Bebeklerin %2-4'ü çeşitli anomalilerle
doğarlar. Bunların oluşumunda genetik kusurların rolü
çok büyüktür. Genetik hastalıklar için kalıcı bir tedavi
yöntemi henüz olmadığından bu hastalıkların erken tanısı
ve anne ve baba adayının kararıyla bebek "kritik"
sınıra ulaşmadan gebeliğin sonlandırılması çok önemlidir.
Bu amaca yönelik kullanılan çok sayıda yöntem vardır
ve anne adayında invaziv girişim gerektiren prenatal
(doğum öncesi) tanı yöntemleri arasında en sık kullanılan
yöntem amniosentezdir.
Amniosentez en sık ileri anne
yaşı olan anne adaylarının bebeklerinin kromozom anomalisi
açısından değerlendirilmesinde ve üçlütestte risk saptandığı
durumlarda kesin tanı amacıyla kullanılır.
Amniosentez (AS) nedir?
Amniosentez
(AS) anne adayının karın cildinden girilen bir iğneyle
uterusa ve buradan da bebeğin içinde yüzdüğü amnios
sıvısına ulaşılması ve buradan sıvı alınması işlemine
verilen isimdir. AS ağır polihidramnios (bebeğin sıvısının
normalden fazla olması) gibi durumlarda anne adayını
rahatlatmak için tedavi amaçlı kullanılabileceği gibi,
bebekte kromozom anomalisi araştırması, NTD (nöral tüp
defekti) araştırması, ya da bebeğin akciğer olgunlaşmasının
araştırılması gibi nedenlerle tanı amaçlı da kullanılabilir.
Hangi durumlarda uygulanır?
Günümüzde amniosentez en sık tanı amaçlı olarak uygulanmaktadır.
Bu uygulamalarla sitogenetik tanı (kromozom anomalisi
araştırması), bebeğe ait metabolik hastalıkların tanısı,
bebekte nöral tüp defektlerinin tanısı (amnios sıvısında
alfafetoprotein ve gerektiğinde asetilkolinesteraz ölçümü),
kan grubu uyuşmazlığında bebeğin etkilenme derecesinin
belirlenmesi (sıvıda delta OD450 adlı maddenin ölçülmesi),
bebeğin akciğerlerinin olgunlaşıp olgunlaşmadığının
belirlenmesi (amnios sıvısında L/S (Lesitin/Sfingomiyelin)
oranının ya da PG (fosfatidilgliserol) miktarının belirlenmesi)
ve daha bir çok durumun tanısı mümkündür. Genetik biliminin
gelişmesiyle günümüzde bebekte yanlızca bariz kromozom
anomalileri değil, tek gen kusurlarına bağlı hastalıklar
da tanınabilmektedir ve tanınabilen tek gen hastalıklarının
sayısı da giderek artmaktadır.
Aşağıdaki durumlarda bebeğin kromozom anomalili
ya da AS ile saptanabilen bir hastalığı olma riski yüksektir
ve bu anne adaylarına AS önerilir:
1.
35 yaş ve daha üstü anne adayları: yaş AS için kesin
bir neden teşkil etmez ve direkt AS yerine ultrason
bulgularıyla beraber üçlütest değerlendirmesi de bir
alternatiftir.
2. Daha önce kromozom anomalili olan bir bebek doğurmuş
olmak.
(Resimde Trizomi 21 (Down sendromlu) bir bebek görülmektedir.)
3. Anne ya da baba adayında dengeli translokasyon taşıyıcılığı
ya da diğer yapısal kromozom kusurlarının olduğunun
bilinmesi.
4. Yakın akrabalardan birinde kromozom anomalisi (Down
sendromu gibi) varlığı.
5. Anne ve babada kalıtsal hastalıklar: Bazı kan ya
da metabolizma hastalıkları kalıtsal olarak nesilden
nesile geçer. Bu geçiş sonucu aileye yeni katılan bireyde
hastalık belirtileri ortaya çıkabileceği gibi, birey
ömür boyu taşıyıcı olarak da kalabilir. Taşıyıcı birey
aynı hastalığı taşıyan biriyle evlilik yaptığında çocuklarında
da yine ya hastalık ya da taşıyıcılık meydana gelir
ve hastalığın aktarımı bu şekilde devam eder.
Özellikle akraba evliliklerinde hem anne hem de baba
adayı genetik benzerlikler nedeniyle aynı hastalığı
taşıma olasılıkları arttığından, bebeklerinde bu tür
hastalıkların ortaya çıkma riski de artar. Ancak akraba
evliliği yine de direkt AS uygulanması için bir neden
teşkil etmez.
Hem anne, hem de baba adayının belli bir hastalığı
taşıdıkları biliniyorsa, ya da anne veya babadan birinin
kalıtsal olduğu bilinen bir hastalığı varsa (dikkat:
taşıyıcılık ile hastalık birbirinden farklıdır!) AS
ile bebeğin incelenmesi gerekir. Ancak klasik sitogenetik
inceleme bu hastalıkların tanısı için yeterli değildir
ve tanısı konulmak istenen hastalığa göre eğer varsa
özel teknikler kullanılır. Bu özel tekniklerle tanınabilen
kalıtsal hastalıkların sayısı her geçen gün artmaktadır.
6. Daha önce NTD'li bebek doğurma öyküsü ya da anne
veya baba adayında NTD olması: (NTD:nöral tüp defekti
yani anensefali (bebeğin beyninin gelişmemesi ve spina
bifida (omurgada bir açıklık ve buradan sinir dokusunun
dışarı çıkması))
7. Üçlü testte risk saptanması: üçlü testte Down sendromu
riski yüksek olduğunda (1/200-bazı ekollerde 1/270)
bebeğin kromozom analizi için, NTD riski yüksek çıktığında
ise amnios sıvısında AFP ya da asetilkolinesteraz aktivitesi
değerlendirmesi için AS önerilir.
8. Rutin ya da ayrıntılı ultrasonda bebekte anomali
saptanması: Bebekte saptanan anomali(ler) sıklıkla (yaklaşık
%30 oranında) kromozom anomalisiyle beraber olduklarından
AS önerilir. Gebelik haftası AS'ye uygun değilse (18.
haftayı geçen gebelik), KS (kordosentez) yöntemiyle
bebekten alınan kanda inceleme yapılabilir.
9. Anne adayının daha önce anomalili bebek doğurmuş
olması: Bu anomalili doğan bebeğin kromozom analizi
yapılmış olmasa da tekrarlama riski olduğundan AS önerilir.
10. X kromozomuna bağlı kalıtsal hastalık riski olanlarda
bebeğin cinsiyetinin belirlenmesi: bu tip kalıtsal hastalıklarda
bebeğin erkek olması hastalanacağının belirtisi olduğundan
erken gebelikte bebeğin cinsiyetinin belirlenmesi ve
erkek olması durumunda gebeliğin sonlandırılması yönünde
karar verilebilmesi için AS önerilir (Duchenne muskuler
distrofi ve klasik hemofili gibi erkek cinsiyette ortaya
çıkan hastalıkların ise özel yöntemlerle özgün tanısı
mümkündür).
11. Tekrarlayan düşükler: tekrarlayan iki ya da üç
düşük sonrası doğan bebeklerde kromozom anomalilerine
nispeten sık rastlanmaktadır. Kesin bir neden teşkil
etmemekle beraber bu durumlarda AS ile bebeğin kromozom
anomalisi açısından değerlendirilmesi uygun olabilir.
Amniosentez ne zaman uygulanır?
AS günümüzde en sık kromozom anomalisi ve diğer anomalilerin
tanısının konmasında uygulanır ve bu nedenle aşağıda
bu yöntem anlatılacaktır. Tedavi için yapılan uygulamaların
teknik açıdan tek farkı gebeliğin herhangi bir döneminde
uygulanabilmeleridir.
Tanı amaçlı AS genellikle 16.-18. gebelik haftaları
arasında uygulanır. Ancak son zamanlarda 15. gebelik
haftasından önce de amniosentez uygulanmaya başlanmıştır
(erken amniosentez).
Tanı amaçlı AS'nin bu gebelik haftaları arasında uygulanmasının
ve daha ileri gebelik haftalarında uygun olmamasının
nedeni sonucun genetik laboratuarından genellikle 3-4
hafta gibi uzun bir süre içerisinde bildirilebilmesidir.
Zira alınan sıvı içinde bulunan fetusa ait az sayıda
hücrenin kültür yapılarak incelenebilecek sayıya ulaşması
için bu zaman gereklidir. Bu durumda laboratuardan genetik
hastalık tanısı geldiğinde gebelik de 3-4 hafta ilerlemiş
olmaktadır. Belirtilen gebelik haftalarında uygulanan
AS'de bu durum problem teşkil etmemekle beraber daha
büyük haftalarda AS yapıldığında ve genetik anomali
belirlendiğinde gebeliğin sonlandırılması hem tıbbi
açıdan hem de kanuni açıdan çeşitli problemler yaratabilmektedir.
Bu yüzden daha ileri gebelik haftalarında genetik tanı
gerektiğinde 48 saatte sonuç veren kordosentez (KS)
tercih edilir.
Son zamanlarda doku ve hücre kültürü tekniklerinin
gelişmesi bu süreyi 1-2 haftaya kadar indirmiştir. Ancak
bu laboratuar donanımı henüz yaygın olmadığından AS
için belirlenen sınırlar halen geçerlidir.
AS nasıl uygulanır?
Anne adayına ayrıntılı bir ultrason yapıldıktan ve
bebeğin uterus içindeki haritası çıkarıldıktan sonra
karın cildi antiseptik maddeyle silinir. Ulltrason eşliğinde
işleme uygun incelikte iğne (genellikle spinal anestezide
kullanılan iğneler tercih edilir) karnın uygun bir yerinden
girilerek uterusa ve buradan da amnios sıvısının bulunduğu
uterus boşluğuna ulaşılır. Enjektör yardımıyla çekilen
amnios sıvısının ilk 0.5 mililitrelik kısmı atılarak
yeterli miktarda sıvı çekilir. Tekrar bir ultrason değerlendirmesi
yapıldıktan sonra iğne yerinden çıkarılır ve işleme
son verilir. Alınan amnios sıvısı materyali oda sıcaklığında
laboratuara teslim edilir.
Genetik amaçlı AS'de ortalama 20 mililitre sıvı alınır.(30ccye
kadar) Bu miktar 16. gebelik haftasında olan bir bebeğin
toplam amnios sıvısı miktarının %10'una tekabül eder.
Bebeğin 3 saat içerisinde bu alınan sıvıyı tümüyle yerine
koyduğu tahmin edilmektedir.
Amnios sıvısı bebeğin cilt, solunum sistemi, sindirim
sistemi, idrar boşaltım sisteminden dökülen hücrelerin
olduğu bir sıvıdır. Bu hücreler kültür ortamında çoğaltılarak
sitogenetik analiz (kromozom haritası), enzim ve DNA
analizi için kullanılır. Sıvının kendisi ise AFP ve
asetilkolinesteraz (ACE) gibi maddelerin ölçümü için
kullanılır. ACE ölçümü özellikle amnios sıvısında AFP
yüksek bulunduğunda yüksekliği doğrulamak için çok değerli
bir yöntemdir.
AS'nin ne gibi riskleri vardır?
AS ilk geliştirildiği günlerde henüz ultrasonografi
gibi hassas görüntüleme yöntemleri olmadığından "körlemesine"
uygulanmakta ve çeşitli istenmeyen durumların oluşmasına
neden olmaktaydı. Günümüzde bu durumlar azalmış olmakla
beraber her invaziv (vücudun "bütünlüğünü"
bozarak yapılan) işlemde olduğu gibi çeşitli riskler
söz konusu olabilmektedir.
İşlem yapılırken en sık oluşan istenmeyen durum iğnenin
girmesiyle amnios zarının uterusa bağlı olduğu yerden
ayrılması ve zarın iğnenin üstünde "çadırlaşarak"
sıvının içine girmeye müsaade etmemesidir. Tecrübeli
bir operatör bu durumla kolaylıkla başa çıkabilirken
amnios zarının uterus duvarından geniş bir alanda ayrılması
durumunda işlemi 1-2 hafta sonrasına ertelemek gerekebilir.
Ultrasonun olmadığı dönemlerde "körlemesine"
yapılan AS uygulamalarında enjektöre sıvı gelmemesi
durumunda iğne yerinden çıkarılıp başka bir yerden tekrar
batırılmakta, yani bir işlemde çok sayıda giriş yapma
durumunda kalınmaktaydı. Çok sayıda giriş bebeğin işleme
bağlı ölme riskini artıran bir durumdur, ancak günümüzde
özellikle ikiden fazla giriş gerektiren durumlar ender
olarak görülmektedir.
Bebeğin işleme bağlı yaralanma riski de günümüzde rutin
olarak ultrason yardımıyla yapılan AS'lerde oldukça
azalmıştır. Ultrasonsuz dönemlerde bebeğin her türlü
organında iğne batması sonucu yaralanmalar oluşabilmekteyken,
günümüzde bunların sayısı çok azalmıştır. Meydana gelen
yaralanmaların büyük kısmı bebeğin cildine iğne batması
gibi zararsız sayılabilecek yaralanmalardır.
İşleme bağlı olarak annenin dolaşımına değişen miktarlarda
kan hücresi geçişi olmaktadır. Bu durum genellikle bir
problem yaratmaz. Ancak anne adayıyla baba adayı arasında
Rh uygunsuzluğu olduğu durumlarda bebeğin kan grubu
da pozitifse problem yaratabilir. Bu durumda daha önceden
Rh pozitif bir kan hücresiyle karşılaşmamış olan anne
adayı savunma sistemi bu hücrelere karşı antikor üretmeye
başlar, yani sensitize olur (duyarlılaşır). Bu, mevcut
olan bir gebelikte bir problem yaratmamasına karşın
sonraki gebeliklerde anne adayı tekrar Rh (+) kanla
karşılaştığında daha önceden sensitize olup hazırlandığı
için çok daha hızlı tepki göstererek bebeğin kan hücrelerinin
parçalanmasına neden olabilir. Bu yüzden işlem sonrası
anne adayına bir doz Rh immunglobulin (Rhogam) uygulanır.
[Rh uygunsuzluğu]
Bebeğin işlem esnasında aniden ölmesi de nadir görülen
bir durumdur. Bunun işlemin bebekte yarattığı "stresin"
nörolojik yolla kalbin durmasına bağlı olduğu düşünülmektedir.
İşleme bağlı olarak amnios sıvısında enfeksiyon meydana
gelme riski de aseptik (steril, yani bakterilerden arındırılmış)
şartlar mevcut olduğunda ve kurallara uyulduğunda oldukça
düşüktür. Ancak ikinci trimesterde amnios sıvısının
savunma mekanizmaları henüz az gelişmiş olması nedeniyle
enfeksiyonlar ağır seyredebilir.
Genetik tanı amacıyla yapılan amniosentez sonrası yaklaşık
%1-2 anne adayında "su gelmesi" şeklinde yakınmalar
olmaktadır. Bu durum genellikle 48 saat içinde kendiliğinden
iyileşir.
AS uygulanan annne adayının enfeksiyon bulguları (ağrı,
ateş, akıntı gibi), kanama, su gelmesi gibi bulguları
doktoruna mutlaka haber vermesi gerekir. İstirahat mutlak
zorunlu değildir ancak bedeni zorlayan işler yapılmamalı
ve cinsel ilişkiye 3 gün ara verilmelidir.
Bebeğin işleme bağlı kaybedilme oranını belirlemek
güçtür. Zira bebeklerin bir kısmı AS uygulanmasa da
başka nedenlere bağlı olarak ölebilmektedir. Bu konuyu
aydınlatmak için yapılan bir çalışmada AS yapılmamış
anne adaylarının bebeklerinin ölme oranı %3, AS yapılan
anne adaylarının ise %3.2 olduğu, yani AS'nin bebeğin
ölme riskini çok az artırdığı belirlenmiştir.
Amnios sıvısı embolisi (amnios sıvısının kana geçmesi
ve akciğer ana atardamarını tıkamasıyla meydana gelen
çok ciddi bir durum) gibi durumlar ise çok nadiren meydana
gelebilir.
Çoğul gebeliklerde amniosentez mümkünmüdür?
Bir zamanlar çoğul gebeliklerde amniosentez uygulaması
sakıncalı olarak görülürken günümüzde artık böyle değildir.
Çoğul gebeliklerde bebeklerin ultrason ile ayrıntılı
olarak üç boyuttaki yerleri iyi bilinmeli ve sıvının
iki (ya da daha çok sayıda) bebekten ayrı ayrı alındığından
emin olunmalıdır. Bu amaçla ilk bebeğin AS işlemi tamamlandıktan
sonra aynı iğneden bu keseye bebeğe ve anne adayına
zararı olmayan indigokarmen adlı boya verilir. İkinci
bebeğin amniosentezi yapılırken gelen sıvının boyalı
olması yanlış kesede olunduğuna işaret eder ve yeni
bir deneme yapılır. Gelen sıvının berrak olması durumunda
sıvının diğer bebekten alındığından kesinlikle emin
olunur. Monoamniotik (tek keseli) ikizlerde ise bu ayrım
mümkün olmadığından birbirinden oldukça uzak iki nokta
seçilerek her iki bebeğe ait hücreler elde edilmeye
çalışılır.
AS sonuçları nasıl raporlanır?
Sitogenetik
analizle bebeğin kromozomlarının sayısal anomalisi olup
olmadığı ve belirgin yapısal bozukluk olup olmadığı
belirlenir. (resimde hücrenin kromozomları, henüz haritalanma
yapılmadan önceki dağınık hallerinde görülmektedir.)
AS yapıldıktan sonra laboratuardan bebeğin kromozomlarının
normal olduğunu belirten ve cinsiyetinin de bildirildiği
bir rapor gelir (46 XX-kız bebek; 46 XY-erkek bebek
gibi). "Normal" olarak
gelen bu rapor bebekte yapısal doğumsal anomaliler,
mikrodelesyon ve mikroduplikasyon gibi minimal kromozom
kusurlarını ve özel teknik gerektiren frajil X sendromu
gibi hastalıkların olmadığını gösteremez.
Yukarıda kromozom haritası sonrası erkek bir bebeğin
46XY şeklindeki kromozomları görülmektedir.
Tek gen hastalıklarının tayini için özel bir teknik
kullanılmamışsa, kromozomların mikrodelesyon ya da duplikasyon
gibi nadir görülen anormalliklerini belirlemek için
özel bir teknik kullanılmamışsa, AFP ya da ACE gibi
maddeler ölçülmemişse, enzim tayini yapılmamışsa gelen
bilgiler yanlızca yukarıdaki gibi olur. Frajil X sendromu
(erkek çocuklarında önemli bir zeka geriliği nedeni
olan bir kromozom anomalisi) da ancak özel kültürlerde
gözlenebilir.
Bebekte bir kromozom anomalisi belirlenmişse laboratuar
bu durumu bildiren bir rapor hazırlar (Trizomi 21 (Down
sendromu); 45 X0-Turner sendromu gibi).
Laboratuar rutin sitogenetik analiz dışında özel bir
inceleme gerektiren durumlar için önceden haberdar edildiğinde
bu özel teknikleri uygulayarak sonuç bildirir. Özel
teknik kullanılacak durumların ise anne ve baba adayında
belli bir hastalık için risk faktörlerinin varlığına
bağlıdır ve AS uygulayan doktor tarafından laboratuara
özel istek olarak bildirilir.
AS sonuçları güvenlimidir?
Normal çıkan bir kromozom analizinin hatalı olma payı
çok çok düşüktür.
Anormal bir durum oluştuğunda gerekli görüldüğünde
KS (kordosentez) gibi bir yöntemle bu sefer bebekten
kan örneği alınarak anormal durumun doğrulanması gerekebilir.
Tanıda problem yaratanlar kromozomlarda inversiyon,
translokasyon, ya da mozaik gibi anormal durumlardır.
Bunlar saptandığında doğacak bebeğin bundan nasıl etkileneceğinin
önceden belirlenmesi mümkün olmayabilir. Anne ve baba
adaylarından birinde aynı tip bozukluk varsa ve normalse,
bebekleri de büyük olasılıkla normal olacaktır.
|