Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakcı ESOGÜ'nün Çevrim İçi Düzenlediği Gençlerle AB Buluşmaları'na Katıldı

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Avrupa Dayanışma Programı Koordinatörlüğü’nün çevrim içi düzenlediği “Gençlerle AB Buluşmaları” etkinliği, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı’nın da katılımıyla gerçekleşti.

Etkinlikte konuşan ESOGÜ Rektörü Prof. Dr. Kemal Şenocak, Avrupa Birliği’nin 2021-2027 yıllarını kapsayan döneminin ülkemizin; araştırma-geliştirme, yükseköğrenim, mesleki eğitim, sivil toplum ve gençlik alanlarında dahil olduğu önemli fırsatlara zemin oluşturmakta olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Şenocak, bu dönemde hem kurumlarımızın sağlık, çevre, teknoloji ve inovasyona yönelik projelerde etkin olması hem de bireysel olarak her bir vatandaşımızın gelişimine katkı sağlayacak fırsatlara erişimini teşvik etmenin kendilerine önemli bir heyecan yüklediğini ifade etti. Prof. Dr. Şenocak, bu çerçevede araştırmacılar ve öğrencilere yönelik tüm programların yapılandırılmasını önemsediklerini ve bu doğrultuda stratejilerine yön verdiklerini söyledi. 

2021-2027 yılları için Avrupa Dayanışma Programı’na tüm Avrupa’da tahsis edilen toplam 1.009 Milyar Avro bütçelik potansiyelle, ESOGÜ olarak Avrupa Dayanışma programı akreditasyonuyla oluşturdukları ve oluşturacakları projelerle yüzlerce öğrenci ve mezunlarını 12 ay süreye kadar tüm masraflarını karşılayacakları Avrupa fırsatlarından yararlandırmış olacaklarını belirten Prof. Dr. Şenocak, ülkemizde ilk kez Avrupa’da ise öncü olarak Hippoterapi bazlı faaliyetlerle ESOGÜ’de ev sahipliği yaptıkları projelerde de Avrupa’dan gelecek gençleri konuk etmiş olacaklarını kaydetti.

AB Başkanı Faruk Kaymakcı, Türkiye-AB ilişkilerinin karmaşık olması ve Türkiye’nin halen AB’ye üye olama durumunu belirleyen beş temel faktör olduğunu, bunların üçünün Türkiye’ye ikisinin de AB’ye özgü faktörler olduğunu kaydetti.

Türkiye’ye özgü faktörlerden ilkinin ülkemizin çok büyük ve kalabalık bir ülke olması olduğunu belirten Faruk Kaymakcı, bu noktada özellikle nüfusu nedeniyle Türkiye’nin üyeliği halinde AB karar alma mekanizmalarındaki olası büyük rolünün birlik üyesi ülkeleri ürküttüğünü söyledi.  

Faruk Kaymakcı AB’ye göre gelir düzeyinin düşüklüğü ve tarım sektöründe çalışan nüfusun oranının yüksekliğinin ülkemize özgü faktörlerin ikincisi olduğunu ifade etti. AB içinde Türkiye’den başka tarım ve tarımsal istihdamın payının bu kadar yüksek olduğu başka bir ülkenin bulunmadığını belirten Faruk Kaymakcı, bölgesel gelir farklılıklarının yüksek olmasının da üyeliğimize engel oluşturduğunu çünkü her yıl AB fonlarının yaklaşık yarısının birlik içinde tarım sektörü ve az gelişmiş bölgelere gittiğini ve bu nedenle AB ülkelerinin üye olması hakinde birlikten büyük miktarda fon alacak Türkiye’nin üyeliğine sıcak bakmadıklarını söyledi. Faruk Kaymakcı, Türkiye’nin büyüklüğünün AB ülkeleri tarafından olumlu görülmesinin sağlanması gerektiği belirtirken, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrıldığı ve Avrupa’nın güç kaybettiği şu dönemde bunun bir artı olabileceğini de sözlerine ekledi.  

Türkiye’nin Müslüman bir ülke olmasının ülkemize özgü faktörlerin üçüncüsü olduğunu dile getiren Faruk Kaymakcı, Müslümanlığın AB’de önyargı ile karşılaştığını ancak inanç farklılıklarının ayrımcılığa dönüşmemesi gerektiğini söyledi. Bu sorunun iletişimle aşılabileceğini ve Türkiye’nin AB üyeliğinin Müslümanların entegrasyonuna yardım edebileceğini belirten Faruk Kaymakcı, aslında Türkiye’nin kültür ve din anlamında dünyaya barışçı bir anlayış getirmesinin mümkün olduğunu kaydetti.   

Faruk Kaymakcı, Türkiye-AB ilşkilerindeki belirleyici faktörlerden AB’yi ilgilendiren 2 faktörün ise iyi komşuluk ilişkileri ve Kopenhag siyasi kriterleri olduğunu söyledi. Faruk Kaymakcı, iyi komşuluk ilişkileri konusunda özellikle Yunanistan ve GKRY’den kaynaklanan engellemelerin sorun yarattığını ancak bu gibi sorunların AB’de daha önce de birlik üyeleri Yunanistan ve Bulgaristan ile Kuzey Makedonya ve birlik üyesi Slovenya ile Hırvatistan arasında da yaşandığını sözlerine ekledi.

Türkiye’den Kopenhag Kriterleri’nin getirdiği temel demokrasi parametrelerini karşılamasının beklendiğini belirten Faruk Kaymakcı, bu kriterlerin oluşumuna katkıda bulunduğumuz değerler olduğunu ve söz konusu kriterlerin AB’ye üye olalım ya da olmayalım zaten ülkemizin kalkınması ve saygınlığı için gerekli kriterler olduğunu söyledi.

Türkiye olarak AB’nin dışında olma ve AB karar mekanizmalarında bulunmama lüksümüzün olmadığını belirten Faruk Kaymakcı, AB üyeliğinin büyük ölçüde bize bağlı olduğunu ama Türkiye milli gelirini artırmış; hukuku, ekonomisi, eğitimi gelişmiş bir ülke olduktan sonra üyeliğinin engellenmesinin de zor olduğunu ifade etti.

Tam üyelik sürecinden de azami yararlanmamız gerektiğini dile getiren Faruk Kaymakcı, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik adayı olduktan sonra 1999-2009 döneminde kişi başına düşen milli gelirini üçe katladığını ve gerçekleştirdiği reformlarla Avrupa’da çok ileri bir noktaya geldiğini, sonraki dönemde ise ilişkilerde yaşanan çeşitli sorunların süreci duraklattığını söyledi.

AB ile ilişkilerde şu anda nerede olduğumuz konusuna da değinen Faruk Kaymakcı, AB ile zaten özel ve ayrıcalıklı bir ilişkimizin olduğunu ama eşit, dengeli ve demokratik bir ilişkinin tam üyeliği gerektirdiğini ve kendilerinin de bu nedenle tam üyelikte ısrarlı olduklarını kaydetti. Aynı coğrafya ve kaderi paylaştığımız AB ile ayrı kalma lüksümüzün olmadığını belirten Faruk Kaymakcı, aksi takdirde sistemin aleyhimize işleyeceğini de sözlerine ekledi.   

Çevrim içi “Gençlerle AB Buluşmaları” etkinliğinde daha sonra Avrupa Koleji Burs Programı, Erasmus+ ve Gençlik Programları, Dışişleri Bakanlığı’nda Kariyer Olanakları, Jean Monnet Burs Programı, Ufuk Avrupa Programı ve Horizon 2020’de Koordinatörlük - ECO-Qube Projesi hakkında bilgilerin verildiği oturumlar gerçekleşti.