El
yıkama: Önceleri, el yıkamanın sadece mide barsak
hastalıklarını önlemede etkin bir yöntem olduğu düşünülürdü,
oysa artık, solunum yolu enfeksiyonlarının da yayılımının
bu yolla belirgin derecede azaldığını biliyoruz. Sabun
kullanılmasa bile, ellerimizi sadece suyla yıkayarak
bir ölçüde yarar görürüz.
· Tuvalet sonrası,
· Bebeklerin altlarını değiştirdikten sonra,
· Nezle, grip vb durumlarda burun silinmesinin ardından,
· Akvaryum suyuna dokunulduktan sonra, eller mutlaka
yıkanmalıdır
Özellikle tuvalet sonrası çocukların el yıkaması mutlaka
denetlenmeli, kreş ve gündüz bakım evlerinde bu konu
üzerinde çok daha hassasiyetle durulmalıdır.
Gerekli yerlerin dezenfektan maddelerle temizlenmesi:
dezenfektan maddeler, bakterilerin çoğunu öldürür. Özellikle,
bebeklerin alt değiştirme yerlerinin, oyuncaklarının,
biberon, tabak, bardak vb. malzemelerin dezenfekte edilmesi,
barsak hastalıklarının yayılımını büyük ölçüde sınırlandırır.
Üst solunum yolu enfeksiyonu geçirenlerin burun salgılarının
bulaştığı yerlerde, viruslar 6 saate kadar canlı kalabilirler.
Çocukların kendi ağız ve burunlarına dokunmalarının
engellenmesi: Bu önlem solunum yolu enfeksiyonlarının
yayılımını sınırlandırır, ancak bebeklerde bunu sağlamak
pratikte olanaksızdır. Burundan sonra göze götürülen
eller, gözde enfeksiyon gelişmesine ortam hazırlarlar.
Çocukların yanında sigara içilmemesi: Sigara dumanı,
soğuk algınlığı, öksürük, kulak iltihapları ve astım
gibi solunum yolu hastalıklarının şiddetini artırır.
Çocukların hayvanları öpmelerinin önlenmesi: Hayvanlarla
çok yakın temas, paraziter hastalıkların yayılımına
neden olur. Hayvan sevmeyi elle sevmek ve ardından el
yıkamayla bütünlersek, yeterli önlem almış oluruz.
İçme suyunun temizliğine özen gösterilmesi: Sağlık
bakanımızın bile, içtiği su yoluyla tifoya yakalandığı
haberinin basında yer aldığını düşünürsek, içme suları
konusunda titiz olmalıyız. Kapalı ambalaj içinde satılan
her su yeterince denetlenmemiş olabilir. 10 litre içme
suyu içine 25 damla çamaşır suyu damlatarak, kolera
dahil su yoluyla bulaşan her hastalığa karşı önleminizi
almış olursunuz.
Etlerin iyi pişirilerek yenmesi: İyi pişmemiş etler,
ishale yol açan bakterileri barındırırlar. Çiğ etler,
pişmeye hazırlandıktan sonra, eller ve çiğ etin temas
ettiği, kesme, tahtası, bıçak, tabak gibi malzemeler
çok iyi yıkanmalıdır. İçleri iyi pişmemiş –kırmızı görünümlü-
et çocuklara yedirilmemelidir. Etler pişirildikten sonra,
çiğ iken içinde tutuldukları tabak içinde kesinlikle
servis yapılmamalıdır.
Et ve et ürünlerini üzerinde kesmek için, tahta değil
plastik maddeler kullanın: Mikroorganizmalar, tahta
yüzeylerden yeterince temizlenemezler. Temizlik açısından
plastik maddeler daha güvenlidir.
Çiğ yumurta yemekten sakının: Yumurta sarısı katı pişmiş
olmalıdır. Aksi takdirde, yumurta içinde varolan olası
bakteriler ölmeyecektir. Şunu da ekleyelim ki, yumurta
yoluyla mikrop alma riski %1 den azdır.
Pişirilmeden yenen gıdaların yıkanmasına özen gösterin:
Marul, taze soğan, domates vb. çiğ yenen gıda maddeleri,
özellikle yaz döneminde 1 litre su içine 30 damla çamaşır
suyu damlatarak klorlanmış su içinde 30 dakika bekletilmelidir.
Olabildiğince küçük çocuk bakımevi-kreşleri tercih
edin: Kendi evlerinde bakıcılar tarafından bakılan çocuklar,
enfeksiyon açısından an düşük risk altındadırlar. Kreşdeki
çocuk sayısı arttıkça, risk artar. Soğuk algınlığının
özellikle 1 yaşına kadar önemli komplikasyonlara yolaçtığı
gerçeğinden yola çıkarak, mümkünse 0-1 yaş grubu bebekleriniz
için kendi evinizde bakıcıyı, kreşlere tercih edin.
Menenjitli ya da hepatitli hastalarla temas sonrası
mutlaka hekime başvurun: Özellikle 4 yaş altı çocuklarda
antibiyotik kullanarak, kimi tür menenjitlerin gelişimi
önlenebilir. Benzer şekilde, hepatitle temas sonrasında
da, kullanılabilecek ilaçlar vardır, bunu mutlaka bir
çocuk hekimiyle görüşün.
Çocuklarınızın gerekli aşılarının yapılmış olduğundan
emin olun: Ciddi enfeksiyonlara karşı aşılı olmak son
derece önemlidir. Ne var ki, ülkemizde bu konuda ciddi
ve standard bir uygulama yoktur. Her çocuk hekimi, kendine
göre bir aşılama şeması uygulamakta, dünyanın bir çok
ülkesinde zorunlu olan aşılar, Türkiye’de zorunlu değildir.
Bu durum özellikle HIB aşısı için geçerlidir; HIB aşısı,
0-4 yaş arası çocuklarda, önemli bir menenjit türünü
%90 oranında önleyebilmektedir. Her hekim ziyaretinde
aşı kartınızı hekime gösterip, eksik aşısı olup olmadığını
sorun. Bir diğer nokta da, bu yolla, aşılama protokolünde
olabilecek değişikliklerden zamanınızda haberiniz olacaktır.
Çocuğunuzu tümüyle izole etmeye çalışmayın: Aile içi
tecrit konusu tartışmalıdır. Çocukta hastalık belirtileri
ortaya çıktığında, artık etken mikroorganizma, diğer
aile bireylerine de çoktan bulaşmıştır. Zaten bir çocuğu
aynı ev içinde tümüyle izole etmek de pratikte olanaksızdır.
|