebilir? (AKP’nin yılbaşına kadar kapatılmayacağını varsayarak söylüyorum.)

Ya da bu işi geçen yıl yapsaydı kim ağzını açabilirdi?

Ohohooo, kıyamet kopardı, kıyamet…

Peki, İnönü sizin reisiniz olduğu için mi yasayı uygulayınca doğal karşılıyorsunuz da, “ötekiler” bunu yaparlarsa dünyanın sonu gibi görünüyor?

Paralarda Gül, Demirel, Özal, Bayar olabilemez… Niçin? TBMM ve Atatürk 1926 yılında “olsun” demişler, kanun yapmışlar…
Peki Gürsel, Sunay, Korutürk, Evren, Sezer olabilir mi Sayın Anadol?
Onlar da mı yakışık almazlar? Peki öyleyse İnönü nasıl olabiliyor?
Üstelik yasada 1 liralık, 2,5 liralık, 5 liralık, 10 liralık banknotlardan söz edilmiyor… Onlara niçin koydurmuş? (Eski yazı birinci “emisyonda” bunların ön yüzünde tarlasını süren köylü ve bozkurt falan vardır, reisicumhur yoktur.)

Sayın Anadol elbette bana yanıt vermeyecektir, çünkü ben başbakan değilim. “Muhatap almam” ayaklarına yatacaktır.
Aslında, verecek yanıtı yoktur.

Hiçbirinin yok…

25 bin kişilik mitingi şişirip şişirip 100 bine, ne yüz bini, “yüzbinlerceye” çıkaran amigocukların var mı?

 
>Yanıtla<
>Cevap Yaz
 


online ziyaretçi: 9138
online üye: 0
 
Telif hakkı saklıdır © 2000-2024 Eskişehir Reklam
Eskişehirliyiz.biz Anasayfa | Giris Sayfan Yap | Sık kullanılanlara ekle| WebMaster Kodu | İletişim  
eskişehir

eskisehir@eskisehirreklam.com