DARÜRRAHAT (RAHAT ÜLKE) MÜSLÜMANLARI VE ÜTOPİK EĞİLİMLER - Eskişehir Haber

Eskişehir Kültür-Sanat

DARÜRRAHAT (RAHAT ÜLKE) MÜSLÜMANLARI VE ÜTOPİK EĞİLİMLER

DARÜRRAHAT (RAHAT ÜLKE) MÜSLÜMANLARI VE ÜTOPİK EĞİLİMLER
Yayınlama: 24 Ocak 2022 Pazartesi
A+
A-

Eskişehir Türk Ocağında “Darürrahat (rahat ülke) müslümanları ve ütopik eğilimler” konulu bir konuşma yapan ESOGÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Bilge Kağan ŞAKACI; özellikle büyük Türk eğitimcisi, edibi ve gazetecisi İsmail GASPIRALI’nın 140 sene önce kaleme aldığı ve adeta insana ütopya gibi gelen, çağının ötesinde bir yerleşim yeri tahayyül edilen “Darürrahat Müslümanları” kitabını ve o kitapta bahsedilen ve arzu edilen şehirleri ve müslümanları anlattı. Şakacı özetle:

Ütopya terimi gündelik hayatta gerçekleştirilmesi imkânsız görülen bütün düş ve planları nitelemek için kullanılabileceği gibi hem bir edebiyat dalının, hem bir kuramsal yaklaşımın hem de bir tutumun adı olabilmektedir. More, ütopya sözcüğü ile hiçbir yerde bulunmayan mutlu bir toplumu anlatmak istemiş olabilir. Ütopya sözcüğü ilk önce sadece düşsel gezileri anlatan bir edebiyat türünü betimlemek için kullanılmıştır. Kısaca, ütopya "hem hiç bir yerdir (outopia) hem de iyi bir yerdir (eutopia)". Ütopyanın kelime anlamıyla özü "mümkün olmayan, ancak insanın bulunmak için heves ettiği bir dünyada yaşamak"tır. Ütopya, ideal toplumun farklı türlerinden, toplumsal ve siyasal teorinin öteki çeşitlerinden, bir kurgu olması itibariyle ayrılır. Kelimenin geniş anlamıyla bir "bilimkurgu" türüdür.

Konuşmamıza konu teşkil eden romanın yazarı olan İsmail Gaspıralı (1851-1914) Kırım Türkleri'nden büyük fikir adamı, yazar, edebiyatçı, gazeteci, yayımcı, eğitimci, belediye başkanı, "Dilde, Fikirde, İşte Birlik" sözünün sahibidir. Darürrahat Müslümanları eseri öykü karakteri taşımaktadır. Bahsedilen ideal sistem farklı bir yerdedir ve mekânsal olarak dışa kapalıdır. Mekânı geniştir, fakat sınırsız değildir. Romanın konusu İspanya’da bir müslüman bölgesi olan Endülüs’te geçer. Gaspıralı, o zaman da  Endülüs’ten ve Endülüs Müslümanları’nın başına gelenlerden haberdardır. Endülüs’te Elhamra Sarayı’na gidişle beraber romanın ütopik yapısı da ortaya çıkar. Kimse Darürrahat’ı bilmemektedir. Darürrahat, Siyera Nevada dağları arasında dört tarafı geçilmez dağlar ile kuşatılmış bir alandadır. Bu alan yürüyerek ve at ile geçilemez. Bu karlı dağların altından tünel kazılarak yolu açılmıştır.

-          Ziyaretçi kendi toplumuna – rüyada ya da gerçekte kâbusvari – döner.

-          Darürrahat’ta “yalan söylemek” en büyük suç olarak görülmektedir.

-          Ütopyanın temel amacının insanın yeryüzündeki refahı olduğu vurgulanır.

-          Adil bir biçimde yönetim vardır. Seydi Musa’nın silsilesinden gelen emirler, ülkeyi gayet akıllıca ve adaletle idare edip, ilim ve hizmete gösterdikleri rağbet ve gayret ile herkese örnek ve ibret olmaktadır.

-          Darürrahat eşitlik temelini İslâm ülkesi olmasına oturtmaktadır. Buranın sınıf sınıf, bölük bölük ahalisi yoktur; herkes eşittir. Birbirlerinden ancak doğal yetenek veya kazandıkları ilim ve nam ile farklı olurlar.

-          Ülkenin yönetimi, hukuk ve kanunları, şeriat ile sağlam akıl ve toplumun genel kabüllerine dayanmaktadır. Ülkede önemli ve büyük işler, meseleler olduğunda her köyden bir alim ya da aksakal Emir tarafından davet edilmekte ve divanhanede toplantı yapılmaktadır.

-          Anayasaları yazanlar (ideal yasa koyucular) bilgelerdir.

-          İç ve dış mekânların ayrıntılı betimlemesi yapılmaktadır. Evler bahçeli ve letafetlidir.

-          Ortak yaşam mevcuttur.

-          Tek tip geometrik plan bulunmaktadır. Darürrahat’ta 300.000 kişi yaşamaktadır. 40 büyük köy ve 1 kent vardır. Köyler camiiyi merkeze alan ve geometrik bir yapıdadır.

-          Eğitime çok önem verilmektedir..

-          Demiryolu mevcuttur ve trenler elektriklidir. Darürrahat'ta bütün yerleşim yerleri birbiri ile demiryolu ve telgraf benzeri telefon ile bağlıdır.

-          Kent ve ülke geceleri elektrik ile aydınlatılmaktadır. Ancak bu yollarda fener olması şeklinde değildir. İçinde çıra, mum veya yağ olmadan kendiliğinden yanan fenerlerden bahsedilmektedir. Bunlar şarj olabilmekte ve sensörlüdür.

Burada kentin kendisi büyük ölçüde bir ütopya olarak tasarlanmış ve kurgulanmıştır.

            Bundan 140 sene önce böylesine üzerinde iyi düşünülmüş, hiç bir şeyi dikkatten kaçırılmamış bir şehri ve İslam’ın bütün iyi özelliklerinin şahıslarında toplandığı bir toplumu tahayyül etmek, düşünmek ve kaleme almak dikkat çekicidir.

            Konuşma soru ve cevapları takiben Ocak Başkanımızın verdiği Şükran Beratı ile tamamlandı.

'

Gönderen: journal



Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar
Copyright © 2024