Mutluluğumuzu ve Huzurumuzu Kuran Ahlakı ile Elde Etmek - Eskişehir Haber

Mutluluğumuzu ve Huzurumuzu Kuran Ahlakı ile Elde Etmek

Mutluluğumuzu ve Huzurumuzu Kuran Ahlakı ile Elde Etmek
Yayınlama: 7 Mayıs 2015 Perşembe - 6.898
A+
A-

Yazıma başlamadan önce şunu ifade etmek isterim.

Mutluluğumuzu, huzurumuzu, yaşamımızın anlamını ve hayatımı her anlamıyla güzelleştirecek olan tek şey vardır ki o da kutsal kitabımız olan Kuranı Kerim’in ahlakıdır.

İnsanoğlu yaratılışları gereğince her daim huzurlu ve de mutlu yaşamak isterler. Cenabı Hakkın kutsal kitabımız olan Kuranı Kerim’de bildirdiği ahlak yapısını, insanoğlunun fıtratına en uyumlu en uygun yaşamı sunmaktır. Kutsal kitabımız olan Kuranı Kerim ahlakı dışındaki tüm yolların insanoğlunu adeta huzursuz bir yaşama sürmesine neden olduğu gerçeği vardır.

Hepimizin görmesi gereken bir şey vardır ki o da şudur;

İnsanoğlunun yaşı, mesleği, kişiliği, sosyal kurumlardaki konumu, zengini, fakiri her ne olursa olsun, kutsal kitabımız olan Kuranı Kerim ahlakından uzak olan toplumlarda yaşayan ve de yaşamakta olan insanların emin olun ki hiçbiri ne mutluluğu ne de huzuru güzel bir şekilde kendi yaşamlarında bulamıyorlar.

Bizler tüm güzellikleri, huzuru, mutluluğu her daim kutsal kitabımız olan Kuranı Kerimin ahlakı ile elde etmeye çalışmalıyız.

Kutsal kitabımız Kuranı Kerimin ahlakını hiçbir zaman yaşamayan, yani her daim farklı bir cahiliye hayatına göre kendilerini şekillendiren insanların, içinde bulundukları en büyük yanlış ve aciz durum nedir bilir misiniz? Ellerinin altında bulunan kutsal kitaptan çözüm aramamak ya da çözüm bulamamaktır.

Bu insanların içerisinde bulundukları durumların açmaz bir hal aldığını da açık bir şekilde görürler. Bu insanların yaşadıkları hayat tarzlarının, benimsedikleri karakter yapılarının onlara istediklerini vermediğini, kendilerini hiçbir zaman tatmin etmediğini hatta onları daha fazla sıkıntıların içerisine soktuklarını hayatlarının her anında, her alanında fazlasıyla hissederler. Onlar bun tür şeylere çözüm getirmek için cahiliye gruplarının sundukları alternatifleri deneme yollarına giderler ki, bu da onlara hiçbir şekilde ne huzur ne de mutluluk getirisi olmuyor. Buda onları tekrardan huzursuzluk ve mutsuzluk noktasına getirmektedir.

Unutmayın dostlar!

Cahiliye sistemlerinin temel noktalarında hiçbir fark göremezsiniz. İnsanlar, sosyal kurumlar, işler, yerler, zamanlar, mekanlar ya da şartlar her daim değişebilir lakin yaşanan kaygıların hepsi aynı hedeflerde sabit kalmaya mahkumdurlar.

Burada sizlere bir örnekle açıklamayı daha berraklaştırmak isterim.

Cahiliye yaşamına göre sosyete kültürü ve entel grupları ile yaşamak çok önemli bir durumdur. Fakat bu iki yaşam modelinin her ne kadar isimleri farklı olsa da hedefledikleri noktalar yine aynıdır. Yani cahiliye pozisyonunda olmaktır. Daha da netleştirmeye geçersek eğer dünya hayatına göre yaşamak modeli demektir.

Oysa hepimizin de görmesi gereken şudur ki; hayat, dünya hayatına hırslı bir şekilde bağlanmayacak kadar çok ama çok kısadır. Dünya hayatında kazandıklarımızın hiçbiri baki kalmayacaktır. Ölümümüzle beraber adeta dünya hayatındaki bütün her şey yok olacaktır. Bu sebeple yalnızca dünya için kazandıklarımız, yalnızca dünya için kazanmaya çalıştığımız kazançların tamamı insanoğlunu ciddi büyük sıkıntıların içerisine almış olacaktır.

Bu sebeple yüce Yaradan insanoğluna mutlu ve de huzurlu olmalarının yollarını en iyi ve en güzel şekilde kutsal kitabımız olan Kuranı Kerim’de bildirmiştir. İnsanoğlu ancak ve ancak Cenabı Hakka yöneldiğinde ve Onunla gerçek bir dost olup, Rabbimizin beğendiği güzel ahlakıyla yaşadığı zaman bütün sıkıntılarından kurtulma şansı elde edebilir.

Yüce Yaradan (Rad Suresi, 28) ayeti kerime de şöyle bildirmektedir;

“Bunlar, kesinlikle iman edenler ve kalpleri de Cenabı Hakkın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalplerin yalnızca Allah'ın zikri ile mutmain olur.” diye buyurmuştur.

Kutsal kitabımız olan Kuranı Kerim’de tarifleri edilen mümin karakterinde huzursuzluk, sıkıntı, kaygı ve karmaşalar asla yoktur. Her daim iman edenler Kuranı Kerim ahlakını yaşadıklarından dolayı dünyada farklı ve çok güzel bir hayatı yaşamakla birlikte dengeli olan bir ruh hali içerisinde olup, adeta her daim güzel tavırlar göstermiş olurlar.

İnsanoğlu her daim Cenabı Hakkın rızasını hedeflemelidir.

Müslümanların ve de son kutsal kitap olan Kuranı Kerim ahlakından çok uzaklarda yaşamlarını sürdüren insanların mutlu olmamalarının ve de bir türlü kendilerine bir çıkış yolu bulamamalarının en büyük sebeplerinden bir tanesi de adeta insanların hoşnutluklarını kazanmak için yaşamalarıdır. Bir insanın tüm doğrularını, yanlışlarını, iyilik ve kötülüklerini ve de hayatlarını diğer insanların değer yargılarına göre belirliyorlarsa, bilin ki onlar insanlar için yaşamlarını sürdürüyorlar demektir.

İnsanoğlu için yaşamak büyük bir zorluktur. Bilirsiniz ki bütün insanların beğenileri hep farklı ölçümler üzerine kurulmuş bir sistem üzerinden çalışmaktadır. Bir insanın çevresinde adeta yüzlerce binlerce insanların olduğu düşünecek olunursa, bunların tümünü memnun etme boyutuna girebilmek çok büyük ve farklı çabalar harcamak gerekecektir. Birinin memnun kaldığı bir hareketten, diğerinin memnun olmadığı anlamı da çıkacaktır. Bu da “insanlar için yaşayan” kimselerin, “binlerce farklı talepleri aynı anda” karşılamaları demektir. Bunların da imkansız olduğuna göre, söz konusu kişilerin sıkıntılı bir hayat sürmesi zorunluluğu kalacaktır.

Cenabı Allah, iman etmeyenlerin bu tür sıkıntılarını Kutsal Kitap da ( Zümer Suresi, 29) şöyle bir ayet ile buyurmaktadır.

“ Yüce Yaradan (ortak koşanlar için) bir örnek vermektedir. Kendisi hakkında geçimsiz ve uyumsuz bulunan, sahipleri de fazlaca yani çok ortaklı olan (köle) bir adamla yalnızca bir kişiyi teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumları bir olur mu? Hamd, Cenabı Hakkındır. Hayır onların çoğu da bilmiyorlar” diye buyurmaktadır.

Cenabı Allah (c.c), insanoğlunu ve bütün diğer varlıkları yaratandır. İnsanoğlunun nasıl bir yaşamla ve nasıl bir yaşantıyla mutlu olacaklarını yalnız ve yalnızca Allah (c.c) bilir. Bu noktada da insanoğluna yardımcı olabilecek olan tek bir yol vardır; Yüce Yaradan’a sonsuz aklına ve de sonsuz olan bilgisine teslim olmak ve de Yüce Yaradanın rızasına gözeterek yaşamak.

Unutmamalıyız ki dünyanın bir imtihan yeri olduğu gerçeği vardır.

Cahilce bir karakteri kendilerinde taşıyanların mutlu olamamalarının bir diğer sebebi de dünyada bulunma amaçlarını tamamen unutmalarıdır. Oysa insanoğlu, Cenabı Allah'ın gücünü, aklını, sanatını ve de diğer tüm üstün sıfatlarını takdir edebilecek mi, O’na gereği gibi gerçek manada iyi bir kul olabilecek mi, yoksa kendi yaratılış amacını unutup, geçici olan dünya hayatına kapılacak mı diye denenmektedir.

Yüce Allah Kuranı Kerim de geçici olan dünya hayatını (Mülk Suresi, 2) şöyle belirtmektedir:

“ O, amel (davranış) bakımından hanginizin daha iyi ve daha güzel olacağını denemek için ölümü ve de hayatı yarattı. O, büyük güce ve de üstünlüğe sahip olandır, çok bağışlayandır.” diye buyurmaktadır.

İnsanoğlunun bu şekilde her daim denenmesi, hayatlarının her anında, her alanında devam eder. Evde, dışarıda, yatakta, ayakta, kapıda, okulda, hastalıkta, sağlıkta, fakir olduğunda yahut zengin olduğunda, yeryüzünün bir ucundan diğer bir ucuna uçsa da yürüse de yine de yeniden ve her zaman imtihanları devam eder ve edecektir. İstisnai bir tek anıya dahi yer yoktur. İnsanoğlu şunu da asla unutmamalıdır. Yaptığınız bütün işlerde, yediğiniz, içtiğiniz her şeyi, yaptığınız, yapacağınız her türlü tavır ve hareketlerde, düşündüğünüz ve de düşüneceğiniz her şeyi eksiksiz bir şekilde ahirette karşınıza çıkacaktır.

İnsanoğlunun geçici olan bu dünya da olup biten olayların tamamının bir deneme olarak yaratıldığını unutması, tevekkülsüz bir tavrın göstermesine neden olmaktadır. Hakikatten dinden uzak yaşayan toplumlarda her zaman görülen ve de duyulan “keşke şöyle olmasaydı, hep işler kötü gidiyor, biz bittik, mahvolduk” ve bunlara benzer daha bir çok şikayetçi ifadelerinin altında bu gerçeğin unutulması yatmakta olduğunu bilmemiz gerekir.

Kaderi unutmanın ve de tevekkülsüzlüğün net ve kesin olan sonucu ise; adeta sıkıntıların olmasıyla beraber gelen mutsuzluktur.İnsanoğlunun neredeyse tümünde olayların o hikmetlerini düşünmediklerinden dolayı olumsuz bir durumla karşılaştıklarında hemen şikayetler üzerine şikayet gelir. Tabi bunların sonucunda sürekli olarak mutsuzluk, sıkıntılı ve de huzursuz bir hayat yaşamış olurlar.

Oysaki insanoğlunun üzerine düşen en büyük vazife, Cenabı Allah'ın kendisi için yarattığı her andan razı olmasıdır. Kötü olabilecek olan olaylar meydana gelse de, güzel bir ahlak içerisinde Cenabı Hakka olan teslimiyetinde kararlı bir şekilde devam etmesi ve en önemlisi de yaratılış amacını unutmaması gerekir.

Kutsal Kitabımız olan Kuranı Kerim’de emredilen güzel ahlakı yaşayan kimselerin, bütün olumsuzluklarda gösterecekleri sabrın hem ahirette hem de dünya hayatında kendilerine fazlasıyla güzellikler içerisinde döneceğini bilmenin mutluluğu ve huzurunu yaşarlar.

Bütün İnsanlara Kuran Ahlakı ile Mutluluğu ve Huzuru elde etme temennisini diliyorum.

Vesselam…

 

“ Mehmet KIZILKAYA “

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024