"Kansere Giden Yol Sofradan Geçiyor, Kanseri Şekerle Besliyoruz!"

Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş Uyarıyor: "Kansere Giden Yol Sofradan Geçiyor, Kanseri Şekerle Besliyoruz!"
Her yıl milyonlarca insanın yaşamını kaybetmesine neden olan kanser, çağımızın en yaygın ve korkulan hastalıklarından biri olmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 2050 yılına kadar yeni kanser vakalarının 35 milyonu bulacağı öngörüsü endişe yaratırken, Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, bu dramatik artışın arkasındaki en güçlü nedenlerden birinin her gün sofralarımıza giren, ancak zararı çoğu zaman göz ardı edilen şeker olduğunu vurguladı.
Dr. Ümit Aktaş, "Kanser, artık yalnızca bir sağlık sorunu değil; hayat tarzımızın, beslenme alışkanlıklarımızın ve modern yaşamın kaçınılmaz sonucu olan toksin yükünün yarattığı bir kriz" diyerek, kanserin asıl sorumlusunun toksik beslenme olduğunu ve şekerin başrol oynadığını belirtti. Aktaş, insan vücudunda şekerle beslenen tek hücre grubunun kanser hücreleri olduğunu özellikle vurguladı.
"Kanserin Yerini Bile Bize Şeker Gösteriyor"
Yıllardır yaptığı açıklamalarda kanserin asıl sorumlusunun "genetik miras değil", toksik beslenme olduğuna dikkat çeken Dr. Ümit Aktaş, özellikle şekerin, sadece bağışıklığı zayıflatmakla kalmadığını, aynı zamanda kanser hücrelerini de doğrudan beslediğini vurguladı.
Dr. Aktaş, kanserin teşhisindeki rolünü açıklayarak şu çarpıcı ifadeleri kullandı: "Kanserin yerini bile şekerle buluyoruz. PET/CT çekerken kullandığımız, hastaya damar yolu ile verdiğimiz ilaç glukozdur. Glukozun üzerine işaretleyici radyoaktif madde bağlıyoruz. Glukoz içeriye girdiği anda vücutta nerede kanser hücresi varsa glukozu gıda olarak kapıyor ve işaretleyici maddeyi de alıyor. Üstüne biz de film çekip bu ilaçlar, glukoz nerede birikmiş ona bakıyoruz ve böylece kanserin yerini tespit ediyoruz. Şu anda kullanılan teknolojide kanserin yerini dahi şeker ile tespit ediyoruz. İnsan vücudunda şeker ile beslenen sadece tek hücre grubu, kanser hücreleridir. Kanser hücresi oksijensiz ortamda şekerle beslenerek çoğalır. Oysa sağlıklı hücrelerimiz oksijenli ortamda oksijenle beslenerek varlıklarını devam ettirirler."
"Toksik Beslenme Kanserin Zeminini Hazırlıyor"
Raf ömrü uzun olsun diye katkı maddesi eklenmiş gıdalar, renklendiriciyle çekici hale getirilen içecekler, çıtırlık artırıcı kimyasallar içeren atıştırmalıkların modern beslenme anlayışında vücudu adeta toksinlere teslim ettiğini dile getiren Dr. Ümit Aktaş, "Bu kimyasallar, kanserin yaygınlaşmasında başrol oynuyor. Ancak bu tabloyu değiştirmek elimizde: Sadece sofralarımızdan bu zehirleri çıkararak kanser vakalarını azaltabiliriz" dedi.
"Hastanın Beslenmesi Düzenlenmeden Yapılan Her Tedavi Eksiktir"
Tıp biliminin ilk prensibi olan "Önce zarar verme" ilkesine vurgu yapan Dr. Aktaş, tıp dünyasının artık kanserle mücadelede yeni yollar aradığını belirtti. Kemoterapinin bağışıklık sistemini çökerten etkileri yerine, hastanın kendi bağışıklık mekanizmasını harekete geçiren tedavilerin öne çıktığını ifade etti.
Hem korunma hem de tedavi sürecinde bağışıklık sistemini güçlendirmenin birincil öncelik olduğunu belirten Dr. Aktaş, sözlerine şöyle devam etti: "Sağlıklı bir sindirim sistemi, dengeli bir bağırsak florası ve anti-enflamatuar bir beslenme modeliyle kanserle vücut kendi savunmasını inşa edebiliyor. Kemoterapi gibi bağışıklığı yıpratan yöntemlerin yerini, günümüzde birçok ülkede fitoterapi gibi bağışıklığı destekleyen alternatif uygulamalar almaya başlıyor. Bitkisel ekstreler ve gerçek besinlerle yapılan tedaviler çok önemli. Hastanın beslenmesi düzenlenmeden yapılan her tedavi eksiktir."
Kanseri Sofrada Durdurun: Dr. Ümit Aktaş'tan Beslenme Önerileri
Dr. Ümit Aktaş, hem koruyucu sağlık yaklaşımı hem de destekleyici tedavi açısından temel dört alanda beslenmeye odaklanılması gerektiğini vurguladı:
-
D vitamini: Eksikliği en sık rastlanan ama en fazla göz ardı edilen vitaminlerden biri. Meme, akciğer, cilt ve pankreas başta olmak üzere pek çok kanser türünde riski artırıyor. Takviye ya da güneşlenme yoluyla dengelenmesi kritik önem taşıyor.
-
Omega-3 yağ asitleri: Özellikle meme kanseri ile ilgili koruyucu etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. D vitaminiyle birlikte kullanıldığında östrojene duyarlı kanser türlerine karşı daha güçlü bir koruma sağlıyor.
-
Anti-kanser besinler: Zerdeçal, brokoli, sarımsak, yeşil çay, avokado, zeytin ve sızma zeytinyağı... Tüm bu doğal besinler, hücreleri serbest radikal hasarından koruyor, enflamasyonu azaltıyor ve bağışıklığı destekliyor.
-
Fermente Gıdalar: Ev yoğurdu, ev turşusu, kefir ve sirke gibi geleneksel fermente gıdalar; bağışıklığın merkezi olan bağırsak florasını dengelemek açısından büyük önem taşıyor. Bağırsak mikrobiyotasındaki bozulma, kansere davetiye çıkarabiliyor.
6 Adımda Anti-Kanser Stratejisi
Dr. Ümit Aktaş, kanserden korunmak için 6 adımlık bir strateji öneriyor:
-
İşlenmiş yiyeceklerden, şekerden uzak durun.
-
Doğal beslenmenin gücünü keşfedin.
-
Stres kontrolüne önem verin.
-
Güneşlenin.
-
Omega-3 takviyesi alın.
-
Bağırsak floranızı destekleyin.
"Kanser Kader Değil, Ama Şekerle Davetiye Çıkarmayın!"
Dr. Ümit Aktaş son olarak, "Şeker, sadece kalori yüklü bir tatlılık değil; aynı zamanda bağışıklık sisteminin düşmanı ve kanserin sadık destekçisidir. Her gün farkında olmadan yediğimiz paketli gıdalar, gizli şeker kaynaklarıyla vücudu zehirliyor. Oysa sadece şekerden uzaklaşarak bile vücudumuza büyük bir iyilik yapabiliriz. Unutmayın, çaresiz değilsiniz. Sağlık, genetik bir piyango değil, yaşam tarzının sonucudur" sözleriyle uyarısını yineledi.
Gönderen: journal