ÇOK ÇALIŞMAK LAZIM ÇOK!
Saygıdeğer Hemşehrilerim, Kıymetli Okurlarım!
Bu yazımda sizlere ticaret, din, tarih ve kültür merkezi Sivrihisar’ın nereden nereye geldiğini anlatmaya çalışacağım. Geçmişte çok önemliydik. Ya şimdi? Umarım beğenirsiniz.Sürç-i lisan ettimse affola…
Sivrihisar binlerce yıl öncesine dayanan tarihe sahip, çok önemli de bir kent. Geçmişte Ticaret hayatının geçiş noktası olmuş, binlerce yıl bu önemini ve değerini korumuştur. Sivrihisar ne yazık ki Cumhuriyetten bu yana bir atılım ve gelişim göstermemiş ve beceriksiz insanlar sayesinde geriye savrulmuştur.
Sivrihisar, demircileri, bakırcıları, kalaycıları, çeşitli tarım alet ve makineleri römork üreten ve pazarlayan bir merkezdi. Sanayi değildi, ama el sanatları bir markaydı. Kilim, incili küpe, cebe gibi ürünleri ülke turizmine ve kültürüne armağan edip ilçeye çeşitli kollardan ekonomik girdiler sağlanıyordu.
Sonra ne oldu? Fabrikasyon ve sanayileşme, tüm Türkiye’de olduğu gibi Sivrihisar’da küçük el sanatları, küçük imalatçılar yok olmaya başladı. Hâlbuki güçlerini birleştirip, pazarda kendimize bir yer bulabilirdik. Tezgâhlarımız, ürünlerimiz, tecrübemiz vardı. Yeni bir atılım yapmak yerine, birilerinin bir şeyler yapmasını bekledik. “Organize sanayi” gibi yapılmayan, birazda boş hayallerin peşinden koşturulduk.
Hazırlıksızdı Sivrihisar, kolay ve hazır olanı tüketerek kazanıyorduk, yarın ne olur demeden, tek bir dala tutunarak yıllarca Sivrihisar’ın tekrar ayağa kalkmasını, kurtulmasını bekledik. Hep birileri gelsin bir şeyler yapsın deyip, kendimiz asla o beklenti içinde olmadık. Baktık işler istediğimiz gibi gitmiyor, Sivrihisar’da kazanan dışarı yatırım yapıyor, yatırım da ilçemize bir türlü getirilemiyordu. Sonuçta iş, aş için Sivrihisar’dan göç başladı.
Yıllar sonra, komşu kasabalara özenerek turizm yapalım dedik. Evler, kilise saat kulesi, Zaimoğlu Konağını restore ettik, açtık ama gelen turiste yatacak otel, sokakta yemek yiyecek lokanta, tuvalet ihtiyacını aynı anda gidereceği yerler, bulamayınca bir gelen bir daha gelmedi. Gelen Sivrihisar’ın reklamını yapamadı, diğer gelecek yerli turistlerin önünü de kapatmış oldu. Burada yaptığımız boşa kürek çekmek olmamalı idi.
Bazı evler, kilise, Zaimoğlu konağı, saat kulesi restore edildi. Beklediğimiz patlama olmuyor, bazı şeyler ters gidiyordu, Eskiden pekte önemsemediğimiz Beypazarı turizmde aldı başını gitti. Konaksa konak, yeşillikse yeşillik, eski evse alası vardı bizde. Ama bir türlü Beypazarı gibi olamadık. Demek ki bir yerde sistematik bir hata yapıyoruz. Kısaca evin temelini atmadan bina dikmeye çalışırsanız o bina çabuk çöker. İşte turizmde böyle geri tepmesi çok kuvvetli olan işletmedir.
Bizim “bamya çorbası, yaprak ve kelem dolması, bazlama, su böreği, baklava, met helvası” başka yerlerinkine hiç benzemez. Fakat bunları yapan, tanıtımı için mücadele veren yok, olsa da yetersizdir. Sivrihisar’a gelen karnını doyurmak için bakkaldan bisküvi alıyorsa işte orada bir durup düşünmek lazım.
İşte burada eksiğimiz çeşitlilikti. Alışkanlıktan olsa gerek, söylemeye dilim varmıyor ama tembellikten, kolaycılıktan ve üretken olamamaktan, biraz da turisti misafir olarak kabul edemediğimizden yıllarca dışarıdan yerli turist çekemedik.
“Başkaları ilçelerinin ekonomik kalkınmasını sağlamak için canla başla çalışıyor. Olanları geliştiriyor, kendinde olmayanları ise kendine mal ederek sahiplenmeye çalışıyor”. Bizdeki kaynaklar bu kadar zenginken biz niye yapamıyoruz? Bir düşünmek lazım en önemlisi, “kolları sıvayıp çooook çalışmak lazım çok”…
Daha çalışkan, olayın daha bilincinde olan her bir hemşehrimizin bu konuya kendi çapında mutlak katkı sağlayacağı inancıyla hepinize saygılar sunar, işlerinizde kolaylıklar dilerim.
SAYGILARIMLA Necmi GÜNAY
necmigunay@hotmail.com