Eskişehirliyiz.biz Ana Sayfa Eskişehir Apart Yurt Rehberi  
Üye Ol Üye Giriş
Eskişehir Forum Tartışma Platformu
www.eskisehirliyiz.biz
Ana Sayfa      
 
Forum

>yeni konu aç<  |  forum ana sayfa -- > Genel -- > Politika

>Yanıtla<
>Cevap Yaz
Kürtçü isyan provaları ve AKP’nin BOP misyonu
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 22 Mayıs 2011 Pazar 02:55  Kürtçü isyan provaları ve AKP’nin BOP misyonu
Kürtçü isyan provaları ve AKP'nin BOP misyonu

İsyan provasının adı "sivil itaatsizlik" oldu

Kürtçüler "Sivil itaatsizlik" diye bir slogan tutturmuşlar gidiyorlar. "Kürtçü isyan provalarının" adı "Sivil itaatsizlik" olmuş. Her fırsatta insanları çoluk çocuk demeden sokaklara dökerek onları "başkaldırıya" hazır tutuyorlar. Olur olmaz bahanelerle sürekli "isyan" halindeler. Apo'nun doğum günü diyorlar, sokağa fırlıyorlar… PKK'nın kuruluş yıl dönümü diyorlar, kentleri savaş alanına çeviriyorlar… Apo'nun tutuklanmasının sene-i devriyesi diyorlar ortalığı yakıp yıkıyorlar… Akla gelebilecek her fırsatı "kalkışma ön hazırlığı" çerçevesinde alabildiğince değerlendiriyorlar.

Bu sokak hareketleri sadece onların "isyan heyecanlarını" sıcak tutmakla kalmıyor. Aynı zamanda "ideolojik" bir işlev de görüyor. Kendi aralarındaki "Millet olma(!)" duygusunu kökleştiriyor. Her yaştan ve kesimden insanların dayanışma içerisinde "bir bütün" olarak "başkaldırı" alışkanlığı elde etmesini sağlıyor. Diğer taraftan bütün bunlar bir "Devlet düşmanlığı" yaratmaya yönelik gerçekleştiriliyor. Bu "ayrı bir millet olma duygusunu" körükleyen eylemler, bir başka açıdan Türklerin "ötekileştirilmesi" amacına da hizmet ederek insanlar arasında "etnik düşmanlıkların" "kemikleşmesine" neden oluyor. Ve bu tür eylemler, AKP'nin açtığı yol çerçevesinde yıllardır hiç hız kesmeden devam ediyor.

11-12 yaşlarında bu eylemlerin içerisinde bulunmaya başlayan bir çocuk,18-19 yaşlarına kadar bu sokak hareketlerinin "siyasî bilinciyle" şekilleniyor. 15-16 yaşlarındaki yeni yetme ergenlerde en kritik yaşlarını bu "Kürtçü sokak karmaşalarının" merkezinde geçiriyorlar. Sonunda, bu kadar uzun zaman hiç ara vermeden ve geniş kesimleri de içerisine alarak gerçekleşen Kürtçü "kitle hareketleri", olgunlaşarak Kürtçü bir "millet(!) bloğu" oluşturma noktalarına geliyor.

İşte bu kıvama getirilmiş ve isyan duyguları sürekli sıcak tutulan örgütlü kalabalıklar "Halk hareketleri" için de en gerekli insan topluluklarıdırlar. Kararlı, dirençli ve dayanışma halindedirler. Çünkü yıllardır o şekilde çalışmakta ve organize olmaktadırlar. Bir işaretle onları dalgalar hâlinde sokaklara dökebilmek çok kolaydır. Diğer taraftan bu kitle hareketlerinin önünü alabilmek ise çok zordur. Hele de bunların birde PKK gibi "askerî kolu" bulunuyorsa… Çünkü böyle bir "isyan" sırasında "silahlı güç" de devreye girecektir. Ne dedik; "yıllardır hiç hız kesmeden hazırlanıyorlar…" Bu çok önemlidir! Nedeni de şudur; yıllar onların isyan konusunda olgunlaşmalarını, dayanışmalarını pekiştirmelerini ve "kararlı bir bütün" hâline gelmelerini sağlamıştır.

AKP, PKK'lılara göz yumuyor

Peki, yaklaşık 8 yıldır Kürtçülerin bu şekildeki "kalkışma hareketlerine" gözlerini kapayan, arkasını dönen ve değişik bahanelerle onlara "yol açan" kimdir?

AKP iktidarı!... Şimdi can alıcı soru şu; AKP, bu sokak başkaldırılarının Kürtçü bir ‘blok hareketi' durumuna gelmesine bilerek mi yol vermiştir? Evet!

Bunlara sessiz kalması, bunları sözde "demokratik tepki" eylemleri olarak görmesi, bütünüyle BOP çerçevesindeki "ana planın" bir parçasıdır. Nitekim, BOP'un "eş başkanı" Tayyip Erdoğan, referandum öncesi propaganda konuşmalarından birinde ne demişti; "Ok yaydan çıktı artık!..." Bunu Kürt açılımı için söylemişti ama bu esasında kendisinin imkân sağladığı her türlü "Kürtçü kazanımlar" için de geçerliydi. Dolayısıyla BDP'nin "isyan provaları" bağlamında da aynı şey söylenebilirdi. Kürtçüler, AKP'nin sayesinde 8 yıl boyunca istedikleri "Halk isyanını" gerçekleştirebilecek "kitle bloğunu" oluşturmuşlardı ve artık bunu geriye çevirmek mümkün değildi. Yani bu konuda da Başbakan'ın dediği gibi "ok yaydan çıkmıştı bir kere" ve bu "bilerek" gerçekleştirilmişti.

Burada, gerek "Kürt açılımında" gerek sokak eylemlerinin bir " Kürtçü millet(!) kalkışması" kıvamına getirilmesinde gerekse diğer Kürtçü projelerde AKP'nin amacı; "bu oluşumlar öyle bir noktaya getirilsin ki, bir daha bunlardan dönüş olamasın" hesabıydı. Başka bir ifade ile "diş macununu sıkabildiğimiz kadar sıkalım, sıkıysa ondan sonra gelsinler ve diş macununu tekrar tüpe soksunlar…" mantığıydı. Başbakan, birçok konuda hedefine ulaştı ve "eş başkanlık" görevini lâyıkıyla yerine getirmiş oldu.

Olayların başrolünde BDP'li milletvekilleri var

Son dönemlerde "sivil itaatsizlik" adı altındaki Kürtçü eylemler ise "isyan provası sürecinin" başka bir safhasını oluşturuyor. Dikkat edilirse, bu sokak çatışmalarında artık "Kürtçü milletvekilleri" de bilfiil yer alıyorlar ve "fiziksel şiddet kullanımında" baş rollerde boy gösteriyorlar.

Hele Bengi Yıldız denilen bir tetikçi var ki, deme gitsin!...Her provakasyonun altından o çıkıyor. Bir bakıyorsunuz, elinde taş polislere saldırırken görüntüleniyor, bir bakıyorsunuz bir eylem sırasında koşarak gidiyor polis arabasını tekmeliyor. Bir başka olayda çadır kurulmasını engellemeye çalışan polisin çektiği demir paravanı bırakmıyor ve yerlerde sürünüyor. Hatay'da öldürülen PKK'lıların Adana'daki cenazelerinin teslim alınmasında ve oradaki kargaşada yine bu herif ortalıklarda.

Hele o Sabahat Tuncel denilen Kürtçü militana ne diyeceksiniz? İnanılmaz bir "haddini ve kendini bilmezlikle" komisere tokat atma cüretini kendinde bulabiliyor. Biliyorsunuz değil mi? Bu "kimliksel anlamda dönme", esasında Balaban Türkmen aşiretinden geliyor ve tek kelime Kürtçe bilmiyor. Yani kendi "etnik kimliğine" ihanet eden bu kişi "en azılı Kürtçü" rollerine soyunuyor.

Bir de bunların tetikçilik konusunda uzman Özdal Üçler adlı bir milletvekilleri var. Bengi Yıldız adlı Kürtçü'nün "ruh ikizi" mübârek! Provakatörlük konusunda birbirleriyle yarışıyorlar. Onun da sabıka sicili çok kabarık. Birkaç ay önce şunu söylemişti; "(...) Biz kendi ükemizde, kendi ilimizde, kendi köyümüzde rahat dolaşamıyorsak, burada dolaşmayı, valiye de yasaklarız, savcıya da yasaklarız, başbakana da yasaklarız. Bu halkın kendini savunma hakkı vardır. Meşru müdafa hakkı vardır. Valiye sesleniyorum. Vali haddini bil. Yoksa bu halkla birlikte sana haddini bildiririz…" Görüyor musunuz densizi, nasıl da meydan okuyor ve "tehdit ediyor?" Yine aynı kışkırtıcı, artık herkesi "nefret ettiren" bir "Kürtçü miting" sırasında bir polisini şapkasını kafasından almış ve elden ele dolaştırarak polisi "iki paralık" duruma sokmuştu.


Bengi Yıldız denilen bir tetikçi var ki, deme gitsin!...Her provakasyonun altından o çıkıyor. Bir bakıyorsunuz, elinde taş polislere saldırırken görüntüleniyor, bir bakıyorsunuz bir eylem sırasında koşarak gidiyor polis arabasını tekmeliyor. Bir başka olayda çadır kurulmasını engellemeye çalışan polisin çektiği demir paravanı bırakmıyor ve yerlerde sürünüyor. Hele o Sabahat Tuncel denilen Kürtçü militana ne diyeceksiniz? İnanılmaz bir "haddini ve kendini bilmezlikle" komisere tokat atma cüretini kendinde bulabiliyor.



Bu adamların "skandalları" bitmek bilmiyor! Kalkıyorlar, "biz devletin imamının arkasında namaz kılmayız" deyip kendi kafalarına göre "dinî teamüller" oluşturuyor ve toplu hâlde "alternatif" namaz gösterisi düzenliyorlar. Hiç utanmadan ve gereği yokken o Selahattin Demirtaş isimli Kürtçü, ilkokullarda okutulan "andı" protesto ediyor ve küçücük çocukları "siyasî oyunlarında" araç olarak kullanıyor.

Bu arada, dinazor Ahmet Kürt (pardon, Türk) ne diyor; "(…) Biz Mısır, Tunus, Libya'dan daha yüksek sesle özgürlüğümüzü isteyeceğiz…" Daha ne özgürlüğü istiyorsunuz be Ahmet Kürt (pardon,Türk)! Bu özgürlüklerin daha ötesi zaten "bağımsızlıktır!" Ama doğru, sen ABD'nin ve onların emrindeki AKP ile "Kürt milliyetçilerinin" "nihaî hedefinden" bahsediyorsun ve böyle giderse ona ulaşılmasına da az kaldığını çok iyi biliyorsun. Dikkat edin! Bunların çoğu milletvekili ve milletvekilliğinin "dokunulmazlık" zırhına bürünerek her türlü "rezaleti" sergilemekten çekinmiyorlar. Bizlerin vergileriyle krallar gibi yaşarlarken bir taraftan da bizlerin ülkesini bölmeye çalışıyorlar.

AKP-BDP-ABD elele Birleşik Kürdistan'a

İşte görüldüğü gibi Kürtçülük,"Birleşik Kürdistan'ın kurulması" doğrultusunda vites büyültmüş, son hızla yol almaya devam ediyor.

Peki, bu arada devleti eline geçirmiş olan AKP ne yapıyor? Sadece onlara "Kürdistan yönünde yolunuz açık olsun" diyerek "el sallıyor! Düşünebiliyor musunuz, Başbakan, KKTC'deki Türkiye düşmanlarına karşı neden "cezai önlemler" alınmadığı konusunda KKTC hükümetine "veryansın" ederken -ki o "Frankeştaynları" yaratan da bizzat kendisidir- Türkiye'de "kan gövdeyi" götürürken ve Güneydoğu'da tüm yerleşim birimleri "savaş alanına" dönmüşken bu "isyan hareketlerinin" önüne geçilmesi konusunda hiçbir önlem almıyor. Yaptığı tek iş meydanlarda BDP'yi MHP'nin muadili olarak göstermek ve açıkça dile getirmeden "Kürt milliyetçiliği" ile suçlamak.

İyi de acaba kendisinin buna hakkı var mı? 8 yıl boyunca BDP'yi bugünkü noktalara taşıyan, TBMM'ye sokan, ona kitle desteğini "hediye eden" AKP değil midir? Hem BDP'yi, sömürgeci ABD ve AB'nin "talimatları" doğrultusunda arkasındaki "kalabalıklarla" birlikte "yoktan var ederek" Türk siyasî hayatına "monte edeceksiniz" hem de sonra onları "dostlar alışverişte görsün" yaklaşımıyla hikâyeden "Kürt milliyetçiliği" yapmakla eleştireceksiniz! Sizlerin bu takiyyenize ancak hizmetinizdeki "hipnotize edilmiş kesimler" inanabilir.

Kürtçülerin Federe Parlamerto hazırlığı

Önümüzdeki seçimlerde BDP'nin adayları da belli olmuş. İki tane "fanatik" Kürt milliyetçisi de listede yer alıyor: Leyla Zana ve Hatip Dicle… "Avşar" olmasına karşın bir türlü "Türkmen" kökenliliği kabul etmeyen Hülya Avşar'ın Kürtçü halasının kızı da adaylar arasında. Demek ki, parlamentoyu daha da "karıştıracaklar." "Kürt milliyetçisi" taleplerini ve eylemlerini daha da yoğunlaştıracaklar. Çünkü bu dönemde Anayasa'da "Kürt kimliğinin tanınması", "Ana dilde eğitim", "Öcalan'ın ev hapsi" ve "Özerklik" konusunda daha da "dayatmacı" olacaklar. Ölesiye kavga edecekler.

Çünkü yeni dönem Irak'ta da bir çok yeni oluşumlara gebe olabilir. Irak'ın üçe bölünmesi ve Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulması gibi… Zaten bunların şu günlerdeki "çılgınlığından" gelecekteki bazı değişimlerin "duyumlarını" aldıkları besbelli… Bakın Kürtçüler,

1) Önce "Demokratik Toplum Kongresi" adlı bir oluşumu hayata geçirdiler.

2) Daha sonra bunu tamamlayan bir "çalıştay" düzenleyerek "öz savunma hakkı ve gücü" şeklinde dile getirilen "kendi özel ordularının" oluşturulacağı sinyallerini verdikten sonra, en alt yerleşim biriminden yukarıya doğru şekillenen, "Halk temsilcilerinin" seçildiği bir "Halk meclisi" projesini gündeme taşıdılar.

3) Ayrıca çok uzun zamandır da "özerklik" taleplerini dillendirmekten kaçınmıyorlar .

Görüldüğü gibi Kürtçüler böylelikle yakın bir gelecekte BOP çerçevesinde oluşturulacak "Birleşik Kürdistan Konfederasyonu'nda" yer alacak "Kuzey Federe Kürt Devleti Parlamentosunun" ön hazırlıklarının ve siyasî mekanizmasının işleyişinin "eskiz çalışmalarını" gerçekleştirmiş oluyorlar.

Bu doğrultuda yeni adaylar bir başka "amacın da" işaretini veriyorlar. Adaylar arasında Hak-Par Başkanı Bayram Bozyel ve KADEP Başkanı Şerafettin Elçi'de var. Hem de Şerafettin Elçi kıyasıya bir "PKK eleştiricisi" olmasına karşın! Bu listeye, eğer yasaklı olmasaydı, Kemal Burkay'da büyük olasılıkla girecekti. Peki, bu ne anlama geliyor?

Kürtçüler,"her çizgiden" siyasî görüşün temsil edildiği bir "Federe devlet parlamentosu" hazırlığı yapıyorlar. Bu doğrultuda AKP'nin oluşturulması konusunda "büyük gayretler" sarf ettiği o geniş "Kürtçü millî(!)kitle" içerisinde çok farklı siyasî görüşleri de "kucaklayabilen" bir "millî(!) bütünlük" sağlamak istiyorlar. TBMM'de öyle bir grup oluşturacaklar ki, o grup, "Kürt milliyetçiliğinin" en "liberalinden" en "fanatiğine" kadar her çizgiyi temsil ederek "bütünleştirebilecek!" Bütün bu kişiler, TBMM içerisinde "parlamento ve parlamenter deneyimi" elde edecekler. Ne için? Gelecekteki "Kürt Federe Devleti'ni" doğru yönetebilmek için. Yani burada da gelecekteki "Kürt özerk bölgesi veya federe devletini" yönetecek olan siyasetçilerin "yetiştirilip, deneyim kazanması" Türkiye Cumhuriyeti'nin bizzat kendisine yaptırılacak. Başka bir ifade ile Türkiye, kendisini bölenlere verdiği hizmetlerin bir başkasını da bu şekilde Kürtçülerin önüne altın tepside sunmuş olacak. Tabii ki, AKP'nin özel çabaları neticesinde…

AKP, ABD planının maşasıdır

Evet! Önümüzdeki süreç, "Birleşik Kürdistan Konfederasyonu'nun" hayata geçirilmesiyle ilgili çok önemli gelişmelere sahne olabilecek bir süreçtir. Nitekim, Başbakan'ın tam da seçim arifesinde ve durup dururken Irak'ı ziyaret etmesi pek hayra alâmet değildir! Hem de Necef, Bağdat ve Erbil üçgeni çerçevesinde… Hele Erbil'deki açılış ve Barzani ile samimî pozlarla birlikte yapılan açıklamalar önümüzdeki dönemle ilgili çok önemli ipuçları vermektedir. Bu ziyarette önemli mesajlar bulunmaktadır. Bunları şöyle özetleyebiliriz;

1) ABD'nin planı doğrultusunda Irak; Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında bölünecektir.

2) Tayyip Erdoğan, BOP'un "eş başkanı" ve "gerçekleştiricilerinden" biri olarak kendisinin de katkı verdiği "yeni harita" oluşumundaki rolünü tüm dünyaya tescil ettirmiştir.

3) Tayyip Erdoğan, BOP çerçevesinde "Kuzey Irak Kürt Devletine" verdiği desteği bir kez daha Türk kamuoyu nezdinde gözler önüne sermiştir. Bu aynı zamanda, yukarıda dile getirilen Türkiye'deki Kürtçü gelişmelerle birlikte ele alındığında, "Birleşik Kürdistan'ın kurulmasına" kendisinin verdiği katkının da en önemli kanıtıdır.

4) Başbakan, Barzani'ye yağ çekerek, seçimlerde onun da desteğiyle Güneydoğu'dan alacağı oy oranını arttırmaya çalışmıştır.

Fakat bu maddeler içerisinde 4. Madde hiçbir işe yaramayacaktır. Çünkü, ağzıyla kuş tutsa, AKP Güneydoğu'da oy oranının bugünkünün üstüne çıkaramayacaktır. Özellikle BDP, yukarıda da açıklandığı gibi, seçim dönemine çok sıkı bir şekilde hazırlanmaktadır ve yeni süreçle birlikte BOP çerçevesindeki "Birleşik Kürdistan'ın kurulması" bağlamında kendi üzerine düşecek görevin de çok iyi bilincindedir.

Ayrıca, AKP ile karşılaştırıldığında Kürtçü BDP, ABD ile AB'nin daha "kadim dostlarıdır." Zira, sömürgecilerin Kürtçülere AKP'den daha çok "ihtiyacı vardır." AKP bu projede, sadece ağzına "Neo-Osmanlıcılık balı" sürülmüş bir aracıdan başka bir şey değildir. ABD ve AB, AKP'den vazgeçebilir ama BDP'den vazgeçemez. Çünkü sömürgeciler AKP'den alacağını almıştır. Onlar bilirler ki, artık "diş macununu tekrar tüpe sokmakta mümkün değildir." Dolayısıyla AKP'nin yerine bir başkasının hazırlanmasında pek sakınca yoktur. Zaten hazırlanmaktadır da…

Diğer üç madde ise, Başbakan'ın "Birleşik Kürdistan Konfederasyonu'nun" önemli bir yer tutuğu "Büyük Ortadoğu Projesindeki" "yerini ve rolünü" ayan beyan ilân etmektedir.

PKK topyekün savaşa hazırlanıyor

Sömürgecilerin kontrolündeki "Kürtçü güçler" "yeni sürece" bütün güçleriyle ve "dayanışma" içerisinde hazırlanmaktadırlar. Bunun en güzel kanıtı da Öcalan'ın son beyanatıdır. Bu beyanatında Öcalan, tehdidin volümünü son noktasına kadar açmıştır. Çete reisi ne diyor; "(…) Demokratik anayasal çözüm gelişmezse kendiliğinden topyekün savaş dönemi başlar. Kızılca kıyamet kopar. O zaman sözün bittiği zamandır…"

Görüldüğü gibi "Demokratik anayasa" ile Kürtçü BDP'nin önce "özerklik" sonrasında ise "Birleşik Kürdistan'ın" oluşturulması yönündeki talepleri ve o doğrultudaki eylemleri örtüşmektedir. Peki Apo'ya göre bu sağlanmazsa ne olurmuş? Topyekün savaş başlarmış! İşte o topyekün savaşta, BDP'nin bugün "sivil itiaatsizlik" dedikleri "isyan provalarının" da çok önemli bir rolü olacaktır.

Ayrıca "ateşkes" süreci boyunca PKK'nın "derlenip toparlandığını" ve "savaşa hazırlandığını da" unutmamak gerekir. Malûm önümüz bahar ve yazdır. Teröristlerin "taze kuvvetlerle" dağlara yayıldığı mevsimdir. Bu "ateşkes" kesinlikle onlara yaramıştır ve Apo'da bunu bilmektedir. Seçimlerden sonra terörü arttırarak Kürtçü talepler konusunda "baskı" oluşturacaklardır.

Son dönemlerde TSK'nın özellikle oluşturulmuş "öz güvensizliğini" de işin içerisine katarsak, seçim sonrasındaki "şehit cenazelerinin" AKP'nin "Kürtçü ve işbirlikçi" politikaları için kamuoyunda bir "kırılganlık" yaratabileceğini de göz ardı etmemekte yarar bulunmaktadır. Bunlarla beraber Kürtçü ödünler de peş peşe gelecektir.

Tüm bu analizler çerçevesinde bir değerlendirme yaptığımızda; BDP'nin,

a) "Sivil itaatsizlik" eylemlerine,

b) Yeni TBMM grubundaki "her çizgiden" Kürtçü siyasi parti temsilcileriyle birlikte Leyla Zana ve Hatip Dicle gibi "Fanatik Kürtçüleri" de bir araya getirerek "millî(!) bir blok" oluşturmalarına bakarsak ve bunların üzerine Apo'nun "son beyanatını" da eklersek, karşımızda "bütünlüğü" ve "hedefi" olan bir "plan" görürüz. Bu plan Türkiye'yi içerse de bunun Kuzey Irak yönetimiyle "organik" bir bağı da bulunmaktadır. Yani Türkiye'de uygulamaya sokulan "Kürtçü mikro plan" Birleşik Kürdistan'ın kurulmasına yönelik "makro planın" bir parçasıdır. Bütün bu planlamanın gerçek "mimarının" ABD olduğu da kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortadadır.

Bu genel planlama içerisindeki AKP'nin rolü ise geçmişte olduğu gibi gelecekte de hız kesmeden devam edecektir.

Eser Özaltındere
turksolu.org 
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 22 Mayıs 2011 Pazar 02:59  ABD’NİN KÜRT ORDUSU PLANI
ABD'NİN KÜRT ORDUSU PLANI

Güney Doğu ve Doğu Anadolu bölgesindeki belediyelere 35 bin silah verildi. 2009 yılında başlanan dağıtımın amacı, bölge çapında etkili olacak bir ordu kurmak. Plan, zabıta ve özel güvenlik kuvvetlerinin merkezi bir yapıya bağlanmasıyla başlayacak. Bu kuvvetler daha sonra "Kürdistan" adı altında birleşecek ve resmileşecek.

Aydınlık gazetesi Amerika'nın Türkiye'yi bölme planlarında yeni bir adımı daha ortaya çıkardı. Güneydoğu'daki belediyelere silah dağıtılıyor.

Amerika'nın Ankara Büyükelçisi Ricciardone, PKK'ya karşı işbirliği yapıldığını iddia ediyor.

Oysa gerçek, Arınç ''Seçimden sonra açılım 10 misli olacak'' sözlerinde kendini belli ediyor.

Peki, 12 Haziran'dan sonra neler olacak?

Bu sorunun yanıtını da Aydınlık gazetesi veriyor.

BELEDİYELERE 35 BİN SİLAH
Güneydoğu, Doğu Anadolu ve Van Gölü Belediyeler Birliği'ne bağlı 196 il ve ilçe belediyesine 2009 yılından bu yana 35 bin silah dağıtıldı.

ZABITA VE GÜVENLİKÇİLERİN ROLÜ
Silahların yüzde altmışı zabıta kuvvetleri ve belediye güvenlik elemanlarının elinde. Kalanı ise belediyelerle bağlantılı resmi ve özel kurumların güvenlik elemanlarında.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NIN ÖNEMİ
Silahlar, belediyelerin İçişleri Bakanlığı'ndan talebiyle temin ediliyor. Eğer Amerika'nın "Kürt Planı" uygulanırsa, Türkiye'de de bir tür "peşmerge ordusu" kurulmuş olacak.

ulusalkanal 
Yazar Mesaj
point | Offline 22 Mayıs 2011 Pazar 11:27  bastan sakat bir yorum
ulusam kanal dediğin sey aydınlık dergisi gibi isçi partisinin kanalı. isçi partisi dediğin seyde aponun kankisi doğu perincekin.. simdi aponun kankisinin kaynaklarınımı ciddiye alalım.. yoksa ne olduğu açıkca belli olan durumlarımı..



Bu adamın kanalı olduğu belli olan ulusal kanal mı kaynak olarak gösterdiğiniz veri

 
Yazar Mesaj
point | Offline 22 Mayıs 2011 Pazar 11:32  turk solu dergisinden yazmıssınız
turksolu.org dergisinden yazmıssınız. bakın size bende oradan bir yazı daha koyayım..

Kılıçdaroğlu ABD ve PKK'nın adayı
Amerikan planı

Deniz Baykal’a ait olduğu iddia edilen kasedin piyasaya sürülmesinin ardından Türk siyaseti son derece hareketli ve karmaşık günlerden geçiyor.

Ancak bu karmaşanın arkasında çok düzenli şekilde işleyen bir “Amerikan planı” vardır.

Kamuoyu pek dikkat etmese de Türkiye yeni bir “Amerikancı sivil darbe” süreci yaşamaktadır ve yeni bir dönem kurgulanmaktadır.

Kamuoyundan gizlenen büyük tabloyu ortaya çıkartmak ve “Büyük Amerikan Komplosu”na dikkat çekmek istiyoruz.

Kasedin arkasında Kılıçdaroğlu var

Öncelikle şunu tespit etmeliyiz ki Deniz Baykal kasedinin arkasındaki isim ortaya çıkmıştır. Bu isim Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Olayın patlak vermesinin hemen ardından yaptığımız açıklamada Deniz Baykal’dan sonra CHP Genel Başkanlığı’na oturacak kişinin aynı zamanda kaset komplosunun arkasındaki isim olduğunu belirtmiştik.

Siyasetin şaşmaz kuralı bir süreçten faydalananın aynı zamanda o sürecin sorumlusu olduğudur.

Kasedi imal edenler ve piyasaya sürenler

Kasedi imal edenler ve piyasaya sürenler son yıllarda Türkiye’yi karanlık tertiplere boğan CIA merkezli Kürt ajanlardır.

Ergenekon sürecini tertipleyenler, Danıştay baskınını örgütleyenler her kim ise bu kasedi de onlar imal etmiş ve piyasaya sürmüştür. Bu ekip Tayyip Erdoğan’ın en yakın çevresini oluşturan Kürt danışmanlar kadrosudur.

Olay basit bir röntgencilik olayı değil uluslararası bir istihbarat faaliyetidir. Arkasında doğrudan CIA’nın teknik ekibi vardır.

Dünün Brütüs’ü Tayyip’ti bugünün Brütüs’ü Kılıçdaroğlu

Bu komplonun temel hedefi Türk siyasetini yeniden şekillendirmek ve yeni dönem Türkiye’sini oluşturmaktır.

Hatırlarsak bundan 10 yıl öncesinde de benzeri bir süreç yaşamıştık. O zaman Tayyip Erdoğan, Brütüs rolündeydi ve Erbakan’dan kopartılarak AKP’nin başına geçirilmişti.

Bugünün Amerikancı Brütüs’ü ise Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

ABD neden darbe peşinde?

Peki hemen akla şu soru gelebilir Tayyip Erdoğan gibi sadık bir hizmetkarı varken Amerika neden yeni bir isme ihtiyaç duysun?

Hele hele neden Deniz Baykal gibi Amerikancıların işine gelen isimden kurtulmak istesin?

Bu sorunun cevabı Amerikan emperyalizminin yeni dönem stratejilerinde bulunabilir.

Asıl darbe Baykal’a değil Tayyip Erdoğan’a

Kaset olayına hükümet çevreleri çok sevinmiş olabilir. Nitekim kasedi piyasaya sürenler de hükümetin has adamları olan Şeriatçı medyaydı. Ancak bu kaset kendilerini vuracak ve iktidardan alaşağı edecek kasetti bunun farkına varamadılar.

ABD sadece Deniz Baykal’dan değil daha fazla Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak istemektedir.

Nedenine gelince...

Tayyip Erdoğan 8 yıldır Amerika’nın kurduğu, büyüttüğü, iktidara getirdiği AKP’nin başındadır. Türkiye’nin bölünmesi, parçalanması sürecinde ABD’nin kendisinden istediklerini harfiyen uygulamıştır.

Ancak bu uygulama süreci son derece sancılı geçmiştir. Özellikle Atatürkçülüğe indirilen darbeler, Ergenekon süreci Türkiye’nin dinamiklerini derinden sarsmış ve Türkiye’yi “her şeye gebe” bir ülke haline getirmiştir.

Her şeye gebe ülke Türkiye

Her şeye gebe olmak ne demektir?

Öncelikle şunu görmek gerekir ki Türkiye “Kürtçü-İslamcı” iktidar cephesi ile “Atatürkçü-ulusalcı” muhalefet arasında iki kampa bölünmüştür. Türkiye Amerikan karşıtlığının dünyada en yüksek olduğu ülkedir. Ve bir dahaki seçimlerde Türkiye’de AKP’nin zaten gideceği ve ulusal güçlerin iktidara geleceği bir zemin oluşmuştu...

Bunun dışında Ordu’ya yönelik saldırıların pervasızlığı karşısında Ordu’nun askeri müdahale riski yükselmişti.

ABD bu tür kendi denetimi dışında gelişecek ulusalcı tepkilerden bir adım önce davranmış ve darbeyi başlatmıştır.

Ulusalcıların Amerikancı yapılması

Bu yanıyla darbenin ilk hedefi ulusal güçlerdir. Bugüne kadar AKP faşizmi altında ezilen, Silivri’lere sürülen, gözaltı operasyonlarına maruz kalan ulusalcı kesime Kılıçdaroğlu ile bu süreçten çıkma şansı verilmiştir.

Ancak bu desteğin karşılığı Amerikancı olmaktır. Amerika’dan nefret eden ulusalcılar Amerika ile dost olurlarsa tüm acılar bitecektir. Türkiye’yi de Tayyip Erdoğan değil Kılıçdaroğlu yönetecektir.

Bu aynı zamanda Atatürkçü, ulusalcı, solcu güçlerin yıllardır bir türlü kavuşamadıkları iktidar fırsatını ele geçirmeleridir.

ABD’nin kazancı ise Büyük Ortadoğu Projesi’nin önündeki en büyük güç olan ulusalcıların Amerikan planlarına razı edilmesidir.

Şeriatçıları yumuşattılar sıra ulusalcılarda

Kılıçdaroğlu yönetiminde iktidara taşınacak Atatürkçü, ulusalcı, solcu güçlerin Amerikan karşıtlığından vazgeçmeleri gerekecektir.

ABD’nin Ortadoğu’yu yeniden şekilllendirmesine karşı çıkmamaları gerekecektir.

Ama daha önemlisi Türkiye’nin bölünmesine ses çıkartmamaları gerekecektir.

Peki ulusalcılar, Atatürkçüler bunu yapar mı?

Nasıl ki radikal İslamcılar bugün en sadık Amerikan hizmetçisi oldularsa, aynı süreç ulasalcı Atatürkçü güçleri de aynı pozisyona sürükleyecektir.

ABD’nin ilk darbesi Tayyip Erdoğan’ı iktidar yapmıştı. Bunun sonucu Türkiye’nin Amerikan karşıtı Şeriatçı kesimlerinin ılımlılaştırılması ve Amerikancı yapılması oldu.

Şimdi aynı senaryonun aktörleri ulasalcı ve Atatürkçü güçler olacaktır.

ABD neden Tayyip’ten vazgeçti?

Bu planda vazgeçilen isim Tayyip Erdoğan’dır. ABD’nin Tayyip Erdoğan’dan vazgeçmesinin önemli sebepleri vardır.

Öncelikle AKP iktidarı kendisine verilen görevleri yerine getirmiştir ancak bu görev AKP’yi aşırı yıpratmış ve artık iş göremez hale getirmiştir. AKP’nin elinden daha fazlası gelmemektedir. AKP Türkiye’yi bölmeye çalıştıkça ulusal tepki artmaktadır.

Demek ki AKP ve Tayyip Erdoğan artık uygun isimler değildir, yeni hizmetkarlara ihtiyaç vardır.

“One minute”un hesabı

Bunun dışında son derece önemli bazı sebepler daha vardır.

Son derece Amerikancı olmasına karşın Tayyip Erdoğan’ın bazı adımları onun ipinin çekilmesinde önemli sebeptir.

İlk önemli hata Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e karşı aldığı tavırdır.

İkinci önemli hata İran’a desteğin sürmesidir. Hele hele en son nükleer takasta Türkiye’nin rolü ABD için kabul edilemezdir.

Üçüncü önemli hata ise Rusya ile geliştirilen enerji işbirliğidir.

Tayyip Erdoğan adeta vazgeçileceğini anlamış ve kendisine yeni bir rol ve yeni bir efendi bulmak istemiştir.

Bunlar ABD açısından affedilmez hatalardır. Tayyip Erdoğan şimdi bunun hesabını verecektir.

Tayyip’in kayıtları ne zaman çıkacak?

Tayyip Erdoğan son derece terbiyesiz bir üslup takınarak aklı sıra Deniz Baykal’la dalgasını geçmektedir. Ama biraz dikkatli olmasında fayda vardır.

Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal’ı kayda alan ekibin kendi istihbarat ekibi olduğunu bilmektedir. Ancak bilmediği şey istihbarat dünyasında her şeyin ikili olduğudur. Bugüne kadar Tayyip Erdoğan’ın emrinde muhalifleri dikizleyen, kaydeden ahlaksız şebeke herhalde saf insanlardan oluşmamaktadır.

Bu şebeke, bu çete aynı dönem içinde bağımsız bir şekilde davranarak kendi efendisini de izlemiştir. Yani Deniz Baykal’ı takip eden istihbarat gücü kendi şefini de kayda almıştır.

O nedenle yakında Tayyip Erdoğan’a ait kayıtlar da piyasaya düşebilir.

Bu, Tayyip Erdoğan’ın bundan sonra tümüyle esir olduğu anlamına gelir. Türkiye’yi satarken her tür kanunsuzlukları yapan Tayyip Erdoğan, bu kanunsuzluklarının kayda alındığını ve günü gelince servis edileceğini bilmektedir.

ABD’nin %40 hesabı

ABD’nin planı seçimlerde Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’yi iktidar yapmaktır. Bunun formülünü Kılıçdaroğlu %40 olarak açıklamaktadır.

CHP’nin mevcut oyu % 25’tir. % 25’in % 40’a çıkartılması ise hiç de zor değildir.

Birincisi Demokrat Parti önümüzdeki seçimlerde CHP’yi destekleyecektir.

İkincisi Sarıgül ekibi yeniden CHP’ye dönecektir.

Üçüncüsü Kürtlerin bir kısmı CHP’ye destek verecektir.

Dördüncüsü MHP’ye giden Atatürkçü oylar tekrar

CHP’ye dönecektir.

Beşincisi Abdülatif Şener’in partisi CHP’yi destekleyecektir.

Hatta ve hatta AKP içindeki Kürtçü ekip Tayyip Erdoğan’ı terk ederek Kılıçdaroğlu’yla birlikte hareket edecektir.

AKP’nin önümüzdeki seçimlerde %30’un altına düşeceği kesindir. ABD’nin planı CHP’yi %40’ın üzerine çıkartarak tek başına iktidar yapmaktır.

Kılıçdaroğlu ABD, Ordu ve TÜSİAD’ın adayı

Kılıçdaroğlu ekibinin bu yolda büyük destekçileri olacaktır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki Kılıçdaroğlu ismi ABD, Ordu ve TÜSİAD’ın ortak seçimidir. Türkiye’yi Ergenekon sonrası uzlaşma dönemine götürecek isim olarak Kılıçdaroğlu seçilmiş ve görevlendirilmiştir.

Kılıçdaroğlu Türkiye’nin uzlaşma iktidarı olacaktır.

Ordu ve Yargı Kılıçdaroğlu’nu destekleyecektir, muhalif denilen basın destekleyecektir, TÜSİAD destekleyecektir.

Kısacası AKP döneminin zarar gören kesimleri bu şekilde yeniden sürece dahil edilecektir.

ABD’de Obama Türkiye’de Kılıçdaroğlu

Kılıçdaroğlu neden seçildi peki? Başka bir isim bulunamadı mı?

Bu sorunun yanıtı Kılıçdaroğlu’nun kökeninde aranmalıdır.

Kılıçdaroğlu’nun en büyük özelliği Alevi olmasıdır. Türkiye’yi bölme ve ayrıştırma sürecine Alevilerin de resmi bir cemaat olarak katılması için Kılıçdaroğlu seçilmiştir.

Bu yanı onun mazlum ve mağdur yanını oluşturmaktadır. Tıpkı Obama gibi o da mazlumu oynamaktadır.

ABD’nin başına bir zenciyi getiren güçler demek ki Türkiye’ye de Alevi bir lider öngörmüşler demektir.

Böylelikle daha şirin ve mazlum bir diktatörümüz olacaktır.

Dünün mazlumu Şeriatçılar gidecek yarının mazlumu Aleviler gelecektir.

Dördüncü Dersim isyanı

Bunun dışında Kılıçdaroğlu yönetimi demek CHP’nin tümüyle Kürtçülerin eline geçmesi demektir. Gürsel Tekin ile birlikte uzun yıllardır bu tür bir örgütlenmenin içindedir zaten.

Bugün CHP teşkilatlarında ve belediyelerde Kürtçü olmayan barınamamaktadır.

Hatırlanacağı gibi Onur Öymen’le yaşadığı polemikte Kılıçdaroğlu Dersim isyancılarını savunmuş ve Atatürk’e karşı çıkmıştı. Kendi soyu gereği Dersim’i savunan Kılıçdaroğlu ile birlikte aslında Dördüncü Dersim Ayaklanması başlamıştır.

İlk Dersim ayaklanmalarında isyancıların arkasında İngiltere vardı şimdikinde ise ABD var.

Emperyalist destekli ırkçı, mezhepçi, bölücü bir ayaklanmayla karşı karşıyayız ve bu defa isyancıların merkezi Dersim değil Ankara.

Apo’nun adayı Kılıçdaroğlu

Kılıçdaroğlu solun tarihi boyunca yapmadığını yapacak bir isimdir. Daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın bile yapamadığını yapmaya hazırlanmaktadır.

PKK’yı ve Apo’yu affa hazırlanmaktadır.

Bilindiği gibi daha önce bir genel aftan bahsetmişti. Ancak bu affı çok istediği halde AKP bile başaramamıştı. Bunun nedeni ise muhalefetin gücüydü. Şimdi Kılıçdaroğlu ile birlikte PKK affı CHP’ye yaptırılacak ve herkes de bunu sessizce kabullenecektir.

Bu anlamıyla Kılıçdaroğlu sadece ABD’nin değil aynı zamanda Apo’nun da adayıdır.

Atatürk’ün değil Seyit Rıza’nın devamcısı

Kılıçdaroğlu’nun Kürtçülüğü genelde sinsicedir. Hiçbir zaman açıktan Kürtçülük yapmaz ama tüm ekibi Kürtçüdür.

Kılıçdaroğlu’nun yanında hiç Türk yoktur, bu tesadüf müdür?

Kaldı ki Kılıçdaroğlu’nun ekibi CHP içinde ve belediyelerde PKK’lılarla ve diğer taşeron terör örgütleri ile içli dışlı bir ilişki içindedir.

Bizler bugüne kadar Kılıçdaroğlu’ndan hiç Türklüğünü duyamadık.

Mesela kendisi çıkıp “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyebilir mi?

“Atatürk’ün Altı Ok’undan milliyetçiliği savunuyorum” diyebilir mi?

“Atatürk’ün Kürt isyanlarındaki tavrını destekliyorum” diyebilir mi?

Bunları diyemez ve demeyecektir de.

Çünkü Kılıçdaroğlu Atatürk’ün değil Seyit Rıza denilen teröristin devamcısıdır.

CHP Tunceli Aşiretine dönüştü

Bu durum karşısında CHP’liler ne yapmalı?

CHP’lilere önerimiz bu oyuna gelmemeleridir.

Amerikan uşaklığı yaparak iktidar olmak hiçbir onurlu insana, Atatürkçüye yakışmaz.

Kaldı ki Amerikancı olmadan da iktidar olunabilir.

Ancak görülen tablo tüm CHP’nin Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğidir. Bunun sebebi de CHP içindeki etnik ve mezhepsel örgütlenmedir.

CHP teşkilatında Kürtsen ve Aleviysen yükselirsin, Türksen ve Sünniysen barınamazsın.

Yıllardır bu kurallarla idare edilen CHP, adeta Tuncelili bir aşirete dönüşmüştür. Şimdi o aşiret liderini seçecektir.

CHP’ye düşen aşiret demokrasisini uygulamaktır.

Amerikan planları başarılı olabilir mi?

ABD ilk darbesini 2002 yılında yaptığında kamuoyunu uyarmış yaşananın bir darbe olduğunu söylemiştik.

Bugün de aynı şekilde uyarıyoruz halkımızı; Amerikan darbesi yaşıyoruz.

Ancak ABD’nin hesap edemediği bir şey var.

Önemli olan sağcılık, solculuk, Atatürkçülük, ulusalcılık vb. akımlar değildir. Önemli olan Türk milletinin kendisidir.

Dahil olunan grup değişebilir ama Türk milletinin Amerikan karşıtlığı değişmeyecektir.

Türk milleti bölünmeyi kabul etmeyecektir.

Türkiye’de Kürtçülük başarılı olamayacaktır.

Ulusal Parti, tüm Amerikancı, Kürtçü, etnikçi, mezphepçi güçlere karşı Türk’ün partisidir.

Önümüzdeki seçimlerde Türkler de oy kullanacak.

Alevilere, Kürtlere çok güvenenler bu ülkede Türklerin çoğunluk olduğunu görecekler!

http://www.turksolu.org/284/basyazi284.htm

okuma özrünüzü biliyoruz, idrak etme özrünüzü de biliyoruz. sizin için kısaca özetleyelim. Bu yazıda temel olarak Tayyip Erdoğan'ı ABD nin desteklediğini ancak belli bir güç olmayı başaran Ak Parti'nin ABD nin kontrolünden çıktığını ve bunun karşısında Tayyip Erdoğanı indirmek için alternatif olarak Kılıçdaoğlunu gördüklerini ve onunda pkk ilişkilerinden bahsediyor.

Seçim öncesi bir ay kadar önce CHP heyeti ABD ye gidip bir dizi görüşmeler yaptı. Tesadüf olmasa gerek..

Aynı senaryo Menderes içinde oynandı.. Menderesi darbeyle devirdiler. Durum o zamanda söyleydi ABD güdümünde baslayan yolculuk sonunda Rusya ile yakınlasması Menderesin sonunu hazırladı. Rusya ile yakın bağlantı kurulması ve rusyanın Türkiye destek vermesi abd nin isine gelmedi. Darbe bu sekilde hareke geçirilen eylemlerle gerçeklesti. Ergenekon ve balyoz denilen şeyde aynı sekilde gelisti. Ancak bu kez basarılı olamadılar. B planı ortaya konuldu..

Bugün yumurta atanlar vardı o zaman menderesin yüzüne çiçek vuranlar. O isimde çok tanıdık. Yılmaz Büyükerşen... Bunun mükafatı olarak da darbeciler ona darbe bildirgelerini basma dağıtma görevini verdiler..

Hatta herkes hatırlar Eskisehirde belediye baskanı olunca Büyükersenin ilk icraatı sözüm ona mükerrer sokak isimler var maskesiyle sokak isimlerini değistirmek olmustu. Eskisehirin en büyük bulvarı konumundaki olan Hasan Polatkan'ın adını değistirmeye yönelik bu girisimle hala o çiçeği vurduğu hırsla bu ismi halkın zihninden çıkarmak istedi. Ancak hala insanlar o bulvara hasan polatkan demeye devam ediyorlar. 
Yazar Mesaj
point | Offline 22 Mayıs 2011 Pazar 11:44  Perinçek ve Yalçın Küçük Aşkı
Perinçekin ulusal kanalının kaynak gösterirken perinçekin geçmisini unutan arkadasım. Yalçın küçükünde aynı tarz olması ve aynı şekilde chp ile bağlantısı ve sizin bunlara karsı sevgi ve askınız asikar ortada..

[code][/code]

Asağıda da PKK lı olduğu belli olan Yalçın Küçükü nasıl savunduğunu görebilirsiniz

Ulusal kanalın kırpma yalanları gibi değil..

[code]
KEMAL KILIÇDAROĞLU PKK'CIYALÇIN KÜÇÜĞÜ SAVUNUYOR. KOCAYUSUFCAN[/code] 
Yazar Mesaj
point | Offline 23 Mayıs 2011 Pazartesi 18:41  Hakkariye Özerklik Vaat etti
Kılıçdaroğlu'ndan şok vaad

Hakkari mitinginde konuşan Kılıçdaroğlu bir yandan KCK davasını eleştirdi, diğer yandan ''Özerklik' vaat etti...



Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Van'da düzenlenen mitingin ardından Hakkari'ye geçti.Kılıçdaroğlu konuşmasını yapmak için parti otobüsüne çıkmaya çalışırken, yoğun sevgi gösterisinde bulunan CHP'liler kısa süreli izdihama yol açtı.

Konuşmasında yerel yönetimlere özerklik konusuna değinen Kılıçdaroğlu: ‘'Evrensel kurallar dedik. Yine evrensel kurallar diyoruz. Yerel yönetimleri, Avrupa'da kabul edilen yerel yönetimler özerklik şartını aynen kabul edeceğiz. Böylece yerel yönetimlerin güçlenmesi, halka daha sağlıklı hizmet vermesi, sağlıklı gelirlere kavuşması belediye başkanlarının Ankara'ya gidip para dilenmemesi gibi...Bütün onları savunacağız.''dedi.

Başbakan Erdoğan'ın Hakkari mitinginde esnafın kepenk kapatması hakkında: ‘'Geldi buraya miting yaptı. Hakkarili esnafımız kepenk kapattı. Çıkmış Belediye Başkanı'nı suçluyor. Arkadaş önce bir düşün sen başbakanlık yapıyorsun vatandaş kepenk kapatıyorsa bir dert var bir sorun var. O tür sorunlarla ilgilen dertle ilgilen bak bakalım neden oluyor.'' diye konuştu.
 
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 23 Mayıs 2011 Pazartesi 20:02  
AKP Yeni Anayasa’yı İmralı’da yazacak

Akşener, “Sayın Başbakan ileri demokrasi vadiyle karşınıza çıkıyor ya iddia ediyorum bundan sonra kanunlar sokakta Anayasa’da Abdullah Öcalan’la İmralı’da yazılacak” dedi

Gün içinde seçim bölgesinde esnaf ve ev ziyaretleriyle seçmenle buluşan MHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı Meral Akşener, akşam proğramlarında ise ilçe başkanlıklarının organize ettiği toplantılarda STK temsilcileri, işadamları, muhtarlar ve ilçelerin önde gelen isimleriyle buluşuyor. Geçtiğimiz hafta Bahçelievler, Bakırköy, Güngören ve Başakşehir ilçelerinin organize ettiği yemekli toplantılara katılan Akşener hem gündemdeki konuları değerlendirdi, hem de partisinin seçim beyannamesi ile ilgili davetlilere bilgiler vererek oy istedi.

Burak ve Bilal de olacak mı?

YGS’deki şifre iddialarına da değinen Akşener, “1973’ten beri sınavlara şüphesiz güven duyulurken şimdi ise kopya iddiaların ardı arkası kesilmiyor. İlkönce KPSS’de üç kağıt oldu. Ondan sonra polis sınavlarında sahtekarlık oldu. Sonra baktık ki 1 Milyon 700 bin gençten 12 binini üst sıralara yerleştirebilmek için diğer gençlerin emekleri çalındı. Şimdi iktidar bunu soruşturup gerçekleri açığa çıkarmak yerine demokratik yollardan hakkını arayan gençleri polislere joplattılar. Başbakan bununla yetinmedi ve bu gençlerin karşısına 10 bin gençle çıkabileceğini söyledi. Şimdi bir soruyu sormak istiyorum. Bu 10 bin gencin arasında Bilal ve Burak Erdoğan da olacak mı? Senin çocukların olacak mı? Gençler arasına fitne sokmak bir başbakana yakışır mı” dedi.

Anayasayı Öcalan ile yazacaklar

Bu çocukların ülkeye olan güvenlerini yerle bir eden, haklarını meşru biçimde bir protestoyla arayan çocukları joplatan AKP hükümeti o hafta YSK’nın BDP destekli Bağımsız Adaylarla ilgili kararı nedeniyle sokakları yakıp yıkan, çatışma çıkaran, kan döken protestocular için polise ‘Sakın dokunmayın’ talimatı verdi. Şimdi sayın Başbakan ileri demokrasi vadiyle karşınıza çıkıyor ya iddia ediyorum bundan sonra kanunlar sokakta Anayasa’da Abdullah Öcalan’la İmralı’da yazılacak” diye konuştu.

Habur Hakimi Türk Bayrağı ve Atatürk fotoğrafını indirtti

Diyarbakır’da polis aracına karşı belediye dozerinin kullanılmasının taşlarının Habur’da döşendiğini belirten Akşener, “Benim bir öğrencim var Habur Sınır Kapısı’nda çalışıyor. Öğrencim bana Hakim beyin yanında Adalet ve İçişleri Bakanlığı'ndaki yetkililerle mahkeme için gümrük binasına yer aradıklarını ve bir yer beğendiklerini odadaki Türk bayrağı ve Atatürk fotoğrafını, mahkemeye çıkartılanlar provoke olmasınlar diye hakimin indirdittiğini ağlayarak söyledi. Bende bununla ilgili soru önergesi verdirttim. Bakanlıkta ‘inceliyoruz, soruşturuyoruz’ diyor. Hayır, böyle bir şey yok diyemiyor.” dedi.

 
Yazar Mesaj
point | Offline 24 Mayıs 2011 Salı 01:44  ulusal kanaldan mı buldun yazıyı yine :)
yine ulusal kanaldan buldun galiba yazıyı...

bir insanın tüm algı kanalları senin gibi nasıl tıkalı olabilir anlamak mümkün değil.. neyine yırtınıyorsun. sen burada kıçını yırtıyorsun.. adam gidip hakkaride özerklik vereceğim size diyor..

sen oranı yırtmaya devam ediyorsun adam pkk nın sehir yapılanması olan kck ya destek oluyor.. baydemirle aynı ağızdan konusuyor

sen oranı yırtmaya devam ediyorsun adam pkkya kosulsuz aftan bahsediyor. belgeleri değil videoları ortada..

hani baykala yaptığınız gibi birsey de değil bunlar. tv kanallarının falan çektiği aleni videolar.. hala neyi anlatmaya ne yalanlar uydurmaya çalısıyorsun..

haberturkun manseti



 
Yazar Mesaj
point | Offline 24 Mayıs 2011 Salı 01:49  hani pkklıları doldurdugu ssk yı nasıl batırmıs
bak sskyı pkklılarla doldurduğu belgelenen ve yine kendi avukatlığınıza soyunduğunuz ergenekoncu bir grup tarafından fislenen adamın ssk macerası..



CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, SSK Genel Müdürü olduğu dönemde kaynakları kuruttuğu ve kurumu iflasın eşiğine getirdiği gazete arşivlerinde.


Seçim meydanlarında; “Benim adım Kemal, ben kaynak bulurum” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, SSK Genel Müdürü olduğu dönemde kaynakları kuruttuğu ve kurumu iflasın eşiğine getirdiği gazete arşivlerinde yer almıştı.

CHP’li Mustafa Kul’un, III. Çiller Hükümeti’nde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Erzincan Milletvekili iken, SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nu savunanlara karşı, “Başarılı olmak bir kurumu batırmak mıdır?” şeklinde açıklama yaptığı da gazetelere yansımıştı.

Kemal Kılıçdaroğlu döneminde SSK’lıların ve emeklilerin hastane kuyruklarında olduğu, maaşların ödenemeyecek duruma geldiği arşivlerde yer almıştı. Arşivlerde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun, genel müdürlük görevinden ayrılıp Kocaeli milletvekilliği için DSP’den aday adayı olduğu, ancak DSP’nin, Kılıçdaroğlu’nu listeye bile almadığına dikkat çekiliyor. Kılıçdaroğlu, aday yapılmamasını, “Partinin takdiridir, saygıyla karşılıyorum” şeklinde değerlendirmiş.

İşte o kupürler:




“İŞÇİ EMEKLİSİNİN MAAŞ KUYRUĞU SORUNU ÇÖZÜLÜYOR”

Tarih: 4 Eylül 1992: İşçi emeklisinin “kaynak çilesini” sona erdirmek için değişik formüller üzerinde duruluyor. İşçi emeklilerine çek karnesi ya da banka kartı verilmesi gündeme geldi.

“BİZİM KAYNAK SORUNUMUZ YOK”

Tarih: 20 Mart 1994: SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu, SSK emekli maaşlarının gününde ödenmesi konusunda, “Bizim kaynak sorunumuz yok. Sorun Ziraat Bankası ile Hazine arasında” dedi.

“BAŞARILI OLMAK BİR KURUMU BATIRMAK MIDIR?”

Tarih: 16 Şubat 1996: Çalışma Bakanı Mustafa Kul, SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nu savunanlara karşı, “Başarılı olmak bir kurumu batırmak mıdır?” cevabını verdi. Kul, SSK yönetiminde yaptığı girişimler ve Kılıçdaroğlu’na karşı açtığı soruşturma için de, “Bir bildiğimiz var ki soruşturma açtık” dedi.

“İFLASIN SORUMLUSU DEVLET”

Tarih: 9 Kasım 1993:

Çiller’e son uyarı: ‘Şubat’ta emekliye maaş ödenmeyecek’

SSK, 1994 Şubat ayı ve sonrasında ‘maaş ödemeyeceğini’ hükümete bildirdi. ‘İvedi-Önemli-Gizli’ raporda, 26 trilyon liralık kaynak sağlanamadığı takdirde, emekli aylıklarının ödenemeyeceği, kurumun iflasının ilan edileceği vurgulandı.

(...) Başbakan Çiller’e, bakanlara ve Hazine Müsteşarlığı’na verilen raporda, ‘Kurum’un gelirlerinin yaklaşık 64 trilyon, emekli aylıkları ve diğer ödemelerin ise 90 trilyon olduğu belirtildi.

(...) Aradaki farkı oluşturan 26 trilyon liralık kaynağın bulunmaması halinde, sayıları 1.5 milyonu bulan emekli, dul ve yetimlerin 1994 Şubat ayı ve sonrası aylarda maaşları ödenmeyecekti.

(...) SSK’nın gizli raporunda, şu ifadeler de yer aldı:

“Emeklinin ay başında maaşımı alabilecek miyim noktasına gelmesi, devletin sosyal alandaki görevini yapmadığının somut bir kanıtıdır. Kaldı ki devlet, genel bütçeden ödenmesi gereken sosyal yardım zammını kurumun omuzlarına yıkarak, SSK’yı iflas noktasına getirmiştir.”

ARTIK BU KUYRUKLAR BİLE OLMAYACAK

Sayıları 1.5 milyona yaklaşan emekli, dul ve yetimler kendilerini kıt kanaat geçindiren maaşları alabilmek için banka önlerindeki kuyruklarda çile çekiyordu. 26 trilyon lira bulunmazsa, Şubat 1994’ten sonra banka önündeki bu izdihamlar bile yaşanmayacak.

“DSP, KILIÇDAROĞLU’NU LİSTEYE BİLE ALMADI”
“DSP, KILIÇDAROĞLU’NU LİSTEYE BİLE ALMADI”


Tarih: 8 Mart 1999: SSK eski Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu, genel müdürlük görevinden ayrılıp Kocaeli milletvekilliği için DSP’den aday adayı olmuştu. Ancak DSP, Kılıçdaroğlu’nu listeye bile almadı. (...) Kemal Kılıçdaroğlu, “Partinin takdiridir, saygıyla karşılıyorum” dedi.

GELİRLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ BAĞKUR VE SSK’DA GÖREV YAPTI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; 1983 yılında Gelirler Genel Müdürlüğü’ne Daire Başkanı olarak atandı. Daha sonra aynı Genel Müdürlükte, Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı.

1991 yılında, Bağ-Kur, 1992 yılında da SSK Genel Müdürlüğü’ne atandı. Kısa bir süre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda müsteşar yardımcılığı da yapan Kılıçdaroğlu, Ocak 1999’da kendi isteği ile SSK Genel Müdürlüğü’nden emekli oldu.
 
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 25 Mayıs 2011 Çarşamba 10:22  
akpnin imralıda apoyla pazarlık yaptığı zaten açık.

cumhurbaşkanı da devletin organları bu tür görüşmeler yapar dedi.

iyi polis kötü polis oynuyorlar, bdp pkk akp hepsi BOP oyuncuları, akp olmasaydı bugün pkk olmazdı, ecevit taviz vermemiş, orduyu suriye sınırına çekmiş, güçlü iktidarı gören dünya pkkyı avrupada bile dağıtmaya, tutuklamaya başlamıştı, örgütün eylemleri bitmiş, avrupadaki kadroları bile bittiklerini anlayıp dağılıyordu, ta ki türkiyede güçlü bir iktidar istemeyenler ekonomi, sanal krizlerle hükümeti yıpratıp, AKP kuklasını getirene kadar.

yıllık eylem sayısı 10a düşen pkk akp ile yine yıllık binlerce eylem yapmaya başladı, ölürken akpnin hayat öpücüğüyle bugünlere geldi, artık şehirlerde bile vatandaşı belediye otobüsünde yakabiliyorlar.

ecevit abd ile kandildekileri öldürme pazarlığı yapardı, akp kandildekilere iş bulma, istediklerini nasıl karşılayabileceği pazarlığını yapıyor. 
Yazar Mesaj
point | Offline 25 Mayıs 2011 Çarşamba 11:44  her zamanki gibi kuru sıkı atıyorsun
her zamanki gibi kuru sıkı sıkmıssın yine...

kaldıki böyle birsey var diyelim. siz devlet yönetmenin ne olduğunu unuttuğunuz için bu durumu anlamanız zor olur tabi. devletin savcısı vs. suçlularla iletisim her zaman kurarlar. bu sasılacak bir durum değil. kaldıki dediğiniz seyi belgeleme kanıtlama sansınız da yok. kuru sıkı atıyorsunuz çarkçı kemal gibi.

ancak suan yasananlar aleni kamuoyunun önünde yasanıyor. adam çıkıp pkk söylemlerini seçim beyannamesine koyuyor. hızını alamıyor meydanlarda özerklik sözü veriyor. bunlar kamuoyunun önünde kameralar kayıtta iken yaşananlar.

hala neyi kıvırtmaya çabalıyorsunuz anlamak mümkün değil..

Al sana somut bir örnek.



CHP ile KCK işbirliği ortaya çıktı



CHP-KCK-BDP ittifakını güçlendiren fotoğraflar Hakkari'den geldi. CHP'nin Hakkari mitingine katılanlar arasında BDP mitingleri ve örgütün illegal eylemlerine katılan şahıslar dikkat çekiyor.

CHP'nİn son seçimde 46 oy çıkarabildiği Hakkari'de meydanı hınca hınç doldurmasının sırrı aydınlandı. BDP ve PKK meydanı doldururken, CHP karşılığında sandık müşahidi garantisi verdi. CHP'nin Hakkari Mitingi'ne katılanlar ve katılımı sağlayanların çoğunun PKK Terör Örgütü'ne üyelik, yardım ve yataklık gibi suçlardan yargılanan ve defalarca terör örgütünün eylemlerine katılan isimler olduğu ortaya çıktı.

PKK ve KCK sempatizanları

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın mitinginde kepenk kapatma eylemi yaptıran PKK ve BDP'nin CHP mitingine bütün kadrolarıyla katıldığı görüntüleriyle ispatlandı. Kamera kayıtları incelendiğinde mitingin ön saflarında yer alanların büyük çoğunluğunun BDP yöneticileri ve üyeleri ile KCK'nın alt oluşumu olan Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi üyeleri olduğu belirlendi. Şehirdeki sivil itaatsizlik eylemlerini de organize eden bu isimlerden bazılarının PKK Terör Örgütü'ne üyelik, yardım ve yataklık gibi suçlardan yargılandığı öğrenildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ise yine bu isimler tarafından tutulan “ Kürdistana Hoş geldiniz” pankartı ile karşılandığı tespit edildi. Sadece CHP flamalarının dağıtıldığı miting alanında ise tek bir Türk Bayrağı'nın dahi bulunmadığı belirlendi. CHP il başkanlıkları her yerde Türk bayrağı dağıtırken, Hakkari'de CHP il yönetimi parti bayrakları haricinde bayrak dağıtmaması dikkat çekti. Miting öncesi esnafı gezen Belediye Başkanı Fadıl Bedirhanoğlu ile BDP İl Başkanı Orhan Koparan'ın mitinge katılın çağrısı yaparken, “ Biji Serok Apo, Katil Erdoğan, Baskılar Bizi Yıldıramaz” şeklinde sloganlar atılması yönünde basıklar yaptığı belirlendi.

CHP müşahitlik sözü verdi

2009 yerel seçimlerinde CHP'nin il genel meçlisi seçimlerinde 46 oy, belediye başkanı oylamasında ise sadece 331 oy aldığı öğrenildi. BDP'nin tüm imkanlarıyla CHP'ye destek vermesinin nedeninin ise sandık başlarında müşahit bulundurma hakkı olduğu belirtiliyor. CHP'nin bu hakkını Hakkari şehir merkezinde ve ilçelerde BDP kontenjanlarına devredeceği öğrenildi.


HP'nin Hakkari mitinginde Kemal Kılıçdaroğlu'nu izleyen şahıs, daha önce de molotof kokteyli ile eylemde görülüyor



Daha önce illegal örgüt eylemlerinde görüntülenen şahıs,, CHP'nin Hakkari mitinginde Kemal Kılıçdaroğlu'nu izlerken kameralara bu şekilde yansıdı



CHP -BDP-KCK ittifakı tartışılırken, işbirliğini kanıtlayan fotoğraflar Hakkari'den geldi. Hakkari mitinginde CHP'ye destek için katılan pek çok şahısın daha önce de BDP ve PKK yanlısı eylemlere katıldığı görüntülendi. CHP mitingine katılarak Kılıçdaroğlu'nu alkışlayan aynı şahıs, PKK elebaşı Abdullah Öcalan pankartlı eylemde de ön sırada dikkat çekiyor. 
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 25 Mayıs 2011 Çarşamba 13:56  
akp kazara tek başına iktidar olursa yine, eşbaşkanı olduğu BOPun yol haritası belli, coğrafi haritası da, türkiye, suriye ve ırak topraklarında bir kürdistan.

bop politikaları, bu coğrafi haritalar yıllardır protesto edilir ve bilinirken, akp başkanının BOP eşbaşkanı olduğunu yurt içi ve yurtdışında 100e yakın farklı konuşmasında dile getirmesi dururken, akpden başka birşey beklenemez.

abdnin yeni kuklası türkiye olacak, israilin yerini alacak, son yıllarda türkiyenin öne çıkarılması, israilin geri çekilmesi gerçekleşti, ileride tüm bu arap ve kuzey afrika ülkelerine türkiyeyi yönetmesini istediği AKP maşasıyla ulaşacak abd, gelişecek olaylarla ilgisi yokmuş, türkiye yapıyormuş görünecek. 
Yazar Mesaj
point | Offline 26 Mayıs 2011 Perşembe 01:55  durumun ne olduğu ortada
durumun ne olduğu asikar ortada.. pkklılara genel af sözü verdiği yetmeyen çarkçı kemal simdide özerklik vaadinde bulundu. hakkari mitinginde meydanı pkklı ve ddpliler doldur. hala ne bopundan bahsediyorsun.. pkknın istedği aday bir zamanlar ssk genel müdürlüğü zaman pkklı ve yasadısı sol örgüt militanlarını sskya dolduran. ssk hastanelerindeki ambulaslara alınan telsizleri dağdaki teroristlerin kullanımına verenler.. simdi meydanlarda aleni olarak aralarındaki iliskileride desifre ediyorlar. sende çıkmıs hala burada martaval okuyorsun..

 
Yazar Mesaj
point | Offline 27 Mayıs 2011 Cuma 01:32  Ahmet Şık’tan BDP’ye Tam Destek!
Ahmet Şık'tan BDP'ye Tam Destek!

Ergenekon sanığı gazeteci Ahmet Şık, bağımsız adayların Meclis'e girmesi için BDP'ye destek imzası verdi..


Aralarında Adalet Ağaoğlu, Nuray Mert, Hırant Dink'in oğlu Arat Dink, Mete Çubukçu, Şebnem Koru Fincancı, Sevim Belli, Zeynep Gambetti, Nazım Alpman, Ahmet İnsel, Gencay Gürsoy, Celal Başlangıç, Deniz Türkali, Derya Alabora, Erol Katırcıoğlu, Erturul Mavioğlu, Gültan Kaya, Yeşim Biber, Julide Kural, Fehmi Işık, Baskın Oran, bulunduğu 330 aydın, akademisyen ve sanatçı, Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu'nu destekleyeceklerine ilişkin Taksim Hill Otel'de basın toplantısı düzenledi. Hazırlanan metine imza atan 330 akademisyen, yazar, aydın ve sanatçı, "Bağımsızlar meclise, biz farklıklarımızla birlikte, özgür ve eşit yurttaşlar olarak yaşamak isteyenler" şiarıyla bloğun bağımsız adaylarını destekleyeceklerini açıkladı.

Toplantıya blok adayları Ahmet Türk, Abdullah Levent Tüzel, Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder, Sebahat Tuncel, Mustafa Avcı ve Emrullah Bingül de katıldı. Kürtçe ve Türkçe hazırlanan metne kalabalık grup adına Prof. Dr. Gencay Gürsoy ve Kürt Enstitüsü'nden Roni Mıraz okudu.

Bloğa destek verenler…

ABDULLAH AYSU, ABDURRAHMAN ATALAY, ABDÜLHEKİM DAŞ, ADALET, AĞAOĞLU, ADNAN DİNAMET, AHMET ASENA, AHMET DİNDAR, AHMET KARDAM, AHMET ŞIK, AHMET TELLİ, AHMET TULGAR, AHMET ÜMİT, AKİF KURTULUŞ, AKSU BORA, ALİ EROL, ALİ KENANOĞLU, ARAT DİNK, ARET GICIR, ASLI OMDAN, ATA SOYER, AYÇA DAMGACI, AYDIN ÇUBUKÇU, AYDIN ENGİN, AYŞE GÜNAYSU, AYŞE HÜR, AYŞEGÜL DEVECİOĞLU, BAHRİ BELEN, BALÇİÇEK İLTER, BARIŞ PİRHASAN, BEHÇET ÇELİK, BEKİR AĞIRDIR, BELMA AKÇURA, BERAT GÜNÇIKAN, BERİL EYÜBOĞLU, BİRCAN YORULMA, BURHAN SÖNMEZ, BÜLENT AYDIN, BÜLENT FORTA, BÜLENT SOMAY, CAFER SOLGUN, CELAL BAŞLANGIÇ, CELALETTİN CAN, CENGİZ GÜLEÇ, CHRISTOPHER STEPHENSON, COŞKUN ÜSTERCİ, ÇAĞATAY ANADOL, ÇİĞDEM MATER, ÇİĞDEM YALÇIN PAMUKÇU, DEMET DEMİR, DENİZ TÜRKALİ, DERYA ALABORA, DİLEK GÖKÇİN, DOÇ. DR. AHMET DEMİREL, DOÇ. DR. AYŞE BERKMAN, DOÇ. DR. BETÜL YARAR, DOÇ. DR. BÜLENT BİLMEZ, DOÇ. DR. ELVAN ALTAN ERGUT, DOÇ. DR. FERDA KESKİN, DOÇ. DR. FERDAN ERGUT, DOÇ. DR. FEZA ARSLAN, DOÇ. DR. FEZA ARSLAN, DOÇ. DR. GÜÇLÜ ATEŞOĞLU, DOÇ. DR. LEVENT YILMAZ, DOÇ. DR. NİLGÜN TOKER, DOÇ. DR. TEOMAN PAMUKÇU, DOÇ. DR. YÜKSEL TAŞKIN, DOÇ. DR. ZEYNEP GAMBETTİ DOĞAN TARKAN, DR. AHMET UHRİ, DR. AYŞEN CANDAŞ, DR. EMİN ALPER, DR. GAYE YILMAZ, DR. GÜREL TÜZÜN, DR. KORAY ÇALIŞKAN, DR. PINAR BEDİRHANOĞLU, DR. ÜSTÜN BİLGEN REINART, EKREM TÜKENMEZ, EMİNE UŞAKLIGİL, EMRE SENAN, ENİS RIZA SAKIZLI, ERCAN KANAR, ERDOĞAN AYDIN, ERGİN CİNMEN, ERKAN CAN, ERSİN SALMAN, ERTUĞRUL MAVİOĞLU, ESMERAY ÖZADİKTİ, ESRA KOÇ, EZGİ BAŞARAN,
FAHRİ ARAL, FATİH POLAT, FEHİM CACULİ, FEHİM IŞIK, FERİDUN KOÇ, FERYAL ÖNEY, FETHİYE ÇETİN, FİKRET İLKİZ, FİLİZ KERESTECİOĞLU, GARO PAYLAN, GAYE BORALIOĞLU, GÜL DİRİCAN, GÜLTEN KAYA, GÜNAY KUBİLAY, GÜNEY ÇEĞİN, GÜRHAN ERTÜR, HAKAN GÜNDÜZ, HAKAN TAHMAZ, HALİL ERGÜN, HALUK BİLGİNER, HALUK TEKELİ, HANDAN İPEKÇİ, HASAN BASRİ ÇIPLAK, HAYKO BAĞDAT, HÜLYA GÜLBAHAR, HÜSEYİN KARABEY, HÜSNÜ ÖNDÜL, ILGIN SU, IŞIL KASAPOĞLU, IŞIL UYAR, İBRAHİM AKSIN, İNCİ HEKİMOĞLU, İRFAN AKTAN, İSHAK KARAKAŞ, JAKLİN ÇELİK, JANET BARIŞ, JÜLİDE KURAL, KADİR AKIN, KARİN KARAKAŞLI, KAZIM ÖZDOĞAN, KEMAL AYDOĞAN, KEMAL AYTAÇ, KEMAL ÖRDEK, KEREM FIRTINA, KEREM KABADAYI, KORAY DÜZGÖREN, LAL LALEŞ, MAHİR GÜNŞİRAY, MAHMUT ALINAK, MAHMUT BOYNUDELİK, MEBUSE TEKAY, MEHMET AKSIN, MEHMET ALİ ALABORA, MEHMET DEMİR, MEHMET GÜLERYÜZ, MEHMET SALTOĞLU, MEHMET TİRGİL, MELİH BİÇER, MELİH YALÇIN, MELTEM AHISKA, MESUT ÖZTÜRK, MESUT VARLIK, METİN BAKKALCI, METİN BORAN, METİN YEĞİN, MIGIRDİÇ MARGOSYAN, MURAT ÇELİKKAN, MURAT PAPŞU, MURATHAN MUNGAN, MUSTAFA ATALAY, MUSTAFA SÜTLAŞ, MÜGE KARALOM, MÜGE SÖKMEN, NABİ YAĞCI, NADİRE MATER, NAİL SATLIGAN, NAZIM ALPMAN, NECDET OKCAN, NECMİYE ALPAY, NEŞE ERDİLEK, NEVRA AKDEMİR, NİHAT EMİLTAY, NİL MUTLUER, NİLGÜN ÖNEŞ, NİLGÜN YURDALAN, NİMET TANRIKULU, NURAY MERT, NURAY SANCAR, NURTEN TUÇ, ORHAN ALKAYA, ORHAN DİNK, ORHAN ESKİKÖY, ORHAN SİLİER, OSMAN KAVALA, OSMAN KÖKER, OYA BAYDAR, ÖMER TÜRKEŞ, ÖNDER ÇAKAR, ÖZCAN ALPER, ÖZCAN YURDALAN, ÖZGÜR DOĞAN, ÖZLEM DALKIRAN, PAKRAT ESTUKYAN, PINAR SELEK, PROF. DR. AHMET ÇAKMAK, PROF. DR. AHMET İNSEL, PROF. DR. AHMET TONAK, PROF. DR. ALİ NESİN, PROF. DR. AYŞE ERZAN, PROF. DR. AYŞE GÖZEN, PROF. DR. BASKIN ORAN, PROF. DR. BÜŞRA ERSANLI, PROF. DR. EROL KATIRCIOĞLU, PROF. DR. FATMAGÜL BERKTAY, PROF. DR. FERHAT KENTEL, PROF. DR. FERHUNDE ÖZBAY, PROF. DR. FİKRET ADAMAN, PROF. DR. FUAT ERCAN, PROF. DR. FUAT KEYMAN, PROF. DR. GENÇAY GÜRSOY, PROF. DR. HACER ANSAL, PROF. DR. JALE PARLA, PROF. DR. KUVVET LORDOĞLU, PROF. DR. MAHMUT MUTMAN, PROF. DR. MEHMET TÜRKAY, PROF. DR. MELEK GÖREGENLİ, PROF. DR. MERYEM KORAY, PROF. DR. MESUT YEĞEN, PROF. DR. MEYDA YEĞENOĞLU, PROF. DR. MİTHAT SANCAR, PROF. DR. NESRİN SUNGUR, PROF. DR. NİHAL SABAN, PROF. DR. NURAN YENTÜRK, PROF. DR. NURCAN ÖZKAPLAN, PROF. DR. NÜKHET ESEN, PROF. DR. OYA KÖYMEN, PROF. DR. ÖZGÜR SARIOĞLU, PROF. DR. SEMİH BİLGEN, PROF. DR. SİBEL IRZIK, PROF. DR. ŞAHİKA YÜKSEL, PROF. DR. ŞEBNEM KORUR FİNCANCI, PROF. DR. TAHA PARLA, PROF. DR. TAHSİN YEŞİLDERE, PROF. DR. TANAY SIDKI UYAR, PROF. DR. UYGUR KOCABAŞOĞLU, PROF. DR. YÜCEL SAYMAN, PROF. DR. YÜKSEL AKKAYA, RAGIP DURAN, RAGIP ZARAKOLU, RAUF KÖSEMEN, RIDVAN TURAN, RONİ MARGULİES, SABİH ATAÇ, SAMİ EVREN, SAMİ TAN, SARUHAN OLUÇ, SEDAT YILMAZ, SEDAT YURTDAŞ, SELEN UÇER, SELİM DEMİRDELEN, SELİM MAHMUTOĞLU, SELİM YILMAZ, SEMRA PELEK, SENNUR SEZER, SEREN YÜCE, SETTAR TANRIÖĞEN, SEVİL DEMİRCİ, SEVİM BELLİ, SEVİNÇ ALTAN, SEYFİ ÖNGİDER, SEZAİ SARIOĞLU, SEZAİ TEMELLİ, SİREN İDEMEN, SÜHA OĞUZERTEM, SÜREYYA BERFE, ŞAMİL ALTAN, ŞANAR YURDATAPAN, ŞEYHMUS DİKEN, ŞÜKRÜ ERBAŞ, TAMER LEVENT, TANIL BORA, TARHAN ERDEM, TARIK GÜNERSEL, TARIK ZİYA EKİNCİ, TAYFUN MATER, TUĞRUL PAŞAOĞLU, TURAN SARITEMUR, UFUK URAS, UĞRAŞ SALMAN, UMUR COŞKUN, ÜMİT ASLANBAY, ÜMİT ŞAHİN ,VECDİ ERBAY, VEYSİ SARISÖZEN, YAHYA AKYEL, YASEMİN GÖKSU, YAVUZ ÖNEN, YEŞİM BÜBER, YILDIRIM TÜRKER, YILDIZ ÖNEN, YILMAZ AYSAN, YONCA VERDİOĞLU, YRD. DOÇ. DR. EROL KÖROĞLU, YRD. DOÇ. DR. ESRA ARSAN, YRD. DOÇ. DR. ESRA MUNGAN, YRD. DOÇ. DR. ÖZGÜR MÜFTÜOĞLU, YRD. DOÇ. DR. TÜMAY ARSLAN, YRD. DOÇ.DR. MURAT PAKER ,YÜCEL GÖKTÜRK, YÜCEL TUNCA, YÜKSEL SELEK, ZAFER AYDIN, ZEKİ GÜL, ZEKİ TOMBAK, ZÜBEYDE KILIÇ
 
Yazar Mesaj
point | Offline 27 Mayıs 2011 Cuma 09:47  Zorla kepenk kapattırmaya 6 delil
Zorla kepenk kapattırmaya 6 delil

Eski BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, esnafa zorla kepenk kapattırıldığını belirten Başbakan Tayyip Erdoğan'ı yalan söylemekle itham etti ve "Tehditle, şantajla kepenkler kapatılıyormuş. Tek birini ispatlayın, özür dileriz." dedi.



Ancak Güneydoğu'da yaşanan olaylar Demirtaş'ı doğrulamıyor. Son 1 yıl içinde sadece Diyarbakır'da 'zorla kepenk kapattırmak'la ilgili 6 hadise adliyeye intikal etti. Esnafın şikayeti ve güvenlik görevlilerinin tespiti üzerine yakalanan 5 kişi, 'tehdit ve şantajla kepenk kapattırdıkları' gerekçesiyle çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı. En son hadise 10 gün önce yaşandı. Şırnak'ın Uludere ilçesinde 12 PKK'lının öldürülmesi üzerine 16 Mayıs 2011 günü Diyarbakır Kayapınar ilçesi Peyas Mahallesi Yeni Hal Kiptaş Lisesi etrafında esnafı dolaşarak kepenk kapattıran Ö.A. şikayet üzerine gözaltına alındı. Tahkikatın ardından adliyeye sevk edilen sanık, cezaevine gönderildi. Aynı gün, Yenişehir ilçesi Gevran Caddesi üzerinde esnafı dolaşarak kepenk kapattıran F.K. tutuklandı.

Zorla kepenk kapattırma konusunda son bir yılda yaşanan olaylardan bazıları şöyle:

2 Haziran 2010 günü Diyarbakır'ın Bağlar ilçesi Medine Bulvarı üzerinde kepenk kapattırma eyleminde bulunan B.T. ve R.B., esnafın şikayeti üzerine yakalanarak gözaltına alındı. Mağdurların ifadesi ve tahkikatın ardından adliyeye sevk edilen sanıklar tutuklanarak cezaevine gönderildi.

20 Nisan 2011 tarihinde Diyarbakır Bağlar ilçesi 5 Nisan Mahallesi Medine Bulvarı üzerinde esnafı dolaşarak zorla kepenk kapattırdıkları tespit edilen M.Y.K., S.Ç. ve N.B., polis tarafından yakalandı.

20 Nisan 2011 günü Diyarbakır Kayapınar ilçesi Peyas Mahallesi Musa Anter Caddesi üzerinde esnafları dolaşarak kepenk kapattıran B.A., şikayet üzerine yakalanarak gözaltına alındı. İfadelerin ardından mahkemeye sevk edilen zanlı, tutuklanarak cezaevine konuldu.

16 Mayıs 2011 günü Diyarbakır Yenişehir ilçesi Kooperatifler Mahallesi Gevran Caddesi üzerinde işyerlerini dolaşarak kepenk kapattıran F.K., esnafın şikayeti üzerine gözaltına alındı. Adliyeye sevk edilen sanık, tutuklanarak cezaevine gönderildi.

16 Mayıs 2011 günü Kayapınar ilçesi Peyas Mahallesi Diclekent Bulvarı City Park karşısında esnafı dolaşarak kepenk kapatıran H.G., güvenlik güçleri tarafından yakalandı.

16 Mayıs 2011 günü Kayapınar ilçesi Peyas Mahallesi Yeni Hal Kiptaş Lisesi etrafında esnafı dolaşarak kepenk kapattıran Ö.A., esnafın şikayeti üzerine gözaltına alındı. Tahkikatın ardından adliyeye sevk edilen sanık tutuklanarak cezaevine gönderildi.
 
Yazar Mesaj
point | Offline 27 Mayıs 2011 Cuma 09:48  CHP mitinginde BDP’liler vardı
CHP mitinginde BDP'liler vardı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Hakkari'de yaptığı mitinge ilişkin itiraf gibi açıklama Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)'nden geldi.




BDP Genel Başkan Yardımcısı Filiz Koçali, Kılıçdaroğlu'nun mitingindekilerin BDP'li olduğunu açıkladı. Koçali, Kürtlerin artık kendi kendilerini yönetmek istediğini ileri sürdü.

Bazı sivil toplum temsilcileri ile Genel Merkez'de basın toplantısı düzenleyen Koçali, medyayı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki olayları farklı yansıtmakla suçladı. Koçali, Kürt sorununun çözümüne çok yakın, bir o kadar da uzak olduklarını savundu. Koçali, "Diyelim ki şiddet, askeri operasyonlar, tutuklamalar bitti. Sorun biter mi, bunlar insan hakları boyutu. Sorunun çözümünde temel meseleler var. Bunlar, Kürt kimliğinin tanınması, anayasal güvenceye alınması, anadilde eğitim, Kürtlerin kendi kendini yönetmesi. Bunu birileri 'Demokratik özerklik' diye tanımlayabilir, başka tanımlarla dile getirilebilir ama mesele aynıdır. Mesele, Kürtler artık kendi kendilerini yönetmek istiyorlar. Bunlar çözülmeden Kürt sorunun çözümlendiği konusunda hemfikir olmayacağız." dedi.

Gazetecilerin sorularını cevaplayan Koçali, CHP'nin Hakkari mitingine BDP'lilerin katılıp katılmadığına ilişkin bir soruya "Muhtemelen BDP'li arkadaşlardı. Kıskananlar çatlasın diye espri yapmışlar. İyi de espri yapmışlar. Başbakan, Hakkari'ye gittiğinden beri bunun hezeyanını yaşıyor. Başbakan'a bu aklı kim verdi ki 'Sen Hakkari'ye git' diye. Başbakan oraya hangi cesaretle gidiyor? 'Sevmeyen çeksin gitsin' lafını orada etmişti. Bence Başbakan Hakkari mitingini, Kılıçdaroğlu'nun mitingine kaç kişinin gittiğiyle değil, bizim orada yapacağımız mitingle kıyaslasın. Orada on binler toplanacak." diye konuştu.

İstanbul'daki patlamaya ilişkin ise Koçali, şiddet zemini oluşturmak isteyenlerin bunu yapmış olabileceğini belirterek, buna fırsat verilmemesi gerektiğini kaydetti.

cha 
Yazar Mesaj
point | Offline 27 Mayıs 2011 Cuma 09:50  PKK’yla Masaya Oturan MHP’li!!!
PKK'yla Masaya Oturan MHP’li!!!

AKP’yi PKK ile masaya oturmakla suçlayan MHP’li Ümit Özdağ’ın, PKK ile hem Türkiye’de hem Amerika’da masaya oturduğu ortaya çıktı.


MHP’nin ‘beyin takımında’ yer alan milletvekili adayı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, ‘Diyarbakırlı bir işadamı’ aracılığıyla PKK’yla hem Türkiye’de hem de Amerika’da masaya oturduğu, örgüt liderlerinden Murat Karayılan tarafından da Kandil’e davet edildiği ortaya çıktı.

TSK ile bağlantısıyla gündeme gelen Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi ‘nin (ASAM) başkanıyken önce MHP Genel Başkanlığı için ismi geçen ardından MHP İstanbul milletvekili adayı olan Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, PKK temsilcileriyle yaptığı görüşmeler MİT raporlarına yansıdı.

MİT’in çok güvenli bilgileri aktarırken kullandığı “Hassas Kaynak” ifadesiyle gönderilen belge, 4 Mart 2003 tarihini taşıyor. 15 Kasım 2002’de üçüncü bir kişi arabuluculuğunda, PKK mensubu bir kişi ile ASAM Başkanı Özdağ arasında Özdağ’ın ofisinde gerçekleştiği belirtilen görüşmede, Özdağ’a görüşmenin gizli kalacağı konusunda PKK’lılar tarafından güvence verildiği belirtiliyor.

Özdağ’a Kandil’den davet

MİT belgesinde, sözkonusu arabulucunun Mehmet Mehmetoğlu’nun Diyarbakırlı bir işadamı, PKK’lı şahsın ise İrfan Güler olduğu belirtiliyor. 15 Kasım 2002’de gerçekleşen görüşmede PKK temsilcisinin, Ekim 2002’de ASAM Başkanı’nın görüşme talep etmesine rağmen gelmediği, Murat Karayılan’ın ise K. Irak’a davet etmesine rağmen Özdağ’ın gitmediğini dile getirdiği belirtiliyor. Özdağ’ın ise Ekim ayında yurt dışında başka bir konferans daveti nedeniyle görüşmek için Avrupa’ya gidemediğini belirttiği, Karayılan’la görüşmeye gidememesiyle ilgili ise daha ilginç bir gerekçe sunduğu ifade ediliyor.

Karayılan’ın davetine “teşekkür” ettiği belirtilen Özdağ’ın, kendisinin derin devletin adamı olduğuna yönelik kamuoyundaki inancı, görüşmeye gelememe gerekçesi olarak sunduğu belirtiliyor. Özdağ’ın, kamuoyunda bilinenin aksine sorunun diyalogla çözülmesine olan inancını PKK temsilcisine ifade ettiği de belgeye yansıyan bilgiler arasında. MİT belgesinde PKK Temsilcisi’ne Özdağ’ın verdiği kritik bilgiler de yeralıyor.1997 yılında ABD’de dönemin PKK temsilcileriyle görüşen Özdağ, “Örgüt silahları sustursun, silahlı güçlerini sınırların dışına çeksin, soruna tartışma ve çözüm zemini doğar” dediğini ancak buna karşılık bulamadığını belirtiyor.

MHP’nin 'Şahin'lerinden

Bahçeli’nin İstanbul 2. Bölge 4. Sıradan aday gösterdiği Ümit Özdağ, geçtiğimiz ay görkemli bir törenle MHP’ye katılarak Bahçeli tarafından rozet takılmıştı. Özdağ’ın hem Türkiye’de hem de Amerika’da PKK’nın üst düzey isimleriyle yaptığı görüşmeler, MİT’in çok gizli belgelerinde yer aldı.

Hükümeti hep ‘müzakere’ ile eleştirdi

MİT raporlarında PKK’yla pazarlığı ortaya çıkan MHP milletvekili adayı Ümit Özdağ, son dönemlerde AK Parti hükümetine yönelik ‘PKK’yla müzakare ediyorlar. MHP müzakere değil mücadele yapacak’ eleştirileriyle öne çıkıyordu.

Son olarak CNN Türk’de “Ne Oluyor” programına katılan Özdağ, medyanın MHP’nin söylemlerini çarpıttığını, terörle müzakere değil mücadele edeceklerini ve Güneydoğu halkı üzerinde PKK baskısı olduğunu, gerçek demokrasi için bu baskının ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi. Özdağ, PKK ile müzakarelere ilişkin şu eleştirilerde bulunmuştu: “Şu anda hazırlanan AKP Anayasası’nın yazarlarından birisi de Abdullah Öcalan’dır. İmralı’da, Öcalan’la neyin müzakeresi yapılıyor? Her halde Öcalan’ın sağlık durumu veya PKK’lıların dağdan inmeleri sonrasında hangi işlere yerleştirilecekleri değil. Müzakere edilen yeni anayasadır. AKP ‘çakma milliyetçilik’ yaparak oy toplamaya çalışıyor.”

‘Yine görüşelim’ diye ayrılıyorlar

MİT raporlarına yansıyan pazarlıklara göre Özdağ ile PKK 2002’de masaya oturdu ve bu görüşmeler MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde MGK Genel Sekreterliği’ne de iletildi. MİT raporuna göre, Özdağ bu görüşmelerde PKK temsilcisiyle ‘örgüt silahlı güçlerini sınırların dışına çeksin, soruna tartışma ve çözüm zemini doğar’ teklifini iletti ancak bu istek örgüt tarafından reddedildi.

Görüşmeyi yararlı bulan Özdağ’ın, bu tür görüşmelerin devam etmesini istediğini söyleyerek “gizlilik” ricasında bulunduğu ve konuyu üst düzeyde tanıdığı dostlarına ileteceğini belirttiği belgede yeralıyor.



Cevheri Güven/ Star 
Yazar Mesaj
point | Offline 27 Mayıs 2011 Cuma 09:54  Kapalı Kapılar Ardında CHP-BDP İttifakı!
Kapalı Kapılar Ardında CHP-BDP İttifakı!

Geçen dönem MHP ile ittifak arayışına giren CHP, kaset operasyonuyla şekillenen yeni yapısıyla bu kez, BDP'ye kucak açtı.



Seçim sandıklarının kurulmasına kısa bir zaman kala, kapalı kapılar ardında şekillendirilen CHP-BDP ittifakı gün yüzüne çıktı.

2007'deki milletvekili genel seçimleri sürecinde MHP ile ittifak arayışlarına giren CHP, kaset operasyonuyla şekillenen yeni yapısıyla önümüzdeki seçimler için BDP'ye kucak açtı.

Bir eliyle kurt işareti yapan ve diğer elinde 6 oklu bayrak taşıyan partili fotoğraflarının dikkat çektiği 2007 seçimlerinde, CHP=MHP ilanlarıyla oy toplamaya çalışan partinin BDP ittifakı, Anayasa değişikliğinin oylandığı 12 Eylül referandumu sürecinde ortaya çıktı.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlık koltuğuna oturduğu dönemde iyice belirginleşen ittifak, bir kısmı molotoflu PKK eylemlerinde boy gösteren BDP'lilerin desteklediği mitinglerle şeffaflaştı.

İTTİFAKIN İLK HEDEFİ ANAYASA
Anayasa'dan darbenin izlerini silen 12 Eylül 2010 referandumu öncesi TBMM'de yaşanan gelişmeler, CHP-BDP ittifakının sahnelendiği ilk süreç oldu. CHP ve BDP'li vekiller, değiştirilmesi planlanan Anayasa maddelerinin Meclis'te oylanmasını engellemek için ortak mesai yaptı. 24 saat boyunca vardiyalı sistemde çalışan CHP ve BDP'li vekiller, oylamaları kilitlemek için Meclis'e sürekli soru önergesi verdi.

DEMOKRASİYE GEÇİT YOK
CHP ve BDP'nin ittifakı, Meclis'teki oylamaların ardından başlayan referandum sürecinde önce meydanlara, ardından seçim sandıklarına yansıdı. CHP ve BDP, referandum sandıklarından 'evet' oyunun çıkmaması için kampanya yürüttü.

Referandumu boykot etme kararı alan BDP, vatandaşın iradesine ipotek koydu. Sandık başına giden Kürtlerin 'evet' oyu kullanacağından emin olan BDP, toplumsal baskıya başvururken terör örgütü PKK da doğu illerinde yaşayan vatandaşları 'evet' oyu kullanmamaları yönünde tehdit etme ve şiddet uygulama görevini üstlendi.

TERÖRİSTLERİN YASINI TUTTU
Şırnak'ın Uludere ilçesinde öldürülen 12 terörist için PKK ve BDP tarafından ilan edilen 3 günlük yas kararına CHP de uydu. CHP Diyarbakır birinci sıra milletvekili adayı eski Devlet Bakanı Salih Sümer'in çalışmalarını yürüttüğünü seçim bürosu, kepenklerini indirdi. CHP İl Başkanı Muzaffer Değer, Diyarbakır'da kepenk kapatanların kararına saygı göstermek için seçim bürosunu açmadıklarını söyledi.

HAKKÂRİ'DE CHP-BDP-PKK İTTİFAKI
12 Haziran seçimleri kapsamında Hakkari'de düzenlenen mitingler, CHP-BDP ittifakına yeni bir boyut kazandırdı. İttifaka dahil olan PKK, Hakkari mitinginde yüzünü gösterdi. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 21 Mayıs Cumartesi günü gerçekleştirdiği Hakkari mitingi öncesinde, baskıyla esnafa kepenk kapattıran ve sokağa çıkma yasağı ilan ederek vatandaşa baskı yapan terör örgütü elemanları, 2 gün sonraki CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun mitingine zafer işaretleriyle katıldı. Parti destekçilerinin yanı sıra BDP'nin il yöneticileri de miting alanındaydı.

Öcalan'ın doğum günü kutlamalarına destek

Terör örgütü yandaşları, bu yıl 4 Nisan'da teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın doğum gününü Şanlıurfa'nın Suruç ilçesi yerine Halfeti ilçesinde kutladı. CHP'li Halfeti Belediyesi'nin bu yılki toplanmanın kendi ilçelerinde gerçekleştirilmesi için BDP'ye başvurduğu ve her türlü desteği vermeyi taahhüt ettiği öğrenildi. Suruç'taki BDP'li ilçe belediye yöneticileri ise bu duruma itiraz ederek toplanma merkezinin her sene olduğu gibi yine kendi ilçelerinin olmasını istedi. Ancak BDP'li üst yöneticilerin bu duruma karşı çıkarak, 'Madem CHP Halfeti ilçe Belediye Başkanı Mahmut Özdemir'den böyle bir talep ve destek var. Bizde geri çevirmeyiz' diyerek, karşı çıktığı belirtildi. BDP'li yöneticilerin bu tutumunun Abdullah Öcalan'ın 12 Haziran seçim öncesi CHP ve BDP ittifakına sıcak bakmasıyla alakalı olduğu ifade edildi. Bunun üzerine terör örgütü yandaşları, Öcalan'ın doğum gününü kutlamak için Halfeti ilçesinin Ömerli köyünde toplandı. CHP'li belediye ise, doğum günü kutlamalarına çeşitli etkinlik ve hizmetleriyle destek verdi.

Miting kardeşliğini itiraf ettiler
Başbakan Erdoğan'ın şehre geldiği gün çöpleri dahi toplamayan BDP'li Hakkâri Belediyesi de sabah erken saatlerde, Kılıçdaroğlu'nun mitingine hazırlık için hummalı bir çalışma başlattı. Belediye, Kılıçdaroğlu'nun konuşma yapacağı kavşakta çevre düzenlemesi ve temizlik yaptı. Belediye binası da kapı ve pencerelerine kadar temizlenerek CHP liderinin ziyaretine hazırlandı. Bulvar Caddesi'nde çoğunluğunu zafer işareti yapan BDP'lilerin oluşturduğu kalabalığa konuşan Kemal Kılıçdaroğlu da kepenk kapatma eylemlerine destek verdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Hakkari'de yaptığı mitinge ilişkin BDP'den dün itiraf niteliğinde bir açıklama geldi. BDP Genel Başkan Yardımcısı Filiz Koçali, Kılıçdaroğlu'nun mitingine destek veren kalabalığın BDP'li olduğunu açıkladı.
 
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 27 Mayıs 2011 Cuma 18:34  
Cumhurbaşkanı Gül de, “İmralı ile görüşmeler” iddiasını soran gazetecilere “Böyle çetin bir mücadelede her şey sizin gözünüzün önünde, kameraların önünde konuşulacak değildir...” diyerek üstü kapalı olarak görüşmeleri doğruladı.

tarih 9.2010

tabiri caizdir, değildir ama millet buna akpnin daha zıçtığı bok kurumadan başkasına sıvıyo der haklı olarak.

imralıyla pazarlıklar yapan, en yetkili ağızlardan doğrulanan akp ve militanları bugün chpyi, mhpyi bile pkk ile işbirliğiyle suçlamaktan çekinmiyor.

millet gerçekleri görürse alırlar sandıkta cevabı yoksa yalan dolan iftira, diktatörlük düzenine, BOPa devam. 
Yazar Mesaj
point | Offline 28 Mayıs 2011 Cumartesi 01:24  bırak öküz altında buza aramayı
öküz altında buza arama.. somut seyler sun ortaya.. ortada bir sey yok. senin gibi akli dengesinin durumu tartısılır birinin kuyuya attığı tasları çıkaracağız diye tırmalıyoruz..

ima olayına bakarsan sizin çarkçı kemalle ilgili çok seyler ima edenler oluyor. hemde chp içinden..

ki sana geçen de demistim. siz ülke yönetmeyi bilmediğiniz unuttuğunuz için.. kaldıki halk nasıl yönettiğinizi ve ne hale getirdiğinizi bildiği için ülkeyi size bunu vermiyor ve vermeyecekte.. siz ezbere konusuyorsunuz.

iktidar suan kamuoyunun kendine verdiği yetki ile devleti temsil eden kurumdur. güçler ayrımı vs. gibi detayları anlatırım ama 7+4=12 sanan birini kurtarıcı olarak gören biri bunu ne kadar anlayabilir.. o yüzden fazla detaylandırmayayım.. Devlet kurumları her türlü sekilde herkesten bilgi alabilir, konusturabilir..

kaldıki dediğiniz seylerle ilgili somut bilgi verileriniz yok.. oysa sana çarkçı kemalin almanyada teröristlerle görüstüğünün belgelerini göstereyim..

[code][/code]

hala neye kıvırtacaksın bakalım..

yok ima etmismis.. su hani yerel seçimler öncesi gandinin belediye baskanı olursam 600 lira dağıtcam diye öften öttürmesi gibi. öften öttürüyorsun..  
Yazar Mesaj
point | Offline 31 Mayıs 2011 Salı 00:52  Kemal’in PKK’lıları
Kemal'in PKK'lıları

PKK'lılara genel af sözü veren ve son olarak da özerklik vaadinde bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun milletvekili aday listelerinde PKK ile bağlantıları adli kayıtlara girmiş çok sayıda isim bulunduğu tespit edildi.



Teröristlere “genel af” sözü veren ve son olarak da özerklik vaadinde bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun milletvekili aday listelerinde PKK ile bağlantıları adli kayıtlara girmiş çok sayıda isim bulunduğu tespit edildi. Kardeşi ve yakın akrabaları arasında PKK sempatizanlığı bilinen isimler de hesaba katıldığında CHP listelerindeki PKK'ya yakın ve PKK'lı isimlerin sayısı hayli yüksek.

KCK TUTUKLAMALARINA TEPKİ
CHP, yeni dönemde KCK davalarının sanığı pozisyonunda bulunan PKK'lılara da sahip çıkmaya başladı. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Doğu illerinde yaptığı mitinglerde KCK tutuklamalarını seçim kürsüsünden eleştirmeye başladı.

ÖCALAN'IN DOĞUM GÜNÜNÜ KUTLAYAN CHP
4 Nisan'da Abdullah Öcalan'ın doğumu için Şanlıurfa'da yapılan kutlamalara CHP'li Halfeti Belediye Başkanlığı destek verdi.

CHP, PKK'NIN BOYKOTUNA DA SAHİP ÇIKTI
Şırnak ve Hakkari'de 12 PKK'lı teröristin öldürüldüğü operasyonlar sonrasında PKK ve BDP boykot kararı aldı. Bu boykot kararının en büyük destekçisi ise CHP oldu, PKK ile birlikte teröristlerin ardından yas tuttu.

PKK İÇİN SEÇİM BÜROSU KAPATTILAR
PKK boykotuna sahip çıkan CHP, Diyarbakır'daki tek seçim bürosunu da kapatarak boykota tam destek verdi. CHP, Diyarbakır'da yapılan kepenk kapatma eylemlerine de destek verdi.

HAKKARİ MİTİNGİNDE ÖZERKLİK VAADİ
Son olarak Kemal Kılıçdaroğlu, Hakkari'de gerçekleştirdiği mitingde tam da PKK-BDP paralelinde özerklik vaadinde bulundu.

CHP LİSTELERİNDEKİ PKK'LI ADAYLAR

CHP lideri Kılıçdaroğlu tarafından PKK ile bağlantıları adli kayıtlara girmiş çok sayıda kişi CHP listelerinden milletvekili adayı gösterildi. CHP'nin bu isimleri hem Doğu hem de Batı illerinde aday göstermekten çekinmediği de göze çarpıyor.

İŞTE O İSİMLER

¥ PKK terör örgütü üyeliğinden hapis yatan Zeki Korkutata Bingöl'den aday.
Bingöl adayı Zeki Korkutata ailece PKK faaliyetlerinin içerisinde olan bir isim. Zeki Korkutata'nın kendisi uzun yıllar PKK'ya maddi destek, lojistik destek, istihbarat alışverişi, sahte kimlik temini gibi birçok suç sebebiyle 1995 yılından itibaren cezaevine girip çıkmış biri. Oğlu Ahmet Korkutata'nın da halen PKK'nın üniversite yapılanması içerisinde faaliyet gösterdiği ileri sürülüyor.

¥ “Öcalan'ın yakalanışını açlık grevi ile protesto eden” Süleyman Batga Bingöl'den aday.
Bir diğer Bingöl adayı Süleyman Batga da CHP'nin PKK gönüllüsü vekil adayları arasında. O kadar ki Öcalan'ın yakalanışını açlık grevi ile protesto etmiş bir isim. Kardeşleri Sinan Batga ve Murat Batga da uzun yıllar HADEP'in Hatay teşkilatında görev aldı.

¥ PKK'nın kapatılan partilerinden HEP'in kurucusu Salih Sümer Diyarbakır'dan aday.
Diyarbakır 1. sıra adayı Salih Sümer de, SHP'nin PKK ile içli dışlı olduğu 1991 seçimlerinde SHP ile Meclis'e giren isimlerden. Salih Sümer daha sonra SHP'den ayrılan 10 yol arkadaşı ile birlikte bugünkü BDP'nin temeli olan HEP'i kurdu. Kardeşi Mehmet Emin Sümer ise PKK faaliyetleri sebebiyle uzun yıllar cezaevinde kaldı.

¥ PKK terör örgütü üyeliğinden hapis yatan Melik Aykız Diyarbakır'dan aday.
Bir başka Diyarbakır adayı Melik Aykız da PKK'da faaliyet gösteren şahıslardan. Melik Aykız bir süre PKK faaliyetleri sebebiyle içeride kalmış.

¥ PKK terör örgütü üyeliğinden hapis yatan Necmettin Yardımcı Hakkari'den aday.
Kılıçdaroğlu'nun özerklik vaad ettiği Hakkari'de CHP'nin 1. sıra adayı Necmettin Yardımcı da eski HADEP delegesi. PKK bağlantılı faaliyetlerinden dolayı birçok kez içeri girip çıkmış. Abisi Asker Yardımcı da daha önce uyuşturucu ticareti sebebiyle içeri girmiş.

VE YÖNETİM TAKIMI

¥ Terörist cenazelerine ‘şehit' diyen Sezgin Tanrıkulu İstanbul'dan aday.
Her dönem PKK'ya doğrudan destek vermiş olan ve ölen PKK'lıları “şehit” kabul eden Diyarbakır Barosu eski Başkanı ve PKK'lıların avukatı Sezgin Tanrıkulu, Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP'de yönetim kadrosuna alındı. Sezgin Tanrıkulu, parti içinde yaşanan tartışmalar sonrasında Diyarbakır'dan değil İstanbul 2. Bölge'den aday gösterildi.

¥ Bölücü Kawa terör örgütü üyeliğinden hapis yatan Naif Alibeyoğlu Kars'tan aday.
Kars Adayı Naif Alibeyoğlu, geçmişte bölücü Kawa örgütü içinde faaliyet göstermiş, Kawa faaliyetleri sebebiyle içeride yatmış, daha sonra ise PKK'yı desteklemiş bir isim. Naif Alibeyoğlu birçok örgüt mensubunun ailesine destek veren, ölen örgüt mensuplarının mezarlarını ziyaret eden HADEP'li eski Kars Belediye Başkanı.

KILIÇDAROĞLU'NUN BDP'Lİ KUZENİ
Kılıçdaroğlu'nun halasının oğlu Atilla Özdoğan da geçmişten günümüze HADEP-DEHAP çizgisinde faaliyet göstermiş bir isim.

VE DEP AVUKATI MESUT DEĞER
Kılıçdaroğlu'nun parti meclisi üyesi Mesut Değer de eski DEP avukatlarından. Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle gibi isimlerin yargılandığı DEP davasında Mesut Değer bu isimlerin avukatlığını üstlendi. Kendisi bir dönem PKK terör örgütü üyesi olmak suçundan yargılanan Mesut Değer'in eşi Hülye Değer de HADEP üyeliği yapmış. Mesut Değer, yazdığı “Kürt Sorunu Mu?” isimli kitapta da PKK'ya af istemişti.


Yener Dönmez  
Yazar Mesaj
point | Offline 2 Haziran 2011 Perşembe 14:39  Çarkçı Kemal Kendini Aştı
Kılıçdaroğlu'nun Tık Rekoru Kıran Fotosu!



Vaatler konusunda sınır tanımayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, öyle bir vaatte bulundu ki "bu kadarı da pes" dedirtti. İşte internette tık rekoru kıran o vaat ve fotoğraf...

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu 30 Mayıs 2011'de Kırıkkale'den Bolu'ya uçarken helikopterde ilginç cümlelere imza attı.

Hürriyet muhabiri Zeynep Gürcanlı'ya konuşan Kılıçdaroğlu "CHP olarak projelerimiz var. İktidara geldiğimizde bu projelerimizle Yunanistan'a da yardımcı olacağız. Gerekirse biz de Yorgo Papandreu'nun mücadelesine destek oluruz. Dayan Yorgo, geliyoruz" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamaları tepki topladı.




 
Yazar Mesaj
point | Offline 5 Eylül 2011 Pazartesi 00:37  CHP’li Tanrıkulu ölen BDP’linin taziye evinde
CHP'li Tanrıkulu ölen BDP'linin taziye evinde

Sezgin Tanrıkulu, 'canlı kalkan' eylemi sırasında ölen BDP'li Yıldırım Ayhan'ın taziyesinde.



CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde bulunan Aktütün 5’inci Hudut Tabur Komutanlığı’nı ziyaret etti. Beraberindeki Genel Başkan Yardımcıları Birgül Ayman Güler ve Yakup Akkaya ile askeri helikopterle Aktütün 5’inci Hudut Tabur Komutanlığı’na geçen Kılıçdaroğlu, burada askerlerle birlikte karavana yedi. Kılıçdaroğlu ile sınır birliklerine gitmeyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, 'canlı kalkan' eylemi sırasında çıkan olaylarda yaşamını yitiren Van İl Genel Meclisi üyesi BDP'li Yıldırım Ayhan için kurulan taziye evini ziyaret etti.

KILIÇDAROĞLU İLE GİTMEDİ

Van'da kalan Sezgin Tanrıkulu ile birlikte CHP İl Başakanı Ertuğrul Çabuker ve partililer gittikleri taziye evinde Ayhan'ın yakınları tarafından kapıda karşılandı. Seçgin Tanrıkulu, burada dua ederek Yıldırım Ayhan'ın yakınlarına başsağlığı diledi. Olay hakkında yakınlarından da bilgi alan Tanrıkulu her ölümün kendilerinde derin acılar yarattığını ve bu acıların ölümlerin sona ermesi gerektiğini söyledi.

"TÜRKİYE 30 YILDIR BÜYÜK ACI DUYDU"

Tanrıkulu, şöyle dedi: "Artık hiç kimsenin Türkiye'de burnunun dahi kanamaması lazım. Türkiye de barış, güvenlik politikalarıyla oluşmaz, oluşturulamaz. Türkiye'de güvenlik, barış ve demokrasi politikalarıyla sağlanabilir. Türkiye'nin demokrasi ve barış politikalarını önüne hedef olarak koyması lazım. Böyle bir yol haritasını böyle bir süreci başlatması lazım ki ancak barışı ve güvenliği bu şekilde sağlayabiliriz. Önceliğin Türkiye'de savaş, çatışma ve ölüm olmaması lazım. 30 yıldır Türkiye toplumu bu ölümlerden büyük acı duydu. Hiçbir insanımızın ölümüne kimsenin tahammülü kalmadı. Hiç bir gencimizin ölümüne tahammül kalmadı. Türkiye'nin her yerinde Batısı,Doğusu ve Ege'sinde silaha çatışmaya ve ölüme karşı çıkmalıyız. Partim adına dostlarıma başsağlığı diliyorum. Olmasını tasvip etmediğimiz bir olay gerçekleşmiştir. Bu acıyı derinden yaşadığımızı ifade etmek istiyorum."

"BU ORTAMDAN, BU ACILARDAN GELİYORUM"

Bu acıları yaşadığını bu ortamdan geldiğini söyleyen CHP'li Tanrıkulu, "Bu ortamlardan geliyorum bu acıları en az sizin kadar yaşadım. Acınızı paylaşmak için buraya geldim" dedi. Zulüm nerde olursa kimden gelirse karşı çıktıklarını söyleyen Tanrıkulu, şöyle dedi: "Zalim kim olursa olsun onun karşısında duracağız. Onun için bugün buradayız, acınızı biliyoruz. Bizim görevimizde Türkiye'nin her yerinde hukuku egemen kılmaktır. Yaşam hakkını savunmak insanların ölmeyeceği barış içerisinde demokrasi içerisinde Türkiye'nin bütün meseleleri için ortam oluşturmaktır. Böyle acıları hiç kimsenin yaşamamasını sağlamaktır. Meclis'te bu sorunun silahsız çözümü için bir tek insanın ölmemesi için çaba içerisinde olacağız."

Sezgin Tanrıkulu'nun konuşmasının ardından konuşan Yıldırım Ayhan'ın kayınpederi Tevfik Yayla ise "Artık bu ateş sönsün. Kimse ölmesin. Başbakan Erdoğan bu soruna çözüm bulsun. CHP isterse ayağını yere basarsa bu sorunu çözebilir" dedi.
 
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 5 Eylül 2011 Pazartesi 13:23  
akpnin imralıda apoyla görüşmesi batmıyor da, chpli vekilin Van İl Genel Meclisi üyesi BDP'li Yıldırım Ayhanla görüşmesi mi batıyor bunların gözüne hayret.

9 yıldır ne halt yediklerini gördük, koalisyon hükümetinin bitirdiği terörü, bütün uyarılara, terörü güçlendirirsiniz açıklamalarına rağmen bugünlere getirdiler, şehirlere indirdi, belediye otobüsündeki vatandaşı öldürttüler, vatandaşın arabasını, evini yaktırdılar sesleri çıkmadı, yıllık 10a inmiş terör eylemini hem dağda, hem şehirde binlerceye çıkardılar sesleri çıkmadı, her gün terör ve ölümlere neden oldular, hala bu katliamların sorumlusu terörü cesaretlendirip toparlayan AKPyi savunuyorlar ya. 
Yazar Mesaj
point | Offline 6 Eylül 2011 Salı 01:33  sana batan batmıs yalama olmussun :)
arkadas sana batan batmıs ama yalama olmussun. Senin gözüne diyarbakırda chplilerin türk bayraksız,atatürk postersiz yaptığı miting batmadımı? Yada baska bir yerde hakkaride özerklik vaatleri vermesi batmadımı? Yada tuncelide pkklılara kosulsuz af sözü vermesi batmadımı? Peki ya bir zamanlar mit tarafından da kürtçü yapılanma yapıyor diye fislenen birinin genel baskan olması batmadımı? yada aynı kisinin döneminde ssk hastanelerine alınan telsizlerin pkk leslerinin üzerinde ele geçirilmis olması gerçeği de mi batmadı? Daha öncelerinden hadeple vs. ile seçim ittifakları yaptığınız gerçeğide mi batmamıstı? Yada en son ankara büyüksehir belediye baskanı adayınızın bir zamanla diyarbakırda baydemir kardesine oy istediği gerçeği demi batmadı? Evet bunlardan bir kaç tanesi batmıs ve sonunda yalama olmussun anlasılan..

Sİmdi vırs gelip tırıs gidiyor sizin için bunlar. Siz ne de oldu postal yalayıcısınız ama yarınızdan çoğu çürük raporludur. Çoğunu abd karsıtı gibi görüntü çizmeye yalasanızda ağzınızın yanında amerikan popusu artıkları sarkmaktadır. Zira her fırsatta yalamaktanda geri durmazsınız. Çoğunuz solcu ayaklarındadır ama lüks zevk sefa içinde yasamaktanda geri duramazsınız. Solculuğu kübada püro içmede, kafayı çekmekle asne fisna arasında ararsınız.

En son seçimlerde de gördük bunu. Siz ülke yönetmenin ne olduğunu da bilmediğiniz için olan bitenleride o dar kafanızla ancak böyle yorumlayabilirsiniz..  
>Yanıtla<
>Cevap Yaz
 


online ziyaretçi: 6111
online üye: 0
 
Telif hakkı saklıdır © 2000-2024 Eskişehir Reklam
Eskişehirliyiz.biz Anasayfa | Giris Sayfan Yap | Sık kullanılanlara ekle| WebMaster Kodu | İletişim  
eskişehir

eskisehir@eskisehirreklam.com