Osmanlı geçinen, Aslından Kopuk Paçozlar - Eskişehir Haber

Hüseyin DÜŞ

Hüseyin DÜŞ
Hüseyin DÜŞ

Osmanlı geçinen, Aslından Kopuk Paçozlar

Osmanlı geçinen, Aslından Kopuk Paçozlar
Yayınlama: 17 Eylül 2014 Çarşamba - 13.180
A+
A-

İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır? [Kıyamet,36]

Ayetten de anlaşılacağı üzere, bizler başıboş yaratılmış değiliz. Vazife ve sorumluluklarımız var. Bir kısım insanlar dünyadaki vazifelerini ihmal etmiş ve bunun sorumluluğundan kurtulmuş olduklarını zannedebilirler. Ancak şunu biliyoruz ki bir gün mutlaka Rabbimize hesap vereceğiz.

-         Kimden taraf olduk?

-         Kimleri sevindirip, kimleri üzdük?

-         Mevki, makam ve mal hırsına yenik düşüp İslam davasına sırt mı döndük?

-         Zaman ya da şartlar değişip zorlaştığında üstündeki gömleği hemen çıkarıverenlerden mi olduk?

Zamane Müslümanlarının hal-i pür melali pekte parlak gözükmüyor. Sadece şekli, yani etiket Müslümanlığını yaşayan bir zümre ile karşı karşıyayız. Yeri geldi mi mangalda kül bırakmayan insanımız iş uygulamaya geldiğinde süt dökmüş kediye dönüşüvermektedir.

Özellikle AKP sempatizanı olan kişiler ve gençler Osmanlı hayranlığından, 2.Abdülhamit’in devlet adamlığından ve uğradığı haksızlıktan dem vururlar sürekli. Aslında samimiyetlerinden yana diyecek bir şeyde bulamıyorum. Yalnız ortada bir tutarsızlık var maalesef…  

Şöyle biraz 2.Abdülhamit dönemine bakacak olursak nasıl bir ihanet çemberinin oluşturulduğunu ve cennet mekan sultan’ın nasıl sırtından vurulduğunu, kimlerin onu sevip kimlerin yerdiğini ve sonrasında yaşanan pişmanlıkları çok net bir şekilde gözlemleyebiliriz.

O zamanki hasta adam olarak nitelendirilen Osmanlı’yı büyük bir gayretle ayakta tutmaya çabalayan 2.Abdülhamit, büyük İsrail hedeflerini her zaman taze tutan Siyonist Yahudilerin karşısında “Dik durup” eğilmediği ve “Sağlam irade” sahibi olduğu için padişahlıktan uzaklaştırıldı. Kendisine, dolayısıyla da devlete karşı örgütlenenler, Jön Türk ve İttihat Terakki gibi cemiyetlerin çatısı altında birleşmişlerdi. Bu yenilikçilerin çoğunluğu, kendileri özünde iyi olan ve iyi işler yapmak düşüncesiyle harekete geçen genç subaylardan oluşmaktaydı.  Ama bu hareketin arka planında yer alan kirli ellerin ve yapmak istediklerinin farkına varamadılar. Talat, Cemal ve Enver paşaların başını çektiği İttihat Terakki eliyle 10-15 senede koca bir devletin nasıl yok oluşa sürüklendiğini bilmeyenimiz yok. Maalesef bu süreç yaşanırken bir takım aydınlar, kanaat önderleri de, Siyonistlerin güdümünde devam eden 2.Abdülhamit’i karalama kampanyalarına çanak tuttular. Said Nursi, Rıza Tevfik ve Mehmet Akif gibileri 2.Abdülhamit’in İslam birliği siyasetinin farkına varamayıp kirli ellerin oyunlarına alet edildiklerini anladıklarında ise artık iş işten geçmişti. Ve toplumun büyük bir kısmı bu yenilikçileri tek kurtuluş kapısı olarak görmekteydiler. Umutların bağlandığı yenilikçiler ise tek kurtuluşu Batıda görüyor ve Batı hayranlığı uğruna vermedikleri taviz kalmıyordu.

Görüyoruz ki; tarih eğer ibret alınmaz ise tekerrür etmektedir. Şimdi günümüze dönecek olursak benzer durumların yaşanmakta olduğunu fark ederiz. İslam birliğini tahsis etmek ve Adil bir düzenin ikame edilmesini sağlamak için varını yoğunu ortaya koyan “Savunan Adam”, Erbakan, tıpkı ecdadı 2.Abdülhamit gibi sinsice bir kumpasa düşürüldü. Tıpkı bir asır önce olduğu gibi yine aynı merkezlerin direktifleriyle oluşturulan “Yenilikçiler” eliyle benzer oyunlar oynanmaya devam ediliyor. Bir zamanlar 2.Abdülhamit’e karşı girişilen sinsi oyunlara alet olan Said Nursi, Rıza Tevfik ve Mehmet Akif’ler ve kanaat önderi hoca efendiler gibi günümüz aydınları ve hocaları da benzer tuzaklara düşerek yakın zamanda Türkiye’nin başına gelen tek gerçek lider olan Erbakan’ın linç edilmesi projesine dahil oldular. Gün geçtikçe ve Türkiye’de “Bizim medeniyetimiz yenik bir medeniyettir” zihniyetindeki insanlar iş başında kaldıkça ve tek çareyi İslam’da değil de AB ve NATO’da arayanlara milletimiz teveccüh etmeye devam ettikçe maalesef istikbalimiz pek parlak gözükmemektedir. 

Kıymetli dostlar, Rabbimizden bizleri her daim sadıklarla beraber eylemesini ve doğruluktan ayırmamasını talep ederken yazımı Ziya Paşa’nın bir sözüyle bitiriyorum. Kalın sağlıcakla.

"İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah, Yardımcısıdır doğruların Hz. Allah"





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024