Bir Ramazan günü idi. Müslüman mahallesinde oturmakta
olan ateşe tapan bir Mecusi'nin küçük çocuğu Müslümanların
arasında ekmek yiyordu. Hemen babası çocuğun bu halini
fark etti:
-Oğlum Müslümanların arasında yemek yenir mi onlar
bu günlerde oruç tutarlar onlarca muhterem günlerdir,
diyerek çocuğu azarlayıp eve gönderdi.
Her faninin başına gelen ölüm O'nu da alıp götürdü ölümünden
sonra şehirde bulunan bir Allah dostlarından birçoğu
Mecusi'yi rüyalarında cennet'te gördüler. Halbuki hayatında
Allah diye ateşe ibadet eden bir kimsenin, cennete girmesi
adli ilahiye mugayirdi.
-Nasıl oldu da bu nimete eriştin! Biz seni imansız bilirdik.
Hatta öldüğünde cenazen namazını bile kılmadık. Dediklerinde
O şu cevabı verdi.
-Evet! Doğru söylüyorsunuz. Ben Mecusi idim. Fakat bir
gün küçük oğlum Müslüman mahallesinde, onlar oruçlu
olduğu halde ekmek yiyordu. Ben çocuğun onların gözleri
önünde ekmek yemesine müsaade etmedim. Müslümanların
hürmet ettiği bir şeye bende hürmet ettiğim için Cenabı-ı
Allah benim ruhumu bir Müslüman olarak aldı. Ölüm anında
başıma biri geldi. Bana "Eşhedü enla ilahe illalah
ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resuıühu."
dedirtti ve ondan sonra ruhumu teslim ettim, o sebepten
bu gördüğünüz mükafata kavuştum, dedi.
Hikayenin işaret ettiği nokta şudur. Bir Mecusi Ramazan
ayına gösterdiği hürmetten dolayı imanın tadını alırsa,
inanarak oruç tutan ve dilini dudağını bağlaması, şehevati
nefsaniyeyi gemleyen bir mümin ve Ramazan ayına hürmet
edenin durumu nasılolacaktır, Siz düşünün.
Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları,
2007
|