Karadenizli bir aileden dünyaya gelmiş Mehmet Eren Erken…
20 yaşında…
Homoseksüel bir birey…
İlkokulda fark ediyor kendisini…
“Ben sınıftaki diğer erkeklerle aynı değilim” diyor.
Feminen bir hareketinden dolayı çok dalga geçiyorlar.
Hakarete uğruyor, şiddet görüyor.
Ortaokulda yaşadığı anısı ise hala aklında.
“Kantine yemek almaya gitmiştim. Kendimi yerde buldum. Çok dövdüler” diye anlatıyor.
“Bunun insanda nasıl yaralar açacağını ve nasıl etkilediğini insanlar maalesef küçümsüyor” diyerek de devam ediyor.
Biz Eren’e söz hakkı tanıyoruz.
Ve onun ağzından hayatını ve yaşadığı zorlukları siz okurlarımıza sunuyoruz.
Röportaj
Kendinizden bahseder misiniz?
Ben Mehmet Eren Erken, 20 yaşındayım, Eskişehir Teknik Üniversitesinde okuyorum, 2 yıldır Eskişehir’de onur haftası komitesinde yer alıyorum. Onur yürüyüşünü düzenlemek, örgütlemek için çalışıyoruz.
“BİR HAREKETİM FEMİNEN GELİRSE DALGA GEÇİYORLARDI”
LGBT+ birey olduğunuzu nasıl keşfettiniz?
Aslında çok küçük yaştan beri bunun farkında oluyorsun sadece bunu isimlendiremiyorsun. Ben ilkokula başladığımda şunun farkındaydım ’ben sınıftaki diğer erkeklerle aynı değilim, ben onların ortamına girince korkuyorum’ çünkü bir hareketim sırıtırsa ya da feminen gelirse onunla dalga geçiyorlardı. Ortaokulda bu artık akran zorbalığı boyutuna geldi. Daha sonra LGBT+ kavramını öğrendim, cinsel yönelimler, cinsel kimlikler ve kendimi tanımlama sürecine geçtim. Lisede yoğun yaşamadım çünkü aileme açık bir bireyim bu yüzden ilk gittiğim lisede zorbalık yaşadığım için ailem lisemi değiştirdi ve daha iyi bir lisede okuma şansım oldu. Üniversitede ise homofobik insanlar sona ermediği gibi maalesef üniversitelerde, kampüslerde de var. Moda tasarım okuyorum bölümüm ne kadar kadın yoğunlukta olsa da fakültede veya başka fakültelerde o kadar rahat olamıyordum.
“KORKULAR YÜZÜNDEN İSTEDİĞİMİZ BÖLÜMÜ OKUYAMIYORUZ”
Moda tasarım bölümünü özellikle mi seçtiniz?
Evet, özellikle seçtim. Aslında şöyle düşündüm ben Eskişehir’e gelmeden önce biliyordum, biz LGBT+ bireyler bu coğrafyada bu kadar itilip kakılırken bu mücadelenin bir yerinden tutacağımı biliyordum. Fakat bu mücadelenin bir tarafından tutacaksam ben öğretmen olamam beni atamazlar veya ben kamuda görev alamam bu yüzden özel sektörde çalışmalıyım. Özel sektörde bir hayat planlıyorsam da bunu nasıl yapmalıyım sorusunu, olabildiğince erkek sayısının az olduğu, zorbalığa daha az uğrayacağım bir bölüm seçmem gerekiyor diyerek cevapladım. Maalesef Türkiye’de birçok LGBT+ birey sırf bu baskılar yüzünden hayalindeki bölümü okuyamıyor. Belki de inşaat mühendisi veya matematik öğretmeni olmak isteyen bir LGBT+ birey ya da bir trans kadın bu korkular yüzünden istediği bölümü bile okuyamıyor.
Ailene LGBT+ birey olduğunu açıkladığın günü bize anlatabilir misin?
Benim ailem Karadenizli bir aile. Aslında erkek egemenliğin olduğu ve erkek çocuğu değerli gören bir aile. Bir ablam var. Mesela ben heteroseksüel bir birey olsaydım bir kadınla evlenip çocuk dünyaya getirseydim eğer benim çocuklarımı kendilerine daha ait hissedeceklerdi. Erkekten olan çocuk ve kadından olan çocuk diye sınıflandıracaklardı. Fakat garip bir şekilde ben anneme ilk açıldığım dönemde hadi psikiyatriste gidelim diyerek çözmeye çalıştılar ama şöyle bir avantajım vardı psikiyatriye gittiğim süre boyunca hiçbir zaman annem bunun tedavisi için git şeklinde değil sadece Türkiye’de şunları yaşayacaksın, bunlara hazırlıklı mısın ve psikolojik olarak bu yaşta bunları kaldırabilecek misin? Bir terapistten destek alman sana iyi gelebilir şeklinde oldu. Daha sonra ablama açıldım, aile büyüklerinin kulaklarına bir şekilde gitti. Anneme ilk açıldığımda bir geri tepme oldu hayır kabul etmiyorum, kabul edemem oldu. 1-2 hafta evde soğuk rüzgarlar esti ve aynı evin içinde birbirimizden kaçmaya çalıştık. Babam konuya sadece kulak misafiri oldu, bu olaydan iki hafta sonra Türkiye’de bir kadın trans katledilmişti ve kadının fotoğrafını sosyal medya hesabımdan paylaşmıştım. Babam bana gelip şunu dedi; "biz sana bu ortamdan uzaklaş dedikçe sen gidiyorsun, paylaşıyorsun, utanmıyor musun, ailemizi iki paralık ettin.” şu an günümüze bakacak olursak hala babamla bu konuda çok bir iletişimim yok. Annem baya ılımlı yaklaşıyor.
“DALGA GEÇİLEN SÖZLERİN BİZDE YARASI VAR”
Bugüne kadar unutamadığın olumsuz bir anın oldu mu?
Bir ortaokul tecrübem oldu. Ortaokul son sınıfta yemek yemek için kantine gittim, yemeğimi aldım tam dönüp sınıfa giderken arkamdan birkaç hakaret içerikli söz duyup ve kendimi yerde buldum. Dövdüler. Bunun insanda nasıl yaralar açacağını ve nasıl etkilediğini insanlar maalesef küçümsüyor. Bizle dalga geçilen o laflar bir espri haline geldi. Bilmiyorlar ki bizde bunun hep bir yarası ve izi var. Bu yüzden cinsiyetçi söylemlerden, homofobik söylemlerden uzak duralım diyoruz. Bir de unutamadığım anılardan biri onur yürüyüşlerindeki hatıralarım. 2010 yılında İstanbul’daki onur yürüyüşünde plastik bir mermi yemiştim ve bir binaya sığınmıştık. Eskişehir’de de bir gece 4 sularında eve dönerken iki erkek önce hakaret ederek köpekle beni kovalamışlardı. Üniversite caddesinde yaşandı bu olay hep hareketli olan bir cadde ona rağmen böyle bu olayda kimse tepki vermedi. Ve ben direkt elimde anahtarı hazırlayarak, binanın önüne gidip acilen kendimi eve atmalıyım moduna giriyorum. Kendimi eve atabilecek miyim, dış kapı açık mıdır, içeri girdiğim an kapıya itip bana saldırırlarsa? gibi bir psikolojiye giriyorum. Aslında yaşadığımız her kadınla hemen hemen aynı şeyler. Direkt aklıma Ceren Özdemir olayı geliyor. Ezilmişler bir arada dayanışarak yaşamaya çalışıyoruz. Temel insan haklarımızı istiyoruz.
Hiç aşık oldun mu?
Evet bir erkeğe aşık oldum. İki yıllık bir ilişkim oldu. Ailemle tanıştırdım fakat eşcinsel erkeklerin ilişkilenmeleri Türkiye’de bir tık daha zor. Bizler ilişkimizi özgürce yaşayamıyoruz. Erkeklik Türkiye’de altın bir bilezik olarak görülüyor ve sen o bileziği ret edemezsin diyor ve biz o bileziği ret ettiğimizi haykırmamıza izin vermek istemiyorlar aslında. İlişkilerde böyle dört duvar arasında sıkıştıkça bağlanma azabiliyor. Mesela ben partnerimi ailemle tanıştırdım ama o beni ailesiyle tanıştırmaz ve ret edilirdi ailesi tarafından.
Yaşadığınız zorlukları Eskişehir kabulleniyor mu? Cinsiyet konusunda özgürlük kenti diyebilir miyiz?
Aslında Eskişehir özgür bir kentten ziyade bir süre hükümet tarafından özgürleştirilmiş bir kent. Gezi dönemine dönecek olursak, gezi Eskişehir’de en çok ses getiren kentlerden bir tanesi oldu çünkü çok genç nüfuslu ve çok dinamik, demokrat bir yapısı var. Ta ki bu süreç 1. onur yürüyüşü tamamlana kadar. Bu yürüyüş Eskişehir’de uzun süre sonra getirilmiş yasaklardan bir tanesiydi. Ve bu yasak homofobinin vücut bulmuş hali olarak bize 15 gün boyunca getirildi. Bu yılda aynı şekilde 15 günlük yasak, tüm açık kapalı etkinlikler yasak getirildi. Eskişehir’de LGBT+ görünürlüğü var ama artık bu görünürlüğü Eskişehir halkı ne kadar sahipleniyor dersek kafam karışıyor. Çokta kabullendiklerini düşünmüyorum ben. Yaptığımız etkinliklerde destekçi mekanlar bulabiliyoruz fakat bir o kadarda 2. onur yürüyüşünü yaparken çok hakarete uğradık. Bir avukatımızı darp etmeye çalıştılar. Eskişehir’e 3 yıl önce taşındığımda daha rahat gezebiliyordum, kılık kıyafet olarak kendimi daha rahat ifade edebiliyordum şimdi korkuyorum. Hem politik baskılar hem de kentin farklı noktalarından LGBT+ bireylerin şiddet gördüğüne dair haberler geliyor. Eskisi gibi güvenli gelmiyor.
En büyük hayaliniz nedir?
Dışardan el ele dolaşalım, evlenelim, çocuk edinelim olarak gözüküyor. Ama bunun çok daha ötesinde bizler artık mecliste milletvekili olmak istiyoruz, ülke yönetmek istiyoruz. Lubunyalar neden içişleri bakanı değil. Politik haklarımızın tamamını almak istiyoruz sonra sosyal haklarımızı istiyoruz. Politik haklarımızı almayınca bizi koruyacak bir yasal düzenleme olmayacak. Bir saldırıya uğradığımız zaman nefret suçu diye bir şey yok. Mahkeme kabul etmiyor. Nefret suçunu kabul ettiremediğimiz dönemde tek derdimiz el ele gezebilmek değil.
Son olarak talepleriniz neler?
LGBT+ bireylerin talebi çok açık ve net. İstanbul sözleşmesinin onaylanmasını istiyoruz. Bizi koruyan, kollayan tüm haklarımızı yürürlüğe girmesini, Türkiye Cumhuriyeti’nin LGBT+ bireyleri vatandaş olarak görmesini istiyoruz. Ezilmişliğe bir son verilsin istiyoruz ve bu süreçte engeller koyan, toplumda bizi şeytanlaştıran Türk siyaseti istemiyoruz. Son dönemlerde gerçekleşen nefret mitinglerini çeşitli siyasi partiler ve STK’lar tarafından destekleniyor ve bunlar RTÜK onaylı şekilde yayınlanıyor. Bu olaylardan sonra nefret suçlarının arttığı gözlemleniyor Türkiye’de. Bu yüzden diyoruz ki trans, LGBT+ suçları politiktir diye. Bizler bir şekilde bu politikanın bir parçasıyız ve devlet bizleri kabul etmiyor. Bizlerin katilleri hala elini kolunu sallayarak gezebiliyorlar. En öncelikli arzumuz temel insan hakları, Avrupa insan haklarında bize tanınan insan hakları ve Türkiye’de insanca yaşamak istiyoruz. Umarım bunu bir gün hep birlikte gerçekleştireceğiz. |