Hayatla Dalga Geçme Ey Oğul! - Eskişehir Haber

Hayatla Dalga Geçme Ey Oğul!

Hayatla Dalga Geçme Ey Oğul!
Yayınlama: 21 Ağustos 2015 Cuma - 7.670
A+
A-

Hayatla hiçbir zaman dalga geçme oğul!

Hayatla hiçbir zaman hiçbir şekilde dalga geçme oğul; her zaman düşün öldürmeden, öldürmeye karar vermeden önce!

Ey oğul!

Her zaman katil olabilirsin lakin istediğin zaman sürecinde asla ama asla masum olamazsın. Bir canlıyı kolaylıkla öldürebilirsin fakat bir ölüye asla ama asla can veremezsin. Canın çektiği zaman birilerini öldürüp hapis yatabilirsin ama canın çektiği zaman hiçbir zaman dışarıya çıkamazsın. İstediğin her vakit de kirlenebilirsin fakat sende bulunan her lekeyi temizleyemezsin oğul!

Hayatla hiçbir zaman dalga geçme oğul!

Hayatla asla dalga geçme oğul; hayatı bugünden ibaret olduğunu asla sanma. Hayat dediğin her zaman değişkendir. Aslında seninde bilmen gerekir hayatın her zaman değişken olduğunu. Kendini, kendi bedenini, sende olan her şeyi bir düşün. Her saat, her dakika değişken bir süreç geçirirsin. Düşünsene daha düne kadar yüzünde olmayan bir sakal parçası, düne göre ne çabuk değişim gösterip uzamış oğul. Bu sefer de onunla mücadele ediyorsun kesmek ve de bakım göstermek için.

İnançların her zaman değişkenlik gösterir oğul. Her zaman bildiğin doğruların yarın o kadar da doğru olmadığını görür anlarsın. Öyle ki sen kendine; “Ne kadar da cahilmişim!”  diyerek gülersin. Lakin senin bunların hepsini düşünüp gülebilmen için yaşaman ve de geri dönmenin mümkün olduğu bir yerlerde bulunman gerekir. Unutmamalısın ki sadece ve sadece ölümün bir çaresi yoktur.

Hayatla asla dalga geçmekle zamanını harcama oğul!

Oğul!

Dostların her zaman değişir; bunun yanında tabi ki seni sevmeyenler ve de senin düşmanların da. Her zaman dost bildiklerinin aslında sana pek de öyle dost olmadıklarını görür durursun. Öte taraftan da aslında yeryüzünde hiç kimsenin düşmanların arasında olmayabileceğini de. Yahut bugünkü dostlarının asıl senin düşmanların, düşmanların da asıl dostlarının olduğunu. Fakat bunların hepsini anlaman ve de görmen için öncelikle hayatta, her daim özgür ve de masum olman gerekir oğul!

Hayatla hiçbir zaman oyun oynamaya kalkma oğul!

Ey Oğul!

Bu dünyada hiç kimsenin hayatıyla oynama sakın!

Döktüğünüz ve de dökmeyi göze aldığınız o kan var ya o kan öyle çıkmaz bir lekedir ki, yeryüzünde hiçbir temizlik malzemesinin gücü yetmez onu arıtmaya. Şunu her zaman düşünürüm; “keşke pişman olan bir katilin hücresinde kendisiyle baş başa kaldığında aklından geçenlerin ne olduğunu bir bilseydim” oğul!

Ey Gökyüzünün Maviliklerinde saklı olan çocuklar!

Öyle herkesin her şeyi konuştuklarına asla ama asla kolay bir şekilde inanma. O liderlerin, o ağabeylerin, o şeyhlerin, o reislerin, o başkanların, o imamların, o seroklerin, o hocaların sana verdikleri emirleri karşısında birazcık durun ve de düşünün kendinize. Sizlere verilen emirleri kendilerinin yapıp yapmadıklarını her zaman kendiniz sorup sorgulamayı bilin ey oğul! Bakınız onlara, onlar sizlere verdikleri emirleri kendileri yapabiliyorlar mı?

Ey yüreği güzelliklerle dolu olan oğul!

Kendini, dört yanın düşmanlarla çevrilmiş bir durumda hissettiğin zamanda, lanetlenmiş olan şehrin dışına çık şöyle bir. Etrafına bak, doruğu gökyüzünde bulunan bulutların maviliklerinde dans eden dağların o mükemmel heybetine bir bak. Uzadıkça uzayıp giden o bozkırın sonsuz genişliğine bak. Ömrünü hiçbir zaman hiç kimseyi öldürmeden bitiren ağaçlarına bir müjde verir gibi çiçeklerin açışına, kimselerden bir şeyler beklemeden meyvelerin verişlerine bak. Kıpırdayan ve de dalgalanıp sana ses veren masmavi denizin derinliğine bak. İnsanoğlunun doymak bilmeyen açgözlülüğüne bereketiyle her zaman karşılık veren o tertemiz toprağa bak.

Ey Oğul!

Eğer ki sen hiçbir yere çıkamıyorsan kaldır da başını gökyüzünün maviliklerine bak; onun sana verdiği ve de vaat ettiği o sonsuz özgürlüğe bak.

Ey yüreği deli dolu olup, hayatla dalga geçen oğul!

Sen var ya sen kitaplara hiçbir zaman hiçbir şekilde fazla inanma ve de güvenme oğul; o kaşarlaşmış gazeteci ve de Allah’a inanmayan bilimci ağabeylerinin her gün, her daim kendi köşelerinden üzerilerine kustukları paranoyalara asla ama asla kapılma. Bilirsin oğul, onların geçim kapısı olmuştur paranoya ticareti. Oğul! Sen her zaman şunu sor onlara; “ Bizler bu kadar tehlikede isek, sizler de bunları bu kadar iyi derecede biliyorsanız sizler neden duruyorsunuz” demelisin oğul! Bak o zaman onların kuruldukları o köşelerinden kalkabilecekler mi?

Ey Oğul!

Şunu asla unutma! Hayatta hiçbir şeyin kolay cevabını bulamazsın ey oğul! Çünkü kolay cevap yoktur. Sana her daim reçete sunmaya çalışanlara asla inanma. Onların reçetelerinde ki ilaçlar, koca karıların ilacıdır hem de en yararsız olandan. Bilir misin bilmem ama o ilaçlar var ya o ilaçlar koca karıların ilaçlarından bile değildir, çünkü onların verdikleri ilaçlar içerisinde tamamen zehir barındırılmaktadır. O zehirli ilaçlar senin kanına öyle bir işler ki, farkından bile olamazsın hiçbir zaman. Günlük hayatta ki bir problemi bile çözmekte her daim zorlananlar, birden bire hayatın anlamını kavradıklarını hissettiren kişilere sakın ama sakın kanma. Onlar var ya onlar bu işin O…u’ su olmuşlar. Onlar bu işlerin püf noktasını çok iyi öğrenmişler; onlar kitaplarını yazarlarken ya da gazete köşelerinde yazılarını yazarlarken kaç baskı yapacağını, ya da ne kadar fazla okunacağının hesaplarını yaparlar sadece…

Ey yürekli oğul!

Hayatla hiçbir zaman oyun oynamaya kalkma, hayatı kendi kendine zindan etmeye kalkma. Zindana düştüğün zaman anlarsın ancak sokaklarda başıboş yürümenin değerini. Etrafına baktığın zaman bir duvardan başka şeyleri de görebilmenin en güzel değerini. Sabahın o mis kokulu baharında kahvaltı yapabilmenin sıcaklığını… Oraya düştüğün zaman anlarsın ancak günlerin her zaman yıl olarak, saatlerin gün olarak, dakikaların da sürekli olarak saat kadar yavaş geçtiğini. Fakat senin olan bu yavaşlığın tersine de büyük bir hızla yaşlandığını…

Ey denizin maviliklerinde saklı olan cennet kokulu oğul!

Hayat ile asla dalga geçme ey oğul! Öldürdün, bak şimdi hepimize. Hepimiz birbirimizden daha da kirliyiz şimdi; daha çok zalim, daha çok günahkar ve de daha çok pis. Sen ki canlara kıydığın için; o çok sevdiğin liderlerin, o çok sevdiğin büyüklerin teşvik ve de azmettirdiği için; bizlerde seni onların ellerine bıraktığımız için… Uğruna her daim gırtlak kestiğin ve de kurşunları sıktığın Cenabı Yaradanın huzuruna çıktığında o öldürdüklerinin affına sığınmaktan başka da çaremiz yok aslında.

Ey oğul!

Hayat sürekli olarak değişmektedir. İnsanlar değişiyor, fikirler değişiyor, sürekli olarak saflar değişiyor. Bir gün birilerine yakın hissederken, başka zamanda bir başka insanlara yakın hissedersin. Belki bu girdiğin ve de saf tuttuğun yolda ölmeyi ve de öldürmeyi göze alırsın bir bakarsın ki devrim diye bir şeye aslında gerek de yokmuş.

Sen ki Allah için öldürdüğünü sanırsın ya, ama öldürmekle aslında Cenabı Allah’ın en önemli ve de en güzel eserini öldürdüğünü farkına varırsın zaman içinde.

Ey yüreği sağlam olan oğul!

Sen ki hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir kahramana fazla inanma. Kahramanlığa asla ama asla özenme. Bilmelisin ki bu kahramanlıklar birer hayal ürünüdür. Yine de amaçların arasında her daim kahramanlık varsa eğer, unutma; insanları yaşatmak en büyük kahramanlıktır. Öyle ki herkes kahraman olmaya kalkarsa hangi birisi beslenilir ki?

Ey delikanlı oğul!

Yeryüzünde hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiç kimsenin hayatıyla oynamaya kalkma. Hiç kimsenin dolduruşlarına gelme; her daim güzelliklerle gel, kardeşçe, dostça gel. Güzellikleri dağıtmayı öğren, insanlara her daim gülümse, hiçbir zaman hor görme.

İnsanlara sıkılmadan, yorulmadan ve de vazgeçmeden sürekli ama sürekli olarak kardeşliği, barışı, dostluğu ve de güzelliği öğretmeniz dileğiyle Ey Oğul!

 

Vesselam…

 

“ Mehmet KIZILKAYA “

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024