Röntgen filmleri çok çeşitli
tıbbi durumların klinik değerlendirmesinde vazgeçilmez
tanı araçlarıdır ve hemen her türlü branştan doktor
tarafından vücudun çeşitli bölümlerinin incelenmesi
için yaygın olarak istenirler. Bu yüzden de kaçınılmaz
olarak zaman zaman gebeliğinin henüz farkında olmayan
anne adayları da bu incelemelere tabi tutulurlar (akciğer
grafisi, sinüzit tanısı için sinüs grafisi, belağrısı
için pelvis (leğen kemikleri) grafisi, vücudun çeşitli
yerlerinin tomografisi gibi). Herhangi bir şekilde bu
radyolojik incelemelere tabi tutulan bir kadının daha
sonra gebe olduğu ortaya çıktığında çekilen bu filmin
ya da filmlerin bebek üzerindeki muhtemel etkileri hem
doktor hem de anne ve baba adayı için endişe kaynağı
olmaktadır.
Radyolojik inceleme yapılan her
anne adayına direkt olarak tahliye önermek elbette ki
doğma hakkı olan bebeğe haksızlık olur. Bunun yerine,
yapılan radyolojik incelemede anne adayının aldığı ışın
dozu hesaplanarak bir karara varmak daha doğru bir yaklaşımdır.
Genel olarak söylemek gerekirse
gebeliğin herhangi bir döneminde tanı amacıyla çekilen
tek bir röntgen filminin bebek üzerinde olumsuz etki
yaratması beklenmez ve gebelik devam ettirilebilir.
Ancak anne ve baba adaylarının intrauterin (doğmadan
önceki) dönemde hiçbir teratojen (anomali yapıcı) etkene
maruz kalmayan bebeklerin bile %2-3'ünün çeşitli hafif
ya da ağır anomalilerle dünyaya geldiklerini bilmeleri
önemlidir.
"İyonize edici radyasyon" hakkında genel
bilgiler
Röntgen filmi çekimlerinde kullanılan X ışınları "iyonize
edici" özelliği olan ışınlardır. Bir radyasyon
kaynağının iyonize edici özellikler taşımasının biyolojik
açıdan çok büyük önemi vardır. Böyle bir radyasyon kaynağı,
etkilediği dokunun yapıtaşı olan moleküllerin kimyasal
bağlarını yıkabilecek güçte olduğundan hücrelerde DNA
hasarına ve genetik değişikliklere yolaçabildiği gibi
serbest radikal ve iyon oluşumuna neden olarak hücrelerin
ölmesine de neden olabilir. Konumuz olan röntgen ışınları
da bu iyonize edici etkileriyle hücre ölümü, mutasyon
(hücrede kalıcı genetik değişiklik), kanser ve doğacak
bebekte gelişimsel kusurlar yaratabilme potansiyeline
sahip olmasına karşın, tanı için kullanılan dozlarda
bu etkilerin ortaya çıkmaz.
Radyasyon kaynağı dendiğinde ilk akla gelen röntgen
filmlerinde ve radyoterapide (ışın tedavisinde) kullanılan
x ışınları olmasına karşın, hatalı olarak mikrodalga,
ultrason, diatermi (fizik tedavide bölgesel ısı artışı
yoluyla tedavi yapılması yöntemi) ve radyo dalgaları
da radyasyon kaynakları olarak gösterilmektedir. Bu
son sayılan dört enerji türünün ışınlarının dalga boyları
çok uzun olduğundan enerjileri de düşüktür ve iyonize
edici özellikleri yoktur. X ışınları ise oldukça kısa
dalga boylu ve bu nedenle yüksek enerjileriyle iyonize
edici özellikleri güçlü olan ışınlardır.
"Ultrason" dalgaları aslında insan kulağının
duyabileceği seslerden daha yüksek frekanslı ses dalgalarıdır.
İyonize edici özellikleri olmadığından, tanı amaçlı
kullanıldıklarında şu ana kadar canlı dokular üzerinde
zararlı bir etkilerii gösterilmemiştir.
Maruz kalınan x ışını dozu nasıl belirlenir?
Radyolojik inceleme için kullanılan radyasyon kaynağından
yayılan ışının dozu ile dokunun aldığı doz birbirinden
farklıdır. Toplam dozdan belli bir dokuya ulaşan doz
miktarı bir yandan kaynağın dokuya yakınlığı, öte yandan
dokunun kalınlığı ve kullanılan aletin "kalitesi"
ile ilişkili olarak farklılıklar gösterir. Nitekim son
zamanlarda radyoloji alanındaki teknolojik ilerlemeler
incelemeler esnasında maruz kalınan doz miktarını belirgin
şekilde azaltmada başarılı olmuşlardır.
"Düz film" adı verilen ve kontrast madde
vermeksizin çekilen basit röntgen filmlerinde uterus
ve içinde bulunan fetusun maruz kaldığı muhtemel dozlar
şöyle belirtilebilir.
kafatası filmi:<0.05 mrad
akciğer filmi:0.02-0.07 mrad
mamografi:7-20 mrad
bel omurları: 51-126 mrad
lumbosakral bölge: 168-359 mrad
batın filmi: 122-245 mrad
IVP (ilaçlı böbrek filmi):686-1400 mrad
Burada kullanılan rad birimi ışın dozunu belirtmede
kullanılan bir birimdir. Bir mrad (milirad) bir rad'ın
1000'de biridir. Radyasyon dozu için günümüzde daha
çok gray (Gy) birimi tercih edilmektedir (1 Gy= 100
rad).
Bu değerler ortalama değerlerdir ve fetusun aldığı
ışın hakkında indirekt fikir verirler. Kural olarak
filmi çekilen bölge embriyodan ne kadar uzaksa embriyonun
aldığı doz yüzdesi de o kadar düşüktür.
İyonize edici radyasyonun (röntgen ışınlarının) fetus
üzerindeki zararlı etkileri hangi deneylerle ortaya
çıkarılmıştır?
İyonize edici radyasyonun fetus üzerindeki zarar verici
etkileri hem hayvan modellerinde hem de Hiroşima ve
Nagazaki atom bombası faciasını yaşayanlardan sağ kalanlarla
tedavi dozunda radyasyon (radyoterapi yani "ışın
tedavisi") alan insanlardan elde edilen verilerden
anlaşılmıştır.
İyonize edici radyasyonlar yüksek dozda en sık hangi
etkileri yaratırlar?
Hayvan deneylerinde hayvanların çeşitli organlarında
iyonize edici radyasyona bağlı değişik etkiler gözlenirken
insanlarda yüksek doz iyonize edici radyasyonun en sık
görülen etkileri fetusta İUGG (intrauterin gelişme geriliği)
gelişimi ve fetusun santral sinir sistemi üzerine olan
olumsuz etkilerdir (zeka geriliği).
Hiroşima ve Nagazaki faciası sağkalanlarında yapılan
incelemeler doğacak bebekte mental retardasyon (zeka
geriliği) ve mikrosefali (kafatasının ufak olması) gelişimi
açısından en riskli dönemin 8.-15. gebelik haftaları
arasında yüksek doz radyasyona maruz kalınması olduğunu
göstermiştir. Bu çalışmalar 16. 25. gebelik haftaları
arası yüksek dozlara maruz kalanlarda riskin azalarak
devam ettiğini, 25. gebelik haftasından sonra ve 8.
gebelik haftasından önce maruz kalınması durumunda bu
iki olumsuz durumun meydana gelmediğini göstermiştir.
Doğan bebeklerin IQ (intelligency quote=zeka seviyesi)
puanları incelendiğinde de yine IQ düşüklüğü gelişimi
için en yüksek riskin anne adayının 8.-15. gebelik haftaları
arasında yüksek doz radyasyona maruz kalması olduğu
belirlenmiştir.
İnsanlarda yapılan çalışmaları rakamsal olarak ifade
etmek gerekirse, 8.-15. gebelik haftaları arasında 10
rad (10.000 mrad- yukarıdaki tabloyla karşılaştırınız!!)
ışına maruz kalan anne adaylarının bebeklerinde mental
retardasyon (zeka geriliği) riski %4 kadar düşük, aynı
gebelik haftaları arasında 150 rad ışına maruz kalan
anne adaylarında ise bu riskin %60 kadar yüksek olabileceği
saptanmıştır. Bu doz değerleri tanısal radyolojik tetkiklerde
kullanılanların çok çok üstündedir.
Amerikan Radyoloji Derneği konuyla ilgili kesin bir
ifade kullanmaktadır: "Bir kez uygulanmış olmak
şartıyla günümüzde kullanılan hiçbir radyolojik inceleme
embriyo ya da fetus üzerinde olumsuz bir etki gösterecek
özelliğe sahip değildir"
Tek röntgen filmi dışında kalan radyolojik incelemeler
Gebelerde floroskopi, seri ilaçlı ve ilaçsız filmler
(sindirim sistemi seri grafileri gibi), tomografi, anjiyografi,
nükleer tıp uygulamaları (akciğer için ventilasyon/perfüzyon,
tiroid sintigrafisi, talium kalp sintigrafisi gibi)
gibi yöntemler söz konusu olduğunda bebek üzerine olan
riski belirlemek için radyolog tarafından maruz kalınan
doz hesaplanır ve buna göre yorum yapılır.
|