Hayır, hayır yüz bin kere hayır!.. - Eskişehir Haber

Hüseyin DÜŞ

Hüseyin DÜŞ
Hüseyin DÜŞ

Hayır, hayır yüz bin kere hayır!..

Hayır, hayır yüz bin kere hayır!..
Yayınlama: 6 Ağustos 2014 Çarşamba - 11.889
A+
A-

 “Hayır, hayır yüz bin kere hayır, inanmıyorum sana!..” diyordu rahmetli Barış Manço bir şarkısında…

  İşte bende Tayyip Bey’e ve AKP modeli zihniyete inanmadığımı haykırıyor ve 100 bin kere hayır diyorum!.. Şeytanın dostluğuna ve şeytana düşmanmış gibi gözüküp şeytanla dost olanlara hayır, 100 bin kere hayır!..

  Dün, İstanbul Pendik’te AKP’ce düzenlenen küçük bir mitingde konuşmacı olarak Numan Kurtulmuş’u gördüm. Önündeki kalabalığa AKP’nin yaptığı muazzam!.. icraatları anlatıyor ve Türkiye artık 12 sene önceki Türkiye değil diyordu. Her şey çok güzel ve daha da güzel olacak şeklinde sözler sarf ediyordu. Numan Beyin bu nutuklarını dinleyince aklıma bir film karesi geldi. Belki izleyenleriniz olmuştur. “Kelebekler Sonsuza Uçar, İskilipli Atıf Hoca”… Kılık kıyafet ile medeni olunacağı iddiasıyla çıkarılan “Şapka Kanunu” na muhalefetten yargılanan Atıf Hoca’nın adliye’deki duruşmalarından bir sahne çok ilginçtir.

  Atıf Hoca’yı yargılayan İstiklal Mahkemesinin reisi, Afyonluların medarı iftiharı, nerdeyse tüm cadde ve meydanlarına isminin verildiği “Kel Ali” lakaplı Ali Çetinkaya’dır. Atıf Hoca’yı şapka takmıyor ve kanuna muhalefet ediyor diye yargılayıp idam ettiren Ali Çetinkaya, 1 sene öncesinde ise Adliye’de başında şapka ile dolaşan bir adamı “Bre zındık, kafirin şapkası ile ne dolaşıyorsun burada” diyerek adliyenin merdivenlerinden aşağıya yuvarlayan aynı kişidir. Bu ne yaman çelişkidir.

  Bilmem meramımı anlatabildim mi sevgili okurlar. Numan Beyin AKP ve Tayyip Bey hakkındaki 2 sene önceki konuşmalarına bir bakıyorum birde şimdiki konuşmalarına. Ne diyordu bir hatırlayalım!..

“Harun gibi gelip, Karun oldular”, “Firavunlaştılar” diyen acaba bu Numan Bey değil de başkası mıydı?  Bu ne ilk nede son olacaktır. Tarihte bu gibi kayma ve sapmalar hep olmuştur. Bundan sonrada olacaktır.

Birilerine göre; “Dün dündür, bugün bugündür”

Ve yine birilerine göre; “Gerektiğinde gömlek değiştirmeyi de bileceksin”

  Hadis olarak okuduğumu zannettiğim bir sözü paylaşmak istiyorum. Müslüman erkeğin en önemli 3 imtihanından bahsediyor Peygamber Efendimiz: Para, Makam ve Kadın.

  Herkesin istidatı farklı olabiliyor. Kimine makam ile yaklaşıyor şeytan, kimine para, bazısına da kadın ile!.. Mesela şöyle bir diyalog yaşanmış olabilir şeytan ile tuzağa düşen arasında!..

Siyonist Şeytan: Ne diye o ihtiyarın peşine takılıp, kendini köreltiyorsun?

Uzun Adam: Ama o benim liderim, biat ettim, söz verdim, herkes dönse ben dönmem demiştim…

Siyonist Şeytan: Sen daha yakışıklı, daha cesur hatta daha akıllısın, boş ver.

Uzun Adam: Ama ben siyasi yasaklıyım. Muhtar bile seçilemem!..

Siyonist Şeytan: Hallederiz, merak etme…

  Bu değişim ve sapmaların neden ve niçinini düşünürken rahmetli Erbakan Hoca’nın bir konuşması aklıma geldi ve tamam dedim. Aradığım cevabı buldum.

  Şöyle demişti Erbakan Hoca; “Türkiye’den ABD ve İsrail karşıtı siyasiler, Amerika’ya bir vesileyle davet edildiğinde, son derece gelişmiş teknoloji ile donatılmış özel bir üsse götürüp orada bunlara gözdağı verilirmiş. Devasa bir ekranda, bakın biz dünyanın her yerine hakimiz. Şu an istersek şu ülkede şu şehirde şu caddedeki şu binanın içindeki her şeyi dinler ve görürüz ve tek bir düğmeye basarak orayı yok ederiz” derlermiş.

  Ve tabii şunu da onların kafasına yerleştirirlermiş. “Siyasette hiçbir şey tesadüfi değil. Biz istediğimizi iktidara getiririz. Ya bize hizmet eder iktidarda tutarız yada bize rağmen iktidara gelmeyi başarabildiyse onu da iktidarda iken ezeriz.” Bu telkini alan eski Mücahitler, ABD dönüşü artık mücahitlikten Müteahhitliğe terfi etmiş olurlar.

İşte o eskiden mücahit olanlar var ya, o gizli merkezlerde terbiye edilmeden evvel şöyle söylerlerdi:

1-      AB haçlı birliğidir. Ne işi var Müslüman Türkiye’nin haçlı birliğinde.

2-      Faiz alanda verende melundur.

3-      1990 da 1.Körfez Savaşında Irak’a Türkiye topraklarından haçlıların saldırmasına izin veren zamanın hükümetine; Müslümanların üzerine bombalar yağarken vicdanınız sızlamıyor mu, bunun hesabını nasıl vereceksiniz?.. Diyorlardı…

Peki o merkezlerdeki terbiyenin ardından neler oldu?

  İsyan edip feveran ettikleri, böyle şey olmaz, Müslümanlığa yakışmaz diyerek haykırdıkları, yukarıda saymış olduğumuz 3 maddeyi ve daha bunun gibi nice yanlış ve hataları bu defa kendileri yapar hale geldiler. Bu ne yaman çelişki ve ahret için ne kötü bir sonuçtur.

Bu sonuçtan da şu atasözünü hatırladım birden.

  Şöyle demiş atalarımız; “Şaraptan bozma sirke, keskin olur”Yani önceleri hayırlı bir yol, hayırlı bir davadayken yoldan çıkan kişilerin, evvelden beri kötü olanlardan bile daha azgın olduklarını anlatmak istiyor bu atasözümüz.

  Irak, İran ile savaşırken ve farklı konularda ABD ve Batı ile iyiyken, Saddam onlar için has adamdı. Ama ne zaman Saddam’dan alacaklarını aldılar ve Saddam ile işleri bitti, o zaman dostlukta bitti. Dostlukları darağacında son buldu. Üstteki atasözüyle bağlantılı olarak ve Saddam’dan da bahsetmişken yine bir atasözüyle bitireceğim yazımı. Sağlıkla kalın, Salih, sabit ve sadıklarla beraber olun muhterem okurlarım…

“Şeytanın dostluğu, darağacına kadardır.”

Şeytanın dostluğuna ve şeytana düşmanmış gibi gözüküp şeytanla dost olanlara hayır, 100 bin kere hayır!..





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024